KANDAKİ İZLER VE GİZEMLER (SECRETS OF BLOOD AND FOOTPRINTS)

KANDAKİ İZLER VE GİZEMLER (SECRETS OF BLOOD AND FOOTPRINTS)
Mythological MtDNA and Y-DNA


Ortalama olarak kadınların vücudunda bulunan bakır miktarı erkeklerinkinden % 20 daha fazladır. Demir de tam tersi geçerlidir, erkeklerin kanında kadınların kanındakine göre üçte bir daha fazla demir bulunur. Modern tıp bu olgunun derin anlamını kavramaktan çok uzaktır. Demir ve bakır seviyeleri tam da bu metallerin gezegenlerinin cinsel sembolizminden bekleneceği üzere, cinsiyetle alakalıdır. İnsan kanındaki bakır miktarı hayatı bir önem taşır. Ağırlığın yaklaşık milyonda birini oluşturur ve bu miktar epey istikrarlı olarak korunur.
Kadınların kan dolaşımındaki bakır miktarı regl ile uyum içinde aylık bir döngü takip eder, reglin başlamasından bir hafta kadar önce en yüksek noktasına çıkar. Bunun nedeni kandaki bakırı esasen protein, ‘ceruloplasmin’ olarak var olmasıdır. Bu proteinin metabolizasyonu östrojen denilen dişi cinsiyet hormonuyla yakından ilişkilidir. Doğum kontrol hapı östrojen seviyesinin yüksek olduğu hamilelik şartlarına öykünmesi dolayısıyla işe yarar. Hamilelik sırasında anne kan suyundaki bakır seviyesi normal düzeyinin iki katına çıkar ve milyonda 1,9 birim olur. Sonuç olarak ceninin kanındaki bakır seviyesi de doğum yaklaştıkça artar, böylece anne ve çocuk arasında bir bakır –demir kutupluğu oluşur. Hamileliğin sonunda görülen uykusuzluk, depresyon ve ruh hali değişimleri yüksek bakır seviyeleriyle ilişkilendirilmiştir. Doğum kontrol hapı kullanan bir kadın kan suyundaki bakırın aylık ritmini bloke eder ve hamileliğin dokuzuncu ayına özgü yüksek bakır seviyesini korur. Kanıtlar gösteriyor ki bakır yükselen östrojen seviyesinin bir yan ürünü olmaktan ziyade, üreme sürecinde dinamik bir rol üstlenmektedir.


1970’li yılların başında bakır içeren doğum kontrol spirallerinin diğerlerinden çok daha başarılı olduğu tespit edilmiştir. ‘Copper 7’ adlı spiral en yaygın tasarım haline gelmiş ve tüm dünyada pazarlanmış ve genellikle bir çocuklu kadınlar tarafından kullanılmıştır. Bakır iyonları rahmin içinde bir biyolojik eylemde bulunur ve döllenmiş yumurtanın ekilmesini engeller. Böylece bakır spiralin çalışma biçimi kandaki toplam bakır seviyesini etkileyen doğum kontrol haplarından farklıdır. Aradaki tek bağlantı her ikisinde de bakırın davranışında görülen bir çarpıcı bir Venüs niteliğinin var olmasıdır.
Kandaki demir ve bakırı karşılaştırdıktan sonra, şimdi de bunları başka açılardan karşılaştıralım: bu metallerin gezegenleri bize en yakın olan gezegenlerdir, biri dışarıda öteki içeridedir. Saf bakır kırmızı-pembe bir tona sahip sıcak, alıcı parlaklıkta bir metaldir, çeliğin soğuk parlaklığından farklıdır. Bir şey demirden yapılmışsa onun ‘sağlam’ ve ‘faydalı’ olması önem kazanır, bakırdan yapılmışsa ilk izlenim estetik bir izlenimdir. Karşımızdaki ister bakır bir vazo, bir trompet veya yeşil renkli bakırdan bir kubbe olsun ilk baktığımız şey onun görünüşüdür. Bakır öylesine yumuşak ve esnektir ki yapısal amaçlı kullanılabilmesi için başka metaller karıştırılarak bronza veya pirince dönüştürülmelidir.

Mineral filizleri yan yana sergilediğimiz vakit, bakır göze başka hiçbir metalin gelmediği kadar hoş gelerek ilk dikkati çeken metaldir. Malakit veya azuritin mavi yeşil tonlarına bakınız, O kan taşının veya piritin sağlam yapılarından ne kadar farklılar! Pirit kristalleri kusursuz küpler oluştururlar ve Mars kuvvetini ve gücünü sergilerler. Dekoratif amaçlarla kesilip parlatılan bakır filizi malakitin dalgalı deniz yeşili tonlarından çok farklı bir duygu verir. Bakır filizlerinin isimleri Venüs’ün nazik niteliklerine işaret eder: Malakit, azurit, turkuaz, kalkopirit ve tavus kuşu filizi.


Kırmızı metalin modern kullanımları mikroçiplerden güneş enerjisi hücrelerine kadar değişiklik gösterir, her ne kadar şimdi ana hatlar için fiberglas tercih edilse de iletişimde temel bir araç olmaya devam etmektedir. Bir cep telefonunun içinde epey gram bakır bulunur. Bakır madeninden yeryüzünde fazla kalmamıştır, belki bir otuz yıl daha çıkarılmaya devam edilecektir. Bu durum madenin büyük miktarlarda geri dönüşümünü getirmiştir. Mimarlar madenin görsel çekiciliğini ve esnekliğini çok takdir ederler. Bakırın o harika turkuaz görünüşünün oraya çıkması için genellikle birkaç on yıl çeşitli elementlere maruz kalması gerekmektedir. Fakat modern teknikler bu dönüşüm sürecini birkaç aya indirebilmektedir.


© Nick Collerstorm, yazının orijinali için: http://www.skyscript.co.uk/metal2.html

Daha önce @kaburgaadam twitter hesabımdan bu konu ile alakalı kan üzerine yaptığım flood'ları burada toplamış bulunuyorum.
Rh(-) negatif kan gruplarına sahip insan klon'lanamaz. Nedeni ise Rhesus proteine sahip olmadıkları için olduğunu bildiriyorlar.
Bir RH negatif hamile annenin bebeği, annenin RH pozitif faktörüne immünolojik reaksiyonlar göstermesi, bunun nedeni yabancı bir varlık olarak görmesidir.
Kombinasyonda, tüm bu faktörler RH negatif kan hücrelerinin ve dolayısıyla bütün olarak klonlanmasını zorlaştırır. *RH(+) kanlar demir icerirken, RH(-) kanlar çok fazla bakır içerir *RH(-) kanlar mavi kan olarak da adlandırılır.
RH(-) anne, karnında RH(+) infant ile nefes alamaz,anne ondan kurtulmak/öldürmek ister Bu nedenle RH(-)anneye,RH(+) bebeği canlı doğurması icin RhoGAM enjekte edilir. Burada dışarıdan bir müdahale vardır.
Dünyada %15 RH (-) kan grubu kalmıştır. Rh(-) kanlar yüksek frekansa,yüksek vibrasyon sahip, Baştan,doğma ekipmanlılar, Telepati yeteneği gelişmiş,süper empati kurabilen,bilgi arayan,hatta astro travel'e yatkın kanlar.
Hitler 1926 yılında '"research center for blood"" adında kan araştırmaları merkezi kuruyor. Ve bu research center da blood purification çalışması yaptırıyor. 1937 de RH faktörü buluyorlar ve RH (-) kanlari tespit ediyor.
RH proteini olmadan, klonlanmış kan hücresinin gerekli esnekliğini yitirdiği ve DNA sarmalının alındıktan sonra kullanımı zor olduğu görülmüştür. Bunun kök nedeni D antijeni, genetik yapısı ve reseptör varyasyonları ile ilgilidir.
Rh (-) yani Rhesus negatif kanlarda bakır oranı fazladır. Rh(+) yani Rhesus pozitif kanlarda demir oranı fazladır. Bu da başlı başına RH(-) negatif kanları Venüs ile bağlar. Venüs;ün madeni bakırdır. RH(+) pozitif kanları ise Mars ile bağlar. Mars'ın madeni Demirdir.


Kadınlar Venüs'ten,Erkekler Mars'tan lafı boşa söylenmiş bir laf değildir. Bütün Gezegenler ekseni etrafında saat yönüne doğru dönerken venüs ters döner. Venüs; Kadını,doğurganlığı ya da mükemmelliği sembolize eder. ''




veya V'' sembolü..V işareti boğanın boynuzu sembolü!
Venüs'ün karşısında bir güç olarak Mars ve Güneş durur. Mars ve güneş Erildir. Venüs ün rengi açık mavi,Turkuaz dır,ya da açık yeşil,zümrüt yeşili.

Venüs= Boğa ve Teraziyi yönetir. Venüs= sanat,aşk,güzellik,sürekli yenilenen enerji,zerafet,güzellik tutkusu,barışseverlik,uyum,yemek,cinsel uyum...!

Mars= Savaş demektir,sevgisizdir. Aşırı cinsel dürtü,sevgi karşılığı olmayan cinsel dürtü. sinirli,savaştı,patlamaya hazır bomba gibi gergin karakter. Koç ve akrep mars madeni demirdir. savaş ve sex! mars erildir.
Mars= Eril,Erkeğin veya ataerkil yapının sembolü.

Erkek ve savaşçı.



ve




'ʌ' Mars'daki eril yapı daha sonra güneş kültüne geçmiştir.
'W' da bir ilüzyon vardır,'V' dişi ile 'ʌ' sanki birleşim gibi.İç içe geçmiş dişil ve erkek sembolü gibi veya hermaphrodite gibi 'W'.
Kan savaşlarının yaşandığı yakın tarih ve şimdiki tarih ile devam etmektedir. Tüm savaşların kan üzerinden devam ettiğine şüphe yoktur. Rh(-) kanlar doğuştan donanımlı geldiği icin,Rh(+) kanların, onları yakalaması uzun sürüyor yani geriden geliyorlar.
Rh(+) kanların daha sıkı çalışması Yüksek bir yaratıcının Rh(-) ve Rh(+) kanlari ayırdığı malum. Ama genetik değişim ve ırkların baska sekilde karıştırılması sonucu %15 olan Rh(-) kan oranın azalacagi belirtiliyor. R(+) kan, Rh(-) kana göre daha dominant gidiyor...

Şimdi burada başka sorular da var tabiki, primatlarda 24 çift 48 adet kromozom bulunurken,Homo Sapiens da 23 çift,46 kromozom bulunuyor. Yani primatlar 48 krozomlu olurken,Homo sapiens nasıl 46 kromozomlu olmuştu... Bunu flood un devamında anlatacağız nasıl olduğunu..!
------------------------------------------------------------------------------------------------
@bynobadi
Afrikada üretilen insan nesli rh+, fakat şu an dünya nüfusunun %15i rh-. Demek ki rh-ler kesinlikle afrika kökenli ilksel atalarla akraba değil. Afrika kökenliler üretilirken belli ki bazı primatların ve insanın ortak atası olan bir türün genleri kullanılmış.
Bu gen şablonunun üzerine Sümer'in Annuankileri, kendi üstün özelliklerini taşıyan gen dizilimlerini monte ederek gelişmiş bir tür yapmanın peşine düşmüş olabilirler. Bu neslin RH (+) olmuş olma ihtimali düşünülmelidir. Çünkü upgrade edildiği tür rh+ zaten.
Rh (-) olanlar ise belli ki genetik upgrade sırasında primattan başka bir canlının gen dizisi baz alınarak üretilmiş olma ihtimali üzerinde duruyoruz, dolayısıyla da RHESUS proteiniyle hiç alakaları olmamış. Tamamen farklı iki kaynaktan gelen sütlerin aynı mayayla mayalanması gibi ....

Peki Neden Rhesus (-) kanlar primatla alakası yoktu?
Maymun sütüne Anunnaki mayası çalındığında olan yoğurtla, kirpi sütüne Anunnaki mayası çaldığında oluşan yoğurt, evet ikisi de yoğurt olur fakat derinlemesine bakıldığında bazı farklılıkları ortaya çıkar. Bazılarımız hatta çoğumuz maymun sütüne çaldıkları mayanın sonucu olan yoğurtlarız.
RH(-) ise kim bilir hangi baz göksel canlının yoğurdu...Daha yüksek boyutlu bir insan ırkına ait olabilir miydi?
Tüm farklılıkların zaman içinde tolore edilebildiği evrimsel süreçte insan denilen tek bir türün iki ferdi arasında kan uyuşmazlığından kaynaklı fetüs ölümleri halen doğa tarafından tolore edilebilmiş değil.
Rh-in rahmine düşen RH (+) dışarıdan ilaç müdahalesi olmazsa yabancı organizma olarak algılanıp yok edilmeye mahkum. Bu da insan türündeki bu keskin ayrışmanın milyonlarca yıl önce değil de çok daha yakın bir tarihte olduğunu gösterebilir...
Evrimin süregeldiği Milyonlarca yıl önceden beri bu ayrışma var olsaydı bunca zaman içinde rh- ve rh + birbirini tolare edebilecek ve uzlaşabilecek doğal bir ortak payda bulabilirdi...
---------------------------------------------------------------------------------------------------------
Otozomal DNA'mız her iki ebeveynden miras alınır,
ancak Y-kromozomal DNA'sı (Y-DNA) sadece babadan miras alınır ve mitokondriyal DNA (mtDNA) sadece annemizden miras alınır.
DNA TESTİ, insan hücrelerinin çekirdeklerinin içinde anne ve babanın birleşmesiyle oluşan nükleer DNA bulunur. Her hücrenin çekirdeğinin etrafında “mitochandria” denen DNA parçacıkları yüzer. Mitokondriyel DNA (mtDNA) sadece dişilerden geçtiği için çocuğun ilk mtDNA testi, annesinin genetik fotoğrafını ortaya çıkarır...




MtDNA da nesilden nesile neredeyse hiç değişmeden geçirildi. Bu yüzden annemizle aynı mtDNA tipini, anneanne anneannemizi, anneanne anneannemizi vb. Paylaşıyoruz. Aslında, aynı mtDNA kodu, doğrudan genetik hattımızı mtDNA kodunda doğal bir mutasyonun meydana geldiği noktaya kadar izler.
mtDNA, bu doğal mutasyonların hepsini, binlerce yıl önce yaşamış olan 'Mitokondriyel Eve' olarak şiirsel olarak bilinen bir kadının tüm modern insanın varlığının kökenlerine kadar izlemek için kullanılmıştır.'Mitokondriyal Eve', bugün dünyadaki canlıların en önemli atalarıdır. Bunun mutlaka o dönemde yaşayan tek kadın olduğu anlamına gelmediğine dikkat edin. Muhtemelen o zaman yaşayan başka dişiler de vardı, ama soyadı günümüze kadar hayatta kalan tek kadın soyadı 'Eve'. O zamandan beri, insanlar Afrika'nın içinden ve dışından göç ettikçe (bkz. Antik Göçler), mtDNA'ları genetik yapıdaki çok nadir görülen mutasyonlar nedeniyle biraz değişti.Y kromozomal Adam, Y kromozomu sadece babadan oğula geçtiği için, günümüzdeki bütün insanların Y kromozomları, günümüzde istatistiksel yöntemlerimizi kullanarak uzun bir süre önce çıkabileceğimiz tek bir tarih öncesi baba olan "Y kromozomali Adam" a geri dönmektedir.
Y-Kromozomal Adem” ve “Mitokondriyal Havva”(mtDNA Havva), günümüzde yaşayan her erkeğin tek bir erkekten, bugün yaşayan her erkek ve kadının tek bir kadından geldiği doğru mudur? Yoksa bu bir metafor mudur?
Kadınlarda 2 X kromozomu ve erkeklerde bir X-kromozomu ve 1 Y-kromozomundan oluşur. Kızlar, X kromozomlarından birini annelerinden, diğeri babalarından alırlar. Erkekler X'i sadece annelerinden,Y ise sadece babalarından alırlar.Bu nedenle,Y kromozomu doğrudan babadan oğula geçer.
bugün yaşayan her erkeğin aslında bilim adamlarının “Y-Kromozomal Adam” olarak adlandırdığı tek bir erkekten geldiğini söyler...
Mitokondrial Havva (mtDNA) işi bir adım daha ileri götürür.  Y kromozomları sadece babadan oğula geçerken, mitokondriyal DNA anneden hem kıza hem de oğlana geçmektedir. !
Mitokondrial-DNA, sadece anne tarafından ve asla baba tarafından geçmediğinden, mitokondriyal-DNA soyu, maternal soyu ile aynıdır.
Bunu bilen bilim adamları, günümüzde yaşayan her insanın, atalarını şimdi “Mitokondriyal Havva” olarak adlandırdıkları bekar bir kadına kadar izleyebileceğini bulmuşlardır. tüm erkeklerin, erkek ve dişinin annesi olduğuna inanılıyor.
Bunun, çocuk sahibi olmadan önce Y-Kromozomal Adam'ın hayatta kalan tek erkek olduğunu kanıtlamadığını not etmek önemlidir.Bu sadece torunlarının hayatta kalan tek kişi olduğunu kanıtlar.Aynı şekilde,Mitokondriyal Havva mutlaka çocuk sahibi olmadan önce yaşayan tek kadın değildi.
Aksine, kesin olarak bildiğimiz tek şey, onun yaşayan tüm insanların atalarından en az biri olduğudur. Onun çağdaşları, yaşayan insanların soylarına baksa da olmasa da, en azından mitokondriyal DNA'larının hiçbirinin hayatta kalmadığını söyleyebiliriz.
Peki ya bu mtDNA buralardan, bu mahalleden bir yerlerden değilse o zaman ne olur??
Ningishzidda daha sonra Enki’nin karısı Ninki’ye yerleştirdiği melez bir dişi zigot (spermle yumurtanin ilk karşılaşmaları, dna larinin birleşerek oluşturduklari 2 kromozomlu hücre) yarattı. Cenin ortaya çıktı: Ti-Amat ( Eve),
açık renkli tenli kumlu bir sarışın. Adamu ve Ti-Amat hücreleri ile Ninghzidda, yedi erkek ve yedi dişi hibrit daha yarattı ve bunları dişi Nibiran taşıyıcı annelerine yerleştirdi. Melezleri sezaryen ile teslim etti ve cinsel olarak birlikte olgunlaşmasına izin verdi.
Sık sık çiftleştirildiler ama gebe kalmadılar. Ningishzidda daha sonra üremeye izin veren Nibiran genotipinde loci'leri (genetikte, bir DNA dizisinin veya genin kromozom üzerindeki konumunu belirtir) buldu.
Nibiru Kadını genotipinde resesif XY varken,Ti-Amat'ta (Eve)sadece XX vardı.Ningishzidda melezleri bebek yapmalarına izin verecek şekilde değiştirdi.Dünyalılar madenlerde çalıştı Dünya üzerindeki Nibiranlar kendi aralarında savaşırken,melezler kendi Nibiru baronları için savaştı.

Tıpkı mtDNA'da olduğu gibi, orijinal Y kromozomu DNA'sını nesiller boyunca doğal olarak değiştirmiştir ve bu yeni Y tipleri tarih öncesi dönemde dünyanın çeşitli yerlerine yerleşmişlerdir. Mevcut Y türünüzü belirleyerek ve dünya çapındaki Y veritabanını arayarak, Roots for Real size babanızın soyunun dünyada bugün nerede bulunduğu konusunda iyi bir fikir verebilir.Y-DNA testiyle, binlerce yıl geçmiş zaman çizelgenize geri dönmek mümkün.





Bununla birlikte, belirli bir ataya ait tam soy dönemini tespit etmek çok daha zordur. Ne kadar kuşak yaşadıklarını ancak tahmin edebilirsin.
Yalnızca anneler mtDNA'yı çocuklarına geçirebilir. Spermdeki mtDNA, erkek genital kanalında veya döllenmiş yumurta tarafından yok edilir. Sonuç olarak, sadece kadın mtDNA kalıtımdan miras kalır.. Bu, bir kadında mtDNA'nın test edilmesi ve başka bir dişininki ile karşılaştırılmasıyla, bunların nasıl ilişkili olduğunun belirleyebileceği ve bu nedenle annenin ailesinin tarafını izlemek için mtDNA'nın kullanıldığı anlamına gelir.
Bir annenin mtDNA'sı, hem erkek hem de kız çocuklara geçer.MtDNA'nızı diğer insanlarınkiyle karşılaştırarak, anne tarafınızdan bir akraba bulma şansınız olur. Y-DNA'da olduğu gibi, mtDNA'nın bazı sınırlamaları vardır. Bunlardan en büyüğü, izleyebileceği sınırlı sayıda atadır. Sadece annenize doğrudan bir maternal hattı olan birini takip edebilirsiniz. Böylece, annenizden annenizin annesine, annesinin annesine gideriz.mtDNA, annenin soyunun baba tarafındaki ataları da görmezden gelir.Bu, soy araştırmanızı ciddi şekilde sınırlayabilir ve bazen beklenmeyen sonuçlara neden olabilir.
Örneğin, bir Afrikalı-Amerikalı kadının mtDNA test sonuçları hiçbir Afrika soyunu göstermemiş. Yalnızca Avrupalıydı. Bunun nedeni, anne soyundaki bekar bir kadının Avrupa'lı olmasıydı. Bu tek bekar birey, diğer kara atalarının soy araştırmalarını yok saymaktadır. İlginç gerçek: Eski Başkan Obama bir mtDNA sınavına girerse, Afrika soyları gösterilmeyecekti. Bunun sebebi annesinin çoğunlukla İngiliz kökenli olması idi..

Şimdi buradan sonra bir gezinti yapalım,

Rhesus Pozitif ve yaratılış için sanırım Afrika'ya Etiyopya( Habeşistan'a) bir uzanmamız gerekiyor...



King of the Kings 'Haile Selassie' kimdir?

Neden kralların kralı? Neden Lakapları; God of moses,God of solomon,God of Abraham! Hepsinin üzeri,kralların kralıdır?
Prens philip ve Queen Elizabeth'in önünde eğildiği Haile Selassie soyu kimdir? Bir kraliçe bu soyun önünde neden eğilir?




Jfk cenaze töreninde Haile Selassie



Jfk ailesi çok saygı gösterdiği bir isim...







Jfk ölümünden 5 yıl sonra jackie ve Selassie buluşması.

Selassie Kenndy space center da.

Apollo 11 atılmasının ertesi günü briefing de!





Prince Philip,Queen Elizabeth II and selassie.



Jackie Kennedy and Selassie



Reggea Kralı Bob Marley için Selassie soyu önemlidir. Bob Marley, ölümüne kadar Etiyopyalı Tewahedo Ortodoks Kilisesi'ne üye olan bir Rastafaryalı. İsa'nın Etiyopya aracılığıyla adaleti yönetmek ve yönetmek için Dünya'ya döneceğine inanıyordu. Kendi sözleriyle;



Bob Marley in War adlı şarkısın sözlerinin Selassie nin bir UN konuşmasından alıntı olduğu yazılmıştir....Bob Marley bir Rastafaryan dır.

Lij Tafari,40 günlük bebekken kendini vaftiz eden rahip kendine (Throne name,taht ismi olarak) Tafari ismini vermisti. 'Qedamawi Haile Selassie'; Qedamawi, 'ilk' demek.Ayrıca 'eski' veya 'kutsal' anlamına da gelebilir.




Aynı zamanda pek çok İbranice kelimeye de benzer: Qedem (şimdiye kadar, eski, eski geçmiş veya eski günler), Qadam (önde gelmek veya önde olmak), Qidmah (ön veya doğu), Qadmay veya Qadmoni (eski veya ilk).

Ketem hem İbranice hem de Kemetik'teki Altın anlamına gelir ve Altın veya Lord anlamına gelen Neb kelimesiyle aynıdır (ör. Nb-n-ktm, ketem altının yani Nubia'nın altın anlamına gelir). 'K' ve 'Q', 'T' ve 'D' gibi birbirinin yerine kullanılabilir. Böylece, Qedem = Ketem, Neb olur.

Amharca'da Haile veya Haylu Güç, Might, Güç anlamına gelir ve İbranice'de Chayil, Khayel, Hayel, Hayl olarak bulunabilir; . İkinci Tarihler 17: 7'de Ben-Hail veya Ben-Hayl (ben-chayil) adında bir karakter okuduk, "güç oğlu" anlamına gelir.

Ayrıca Helal, Heylel, Helel 'parıldayan' anlamına gelir (hafif Bringer). Bununla birlikte, L'nin yerini almasından bu yana Kemetik tanrısı Har'dan (Haru, Heru) türetilen İbranice 'Hayl'ın etimolojisi yerini Mısır'ın' R 'ile değiştirmiştir.

Selassie (Slase veya Selase veya Salase) Amharca'da Trinity anlamına gelir ve İbranice kelimelerle ilgilidir: shalash üç, üç kat, üçlü ve Shalosh, Üç veya Üçlü veya Shelishi, Üçüncü anlamına gelir. Selassie adı, Sirius Sistemindeki 3 yıldızı Sirius A, B, C olarak sembolize eder.

Silas" isminin İncil anlamı Üç veya üçüncüsü anlamına gelir. Selas, Selena’da olduğu gibi Yunanca’da Light' Işık ’anlamına gelir. Ay tanrıçası. SA ise Kemetic’in oğlu anlamına gelir ve bu kelime aynı zamanda Sa olarak bilinen eski koruma muskasıyla da ilişkilendirilir.

Sa sembolü' genellikle cüce tanrısı Bes'in imgeleriyle tasvir edildi. Şimdi Dogon'un kozmoloji hikayesinde Po Tolo (Sirius B) ve Emaya Tolo (Sirius C) Cüce yıldızlar.Bes, Horus'un çocuğunun koruyucusu olarak görülür.

Ra oğlu' için hiyeroglif işaretleri SA ve RA harflerini veren bir kaz ve güneş diskidir. Beşinci Hanedanı tarafından firavuna Ra veya Sa-ra / Sa-res'in (Sela veya Selas) oğlu denildi. İbranice'de İbrahim'in eşinin adı Sarah'dı, Prenses, Leydi ya da hükmetmek.

'Sarah', Sümer kelimesinin 'Sar' kelimesinin kadın versiyonudur. Tefnut'un, Eski Sindh'te (Hindistan) Sirius C'yi ve Tefnut'u temsil eden Karanlık Tanrıça Kali olduğu ve Re tanrı olduğu söylenir. Dolayısıyla, Tamil dilinde Ra, gece veya karanlık anlamına gelir.

Aslında Güney Hindistan'ın Tamil Halkı (Dravidian), Ra veya “Ra'nın Gözü” nün yalnızca Tanrıça ana (özellikle Wadjet, Hathor, Bast, Sekhmet, Tefnut, Nekhbet ve Mut) ve Ra ile ilişkili olduğu belirtilir.

Tefnut babası Atum'dan gelen ilk Tanrıçadır ve “Ra'nın Gözü” olarak göründüğünde, daha iyi Ra-Tefnut veya Res-Tefnet (Ras Teferi veya Ras Tafari)olarak yazılmalıdır. Böylece, bu "Göz", tüm tanrıların başlıkları (1.Göz) üzerindeki Fiery Uraeus'u (Uyanmış Kundalini) sembolize eder.

SA-Ra, Sirius C olarak "Ra Koruyucu" Arapça'daki Sirius yıldızının adı "She-ra veya Shera" (dişi Ra / Sa-ra) veya Ash-Shera (güçlü yıldız, Sirius). Shera = Sept = Sapad = Sheba = Sheva = Shiva 7 işaretli yıldızı Sirius olarak simgeliyor.

Amharca Selassie (Selase) kelimesi daha sonra İbranice Shalosh = Sarosh = Saresh = Sares (Sa-ra) olur ve Kemetic'te uyanıp Koruyan anlamına gelir. Mezmurlar kitabında Selah (müzikal) duraklamayı temsil eder, yani enstrümantal müzik devam ederken şarkıcı dinlenecekti.

Reggae müziğinde bu çok yaygın. Ancak, Selah, eski Mısır'da "göstermek ve sergilemek" veya "Büyük Kaya" anlamına gelen Ser-ah veya Ser-aa olacaktı.

Ayrıca Sümerliler, bir yıl "SAR" olan Nibiru gezegeninde bir yıllık 3.600 Dünya yılına denk olduğunu söyledi.

Qedamawi Haile Selassie = Eski Mısır'daki Neb-Heru-Ser-aa, "Büyük Heru Lord Heru" veya "Büyük Altın Işık Kayası" anlamına geliyor. Ayrıca Sirius C'nin Horusu olan "Lord Horus, Ra'nın Oğlu" veya "Uyanmış Altın Koruma Işığı" anlamına gelen "Neb Heru Sa-ra" .

Dogon kabilesi Nyan Tolo, "Kadınların Yıldızı" dır. Sirius gezegeni C / Emma ya) Neb Heru = Nibiru = Nyan Tolo.

Horus Sirius ile ilişkilendirilir.Sirius Horus'u ve Heru Sept anlamına gelen Heru Ami Sebtep,Köpek Yıldızının Horus'u anlamına gelir (Sirius,Canis Major,en büyük köpek)Neb Heru Nebiru olduğu için, Sirius'un işareti de haç.Nibiru Sümerce"Haç Gezegeni veya Geçiş Gezegeni" anlamında.

Bu, aynı zamanda "İbranice" kelimesinin İbranice karakter adından Eber'den değil, aslında antik sumerdeki bir yerden türetilmesidir. “İbrahim’in ailesinin Ur’dan Harran’a göç etmiş olması, alimler tarafından Ur’un, İbrahim’in doğum yeri olduğunu ima etmek için alındı, ancak bu, Kutsal Kitap’ın hiçbir yerinde ifade edilmedi.

"İncil eki" i "bir kişiye uygulandığında," yerli "anlamına gelir; Gileadi, Gilead ve diğer yerliler anlamına gelir. Aynı şekilde," Ibri "," Geçiş "olarak adlandırılan yerin yerlisi anlamına da gelir;

Nippur için Sümer adıydı: NI.IB.RU - Diluvial öncesi şebekelerin birbirlerine çapraz girdiği yer, Geçiş Yeri, eski Görev Kontrol Merkezi. Nippur, Sümer'in dini merkezidir ve abraham'ın babası Terah'ın gökleri astrolog ve rahip olarak gözlemlediği yer.

Ancak Nippur, NI.BI.RU Gezegeninden sonra adıydı. Yani gerçekte Annunaki (kara tanrılar) gerçek İbranice'dir (Ibri), yani Nibiru veya Nibiruan Halkı (Nubian). Nibiru’nun altın rengi olan kırmızı bir gezegen olduğu söylenir.

Sonuç olarak, yeryüzünden bakıldığında parlak sarı-altın bir yıldız olarak görünür. Nibiru'nun parlaklığı, atmosferinde asılı kalan altın tozu nedeniyle dir.

Qedamawi Haile Selassie antik Kemet'te "Neb Heru Sa-ra" ya da "Neb Heru Ser-ah" ya da "Neb-Heru-Ser", Sümer'de Nibiru-Sar = = "Sar" 3.600 Dünya yılı, yörünge dönemi sirius yıldız sistemi ile güneş sistemimiz arasındaki Nibiru.

Etiyopya’daki Sümer “Nibiru” ya en yakın kelime “Onlar Satıldı” yani “Onlar bir araya geldi” anlamına gelir. Neteru veya Tanrılara atıfta bulunan 'Onlar'. Böylece, HIM'in Vaftiz adını neden Taht adı olarak seçtiğini anlıyorsunuz. Not: Vahiy Defterinde!


Hintli manevi bilimde Qedamawi (ilk) Haile (güç) Selassie (trinity) adı "Adi Shakti Trimurti" veya " Üçlü Birliğin İlk Gücü "veya" Tanrı'nın İlkel Gücü ", çünkü Tanrıların Shakti'si veya Gücü, Aset'in Gücü Taht'ı temsil ettiği gibi Dişil bir enerji olarak tanımlandı.


Örneğin: Shiva'nın gücü eşi 'Paravati' ve Brahma'nın gücü eşi 'Saraswati', Vishnu'nun karısı ise 'Lakshmi' Adi Parashakti "Sonsuz Sınırsız Güç" anlamına geliyor. Yüce Varlık Adi Para Shakti Yüce Varlıktır. Devi Bhagwata Mahapurana, Adi Para Shakti'nin dünyanın yaratıcısı,koruyucusu ve yıkıcısı olduğunu söylüyor. Evrenin başlangıcında, Adi Para Shakti, Brahma, Vishnu ve Shiva adlı üç eril form yarattı.

Puranalar, Trimurti'nin (Trinity), bir dişi formla sembolize edildiği gibi - evrensel Annenin Adi Shakti - veya Yüce kozmik Enerjisinden kaynaklandığını söylüyor. Böylece, Yoni Mudra onun sembolüdür ve aynı zamanda Yoni Mudra'nın (HIM'ın el işareti),yüce mutlaklığın gerçek formu olduğu söylenirdi; Ve yoni mudra'nın lütfuyla, Bhairava (başka bir shiva şekli) onun ölümü fethetebildiğini söylüyor. Yoni dişi vajinayı, Kundalin'i, kara delikli birleştirme diskini, Satürn, Sirius C ve Nibiru'yu kanatlı disk olarak sembolize etmesi.
Abd başkanlarının,ingiltere kraliçesinin,papa nın neden Selassie ve soyu önünde eğildikleri daha iyi anlaşılmıştır sanırım.



Siyahi Adem soyunun kesintisiz varisi.
Sümer tanrıları Anunnakilerin Afrika'daki prototip çocuğu Adamu.!
Arketip sonuçlanan bir klinik çalışma; "Adam," 'ın yapım denemesi! Enlil'in üvey kız kardeşi Ninmah ve üvey kardeşi Enki tarafından bir """Afrika laboratuvarında"" gerçekleştirildi. 'Adamo" bir siyahi idi.!


Sümer 6.Tablet;



Ama konu bununla bitmiyor tabiki,

🔻=Dişi=venüs (ilahi yuvarlak unsur üstte,haç aşağıda.)

🔺=Erkek=Mars (ilahi yuvarlak unsur altta)



Üst planlar soyut Alt planlar somut bedenler..



Dişi simgesi tam tersine çevrilir ise Globus Cruciger olur...

Yani Eril olur...Eril çağa giriş oluyor..Dişilden Eril'e..






Bu bâş aşağılık durumu tepetaklak olmak anlamına da gelir...

Dişil iken eril olmak gibi...Venüs iken dünyada bulmak gibi kendini... Mesela bakır iken demir olmak gibi.. Venüs iken mars olmak gibi de düşünulebilir...

Özgürlük anıtı; Venüs,Afrodit,isis,Asterte,inanna,ishtar,kibele,Artemis dir. Yani özgürlük anıtı=venüs'ü temsil eder. Anıt bakır kullanılarak yapılmıştır..Venüs'ün madeni bakırdır. Elindeki meşale özgürlük demektir. Meşale=bilgi demektir. Meşale bilgi getirir,bilgi ise özgürlük!



Başındaki taç 7 oklu,7 kıta olarak bilinse de, 7 ışığı gösterir,7 sayısı önemlidir. Başındaki taç'ın ışıkları 'V' biçimi alır. V dişil simgesidir. Antik Mezopotamya'da Boğanın boynuzları V olarak simgelenir. 'V' venüsü simgeler. V dişil simgesidir.⧬



Anıtı o zamanlar Asyanın ışığı olarak Mısır'da Said Paşa ısmarlamış, parasını Abdülaziz karşılamış... fakat "Asya'nın Işığı" Mısır'da sorun olmuş ve Fransa tarafından ABD'ye hediye edilmişti.



Venüs ile ilgili mitolojik söylencelerden birisi Venüs’ün karanlık yüzünü temsil eden Lucifer kimliği ile Tanrı’nın kıymetli bir meleği iken, kibrine ve güzelliğinin verdiği ihtişama yenik düşerek kendini Tanrı ilan etmek istemesi ve cennetten kovularak dünyaya atılmış olması..!

Lucifer’in cennetten düştüğü yer Afrika denmektedir.. O zaman hemen Adem&Eve aklımıza geliyor..

Yartılış geliyor,Adam&Eve,yasak elma,bilgi ağacı,yasak elma bilgisinin yenilmesi ve cennetten kovulma akla geliyor..

Lucifer, Venüs’ün güzelliğini kötülükle kullanan açgözlü ve dünya nimetlerine dönük, aşırı ihtiraslı yönünü temsil eder. Maddiyat ve madde ile ilgilidir. Sanki beynin 1 lobunu temsil eder gibi..Beyindeki Matrix misali.

Bir nevi Ying-Yang.

Afrodit Venüs’ün aydınlık yüzüdür. O aşkı, romantizmi ve içinde güzellik olan her şey.... Akdeniz’in sularında bir istiridye içinden dünyaya çıkmış olduğu yönündedir. Yine inanışa göre Akdeniz’in bolluk ve güzelliği, kadınlarının albenisi Afrodit’in Akdeniz’le ilişkisi!

Venüs,cinsel hayatı,aşkı,hormonlarimizi,estetik değerleri,lüksü ve maddiyati da simgeler... Ayrıca üreme ile bağlantılıdır. Erkek ve kadında üreme potansiyelini, cinsel arzuları, kadında hamilelik enerjilerini Ay ile birlikte yönetir.

Lucifer, bir zamanlar 'Sabah Yıldızı' ya da sevginin ve ısınan kalbin parlak ışığı anlamına geldiğinde, baş melek idi. Tanrı'nın gazabına konu olan melek grubu (komaraşlar) ile cennetinden çıkarıldı. Yani bir zamanlar baş melek iken kovulmuş. Cehennem /Cennet aleminde emreder.Venüs,sabahın ilk ışıklarıyla göründüğü gündüz döneminde Lucifer isimli bir tanrıçayla özdeşleşmiş ve sabah erken görünmesi daha karanlık yanını simgelemiş.

Akşam ortaya çıktığı zamanlarda ise nam-ı değer Afrodit olarak bilinirmiş,ve bereketinin, güzelliğinin yani aydınlık tarafının Afrodit ile bağdaştığına inanılmıştır...
Peki Yaratılışta, sabah yıldızının Rhesus faktörü üzerindeki etkisi nedir?


Think Tank
@KaburgaAdam
25.11.2019















































Yorumlar

Yorum Gönder