DİŞİL-ERİL ENERJİ SİSTEMLERİ-GEZEGENLERİN ETKİLERİ VE BÖLGEMİZDE NE OLDUĞUNU ANLAMAK


DİŞİL-ERİL ENERJİ SİSTEMLERİ-GEZEGENLERİN ETKİLERİ VE BÖLGEMİZDE NE OLDUĞUNU ANLAMAK

Bir sistem, diğerinden daha üstün değildir. 
Eril ve dişil sistemlerin hepsinin kendi içinde dinamiği farklıdır fakat ikisi de gelişim sağlar ve aynı sonuca çıkarır. Kimimiz sistematik ve kuralları belli olan, elimizde kesin bulgularla ilerlemek isteriz, o zaman eril eğitim yöntemlerini tercih ederiz. Kimimiz ise kurallardan çok bir sanatçı içgüdülerimize göre hareket etmek isteriz, karmaşık denklemler ve formüller değil, sade ve basit oluşlarla, duygularla ilerlemek isteriz, o zaman bizim için dişil yöntemler daha uygundur.
Ama bu dengenin bozulmaması gerekmektedir.
Bu nedenle de Hagia Sofia (Aya Sofya) nın tam karşısına Sultan Ahmet Cami yapılmış olabilir, yani Hagia Sofia dişildir,karşısına denge için eril sistem inşası mümkündür.
Ya da işte bugün Vatan caddesindeki Molla Fenari İsa Cami yani eski adı ile Libos Manastırı Konstantin Palaelogos yani IX.Konstantin manastırı idi.
Kuzey tarafı Bakire Meryem'e adanmıştı.Rahibelerin yaşadığı bir manastır idi.
İlk başta yapılan Kuzey tarafına karşılık, Thedora Güney tarafını yaptırtmış.
Çünkü Kuzey taraf Bakire Meryeme,dişil enerjiye adanmış.
Thedora da Güney tarafı muhtemelen Eril tarafı yaptırmış.
Palelogos hanedanlarının soylularının gömüldüğü yer.
Thedora, Konstantinos'un Rus eşi Anna ve irine burada gömülü!

Mesela Rahman ve Rahim gibi,
Rahman dünyadaki sıfatının temsilcisi erkek iken, Rahim sıfatının temsilcisi kadındır.Rahman=Erkek-Sperm,Rahim=Kadın-Yumurta.         
Sistem sadece Eril veya Sadece dişil ise sistem bozulur. Bu nedenle denge şarttır.
Rahman ve rahim birlikten ikiliğe geçişi sembolize eder.
Rahim,Rahman’ın içinden türetildi ise ki kutsal kitaplarda bu konu Havva’nın Adem’in kaburga kemiğinden türetildiğini anlatır.Ying-Yang gibi düşünülebilir.
13.kaburga kemiği olarak yazılır. Neden 13.kaburga kemiği olduğu
Aşağıdan farklı yorumlama ile okunabilir..12 olmadan 13 olmaz gibi...


Bütünlük ve uyum içerisinde tam bir denge hali..
Eğer Eril enerji olarak Enlil’i görürsek, dişil tarafta ise Enki ve Ninmah(Ninhursah)’ı görebiliriz. Unutmayalım ki Ninmah, her iki erkek kardeşin de hem kızkardeşi hem de sevgilisi/eşi olması...
Mesela kızkardeşi ve Karısı olma geleneği şu şekilde anlatılır.
Sâre kelimesinin aslı İbrânîce Sârâh’tır. Tevrat’a göre adı önceleri Saray iken (Tekvîn, 11/29), Hz. İbrâhim’in Abram olan adının, Tanrı tarafından Abraham olarak değiştirilmesi gibi daha sonra Sarah olarak değiştirilmiştir (Tekvîn, 17/15). Tevrat’a göre Tanrı, Hz. İbrâhim’e, “Eşin Saray artık onu Saray diye çağırma, çünkü ismi bundan böyle Sarah’tır. Onu mübarek kılacağım ve sana ondan doğacak bir oğul vereceğim. Onu mübarek kılacağım ve o milletlerin annesi haline gelecek, halkların kralları ondan türeyecektir” (Tekvîn, 17/15) demiştir. Saray kelimesinin “prensesim”, Sarah kelimesinin ise “bütün insanlığın prensesi” anlamına geldiği belirtilmektedir (Tora, I, 112).

Tevrat’a göre Saray’ın şeceresi tartışmalıdır. Hz. İbrâhim iki yerde Saray’dan “kız kardeşim” diye bahsetmekte (Tekvîn, 12/12-13; 20/2) ve bunu da baba bir, anne ayrı üvey kardeş şeklinde açıklamaktadır (Tekvîn, 20/12). Halbuki Tevrat’ta Saray’dan Terah’ın gelini olarak söz edilmektedir (Tekvîn, 11/31). Yahudi tefsir geleneğinde Tevrat’ta yer alan, “Babamın kızıdır” ifadesinin “Babamın kız torunudur” şeklinde anlaşılması gerektiği, zira Saray’ın Terah’ın kızı değil İbrâhim’in kardeşi Haran’ın kızı ve Lût’un kardeşi olduğu Tevrat’a dayanarak (Tekvîn, 11/29) ifade edilmektedir. Buna göre Tevrat’ta Haran’ın kızı olarak zikredilen Yiska ismi Saray’ın diğer bir adıdır (Ginzberg, II, 19, 181; Tora, I, 74).

Yine Tevrat’a göre İbrâhim, Kaldeliler’in Ur şehrinde kendisinden on yaş küçük Saray ile evlenmiş (Tekvîn, 11/31), daha sonra Harran’a göç etmiş, ardından karısını ve yeğeni Lût’u alarak Ken‘an diyarına gitmiştir (Tekvîn, 11/27, 31; 12/5). Kıtlık üzerine Mısır’a giden İbrâhim karısı Saray’a, “Güzel bir kadın olduğunu biliyorum. Olur ki Mısırlılar seni görüp, ‘Bu onun karısı’ diyerek beni öldürür, seni sağ bırakırlar. Sen, ‘Onun kız kardeşiyim’ de ki senin hatırın için bana iyi davransınlar, canıma dokunmasınlar” der (Tekvîn, 12/10-13). Yahudi dini literatürüne göre Saray’ın güzelliği karşısında endişelenen İbrâhim onun güzelliği yüzünden başına bir kötülük gelmemesi için kendisini sandık içine gizler, fakat Mısır sınırında muhafızlar şüphelenip sandığı açtıklarında Saray’ı görürler. Bunun ardından bütün Mısır’a onun güzelliğinin haberi yayılır. Firavun onu saraya aldırır. İbrâhim ise eşini bu durumdan kurtarması için Tanrı’ya dua eder. Saray da, “Ey rabbim! İbrâhim’e yurdunu terkedip Ken‘an diyarına gitmesini emrettin ve ona vaadlerde bulundun. Biz de ülkemizi terkederek tanımadığımız bir milletin arasına geldik. Buraya da insanları açlıktan kurtarmak için geldik, fakat şimdi başımıza bu felâket geldi. Ey rabbim! Beni bu zalimin elinden kurtar” diye yalvarır. Saray firavunun huzuruna çıkarılınca bir melek gelerek ona korkmamasını söyler. Firavun, İbrâhim’in kim olduğunu sorunca Saray kardeşi olduğunu söyler. Firavun, İbrâhim’e bir servet vereceğini, sarayda oturtacağını, ayrıca Goşen vadisini de kendisine bağışlayacağını, Saray’a olan sevgisinin bir ifadesi olarak kendi kızı Hâcer’i de Saray’a câriye olarak verdiğini belirtir. Ancak Saray’a yaklaşmak istediğinde melek ona engel olur, firavun ve maiyeti cüzzama yakalanır. Firavun bu durumun sebebini anlayınca İbrâhim’i huzuruna getirtir (Ginzberg, II, 33-35) ve ona, “Neden Saray’ın karın olduğunu söylemedin, niçin kız kardeşimdir diyerek onunla evlenmeme izin verdin, al karını git” der (Tekvîn, 12/17-19). Bu olaydan yirmi yıl sonra benzer bir olay Gerar’da vuku bulur. İbrâhim karısı için yine kız kardeşimdir deyince Kral Abimelek onu saraya aldırır. Ancak Tanrı’nın gerçeği bildirmesi üzerine Saray’ı iade eder ve İbrâhim’e de gerçeği gizlediği için kızar (Tekvîn, 20/1-16).---
https://islamansiklopedisi.org.tr/sare

Semavi dinlerde,dinlerin kendi içindeki fraksiyonlarda ya da mezhepleri de diyebiliriz,eril ve dişil olmak üzere ayrılıyor diyebiliriz.
Eril olanlar dişil olanı kabullenmiyor,dişil olan da erili kabullenmiyor gibi durumlardan bahsedilebilir.Semavi dinlerde Eril olan mezhepleri biliyorsunuz...
Halbuki ne demiştik uyum ve denge demiştik olması gereken...
Ki tüm savaşlar, kıtlıklar, doğal afetler ve salgın hastalıklar da bu savaşın bir parçası olduğu söylenebilir.
Mesela Sümer tanrılarında Enlil ve Enki’nin kardeş olmalarına rağmen insanoğlunun yaratılışında ve sonrasında bir mücadele içinde olduklarını tabletlerden anlıyoruz.
O zaman Enlil daha çok Eril enerji tarafta, Enki ise dişil enerji tarafında diye söyleyebilir miyiz? Ben söyleyebiliyorum yani kişisel görüş olarak.
Eril enerjinin yani Enlil’in ,Dişil olan Enki sistemine karşı olduğu sonucunu çıkarmak da mantıklı olabilir.Ya da Hermafrodit sisteme...!
Yani Enlil versus Enki+Ninmah diyebiliriz.Ninmah ise kızkardeş ve ikisinin de sevglilisidir aynı zamanda.
Peki Anunnakilerin üçlemesi ( Teslis’i) Enki-Ninmah-Enlil desek ne olur?
Olabilir..yine kişisel görüş olarak...
Çünkü bunlar yaratıcı tanrılar olarak Sümer’de karşımıza çıkıyor ama tabiî ki özellikle Bedenli insan yaratımı yani onların sureti kısmında değerlendirmek lazım gelir. Bir de ruhsal ve bilinçsel kısmı var ki işin o konu Anunnakilerin çok üzerinde kozmik bir bilinç konudur.

Mesela Hermafrodit,Herm-Afrodit diye ayıralım...
Herm=Hermes (Merkür) ve Afrodit (Venüs) yani eril ve dişil enerjiler birlikte Hermafroditi oluşuruyor.İki cinsiyet bir arada veya cinsiyetsizlik.
Anunnakilerde Ninmah=Ninhursag=Nintu=Hermes=Merkür hepsi aynı ismi ifade ediyor.
Ninmah Anu’nun 3 adet çocuğu. İki erkek bir kız.
Erkeklerden ilk doğan büyük ağabey Enki,Küçük erkek kardeş Enlil.
Ninmah kızkardeşleri ama aynı zamanda ikisinin de sevgilisi ve hatta Ninmah,Enlil’den çocuk yapıyor..kim bu çocuk mesela Enlil+Ninmah = Ninurta (Bau) oluyor....Bauhouse yapı market buradan geliyor sanırım...
Ninurta yasak aşk meyvesi Enlil ve Ninmah’ın çocuğu...
Diğer taraftan Enlil’in resmi karısı olan Ninlil’den Teşup (İşkur) ve Nannar (Nanna) dünyaya geliyor,Nannar ay tanrısı yani Sin!
NANNAR=NANNA=SİN=AY TANRISI ama sin/Ay hilal iken Eril enerji,Dolunay iken ise dişil enerji oluyor ya da Sin dolunay iken NANNAR’ın karısı NİNGAL’i temsil ediyor.Sin dişil iken bereket ve doğurganlık (Su ve Balık)
Peki Ay aslında bir portal mı diye sorsak? Neyin portalı?
Dişi ve Eril enerjinin çağrıldığı portal,yani Ay dişil veya Eril enerjinin çağrıldığı portal denebilir mi?
Dolunaydayken dişil enerjinin çağrıldığı, Hilal’de (Boğa) iken Eril enerijin çağrıldığı portal.
Peki Nannar ve Ningal çiftinden doğan İnanna? İnanna da Hermes’i sembolize ediyor desek.Ya da snake yılan’ı.İnanna Dumuzi ile birleşmiş biliyorsunuz.
Bu arada Nannar ve Ningal birleşmesi= Urfa- Harran Panteon’u=Roma diyebilir miyiz?
Peki Enki ve kızkardeşi Ninmah birleşmesinden ne oluyor? Bu durum bir yerde tam olarak yazıldı mı bilemiyorum...Ama daha çok dişil enerjiye yönelik olarak hissediliyor...
Enki de ayrıca serpent (Yılanı temsil ediyor) uyanış ve bilinç...Bu nedenle bu ikilinin yaratılışta dişil enerji üzerinde etkili olduğu çıkarımı yapabiliyorum.
Bu durumda Enlil ve Enki arasındaki mesele daha iyi anlaşılabiliyor.
Enlil daha çok Eril,Enki daha çok dişil enerjiyle ilgili diyebiliriz....
Bir de tabiî ki Enki ve Ninmah daha çok genetik işleri ile ilgili, çünkü Ninmah bir Genetikçi.Genetik uzmanı Ordinaryus Prof.Bilim kadını.
Bedenleme Enki ve Ninmah işi....Kadın ve erkek üreme işini Nihmah çok iyi biliyor..
Enlil ise çalışacak işçi gereğinden dolayı bu yaratıma ‘okay dusty’ diyor...
Daha sonra ise Enlil; bu yaratılan Homo Sapiens’ın bilinçlendirilmesine karşı çıkıyor...
Enki’ye ; ''Ama siz bana basit işçi sınıfı yaratacağınızı söylemiştiniz şimdi bu ne'' gibilerinden  çıkışını bilirsiniz.
Bu yaratılış konusunu blogda daha önce anlatmıştık.
https://kaburgaadam.blogspot.com/2020/02/sumerde-yaratilis-ve-sumer-isimlerini.html

Bizim Türk Bayrağımız ise Hilal ve Venüs’ün karşılıklı olması aslında dişil (Mavi) ve Eril dengeyi simgelemektedir diyebiliriz.




Hilal iken Eril,Dolunay (Doğurganlık-Bereket) iken dişil tarafı...
Ve Venüs de dişil enerji sembolü.
Peki Sirius? Köpek takım yıldızı,Kurt! (Asena) Yol gösteren...Dişil enerjiyi ne zaman çağırır mesela? Dolunayda kurtlar neden ulur?
Ve Dolunayda kadınların ruha hali nasıldır bunlara bakmak lazım :)
Dolunayda kurt adam miti mesela :)
İşte dolunayda, Ay portalından dişil enerjiyi çağırmak...
Bu nedenle ne zaman uluyacağına dikkat etmek lazım kurt’un...
Bu arada Ninmah=Ninhursag =Merkür demiştik ya!
Merkür bir anlamda tanrıların habercisi konumunda.
Venüs’ün yanında yer alırsa Dişil.
Mars yanında yer alırsa Eril oluyor.
Ay’a,ayrıca küçük Saturn de diyorlar.Saturn ise duyguları,dersleri ve karma kapısını sembolize ediyor.
Yani gezegenlere madde olarak değil de enerji olarak bakınca daha anlamlı olabiliyor.
Mesela Saturn,Uranüs’ün oğlu;

Yedili Vefk işareti;


Yıldızı: Venüs ( Zühre)
Günü: Cuma(Friday)
Böleni: 7
O zaman buradan taa Pleiades’e kadar da gideriz..ama konuyu dağıtmayalım...

Ya da Dokuzlu Vefk'de;
Yıldızı:Ay Günü:Pazartesi(Monday)
Böleni:9
Mesela,
Mesela Ay büyürken iyi-pozitif ,Ay küçülürken kötü-negatif olması gibi.
Ayın küçülmesi ise Dolunay ile Karaay arasındaki aşama.
Mesela Vefk;  İyi işler için Ay büyürken,
Kötü işler için ay küçülürken yapılırmış......

mesela


İşareti opposition karşıtlık ile alakalı sembol.
Sayısı 2221 Güneş ve Ay karşıt burçlarda iken.
'Havass' ilminde, Astrolojik bilgiler önemlidir,12 takım yıldızı gibi.
Havass,Güneş, Ay ve Saturn'e kadar ilgilenir..


Karaay;Ayın karanlık olduğu zaman,ayın tam olarak Güneşin yanında olduğu ve hiç görülmediği zaman.Dolunay tam dolunay zamanı.
Ayın büyümesi-Karaay ile Dolunay arası aşamadır.
Cronos (Zaman);
Kronoloji sözcüğü Kronos isminden türemiştir. Roma mitolojisinde Saturn olarak da bilinir
Cronos, Uranus (Gökyüzünün Babası) ve Gaia (Yeryüzünün Annesi)’nın oğluydu. Gaia, aynı zamanda Uranüs’ün de annesiydi,
Cronus’ dengesiz..yani zaman dengesiz :) Uranüs astroloji de beklenmeyen durumları gösterir.
Dünyevi dersler satürn’den sorulur ayrıca Uranüs,Saturn'ün de babası;Satürn,babasının testislerini keser,testisten akan spermler fırat nehrine dökülür;saturn,babası uranüs'ü öldü zanneder fakat Baba bir sabah venüs olarak yani satürn'ün kızkardeşi olarak doğar.
Eril sistemler
Mantığa, matematiğe, formüle oturtulmuş, üzerine felsefeler ve kurallar yazılmış ve sistematik bir şekilde işleyen sistemlerdir.
Sistematik bir çalışmayı ve aşamalara dayalı bir sınırlandırmayı kapsar.
Eril sistemlerde, bütünlüğün bilgisini bozmadan içgüdüsel hareket edilebilir ama bu işleyiş kurallarıyla çelişmemelidir. Eril sistemler arası geçiş her daim söz konusu olmaz çünkü sistemin içeriğine göre ön kabullenmeler mevcuttur. Gelişimin aşamaları, ne şekilde olacağı ve ne kadar zaman alacağı hemen hemen bellidir. Kabala, Havass, Sistematik şifa teknikleri, Hermetik inançlar veya masonluk gibi kuruluşlar bu gruba dahildir

Dişil sistemler

İçgüdülerle işleyen ve duygu odaklı sistemlerdir. Sevginin ve duyguların temel nokta olarak alındığı, spontane bir şekilde enerjinin ve gelişimin olduğu ve sezgisel ilerlenen yollardır. Kuralları, sınırları ya da formülleri yoktur. Mantıksal açıklamalara ihtiyaç duyulmaz sadece yaşama aktarılır o kadar. Pasif bir gelişimi ve sistematik olmaktan çok çok içgüdüsel ilerleme söz konusudur. Ani gerçekleşen hızlı yükselişleri ve uzun süreli duraksamaları içeren öngörülemez sistemlerdir. Dişil sistemler arası geçiş ve birleştirmeler kolaydır. Tasavvuf, Sufizm,Budizm vb.. sistemler bunlara dahildir.
Eskiler, cinsiyetlerinde bunla alakası olduğunu fark etmişlerdir. Ruhsal gelişimin başında olan kadınlar, dişil sistemlere dayalı bir ruhsal gelişim gösterirken, ruhsal gelişimin başında olan erkekler için eril sistemler daha uygundur. Bunun temel nedeni erkeklerin doğuştan büyük çapta “eril enerjiye” kadınların ise büyük çapta “dişil enerjiye” sahip olmalarından dolayıdır.
Aslında hem Eril hem Dişil enerjiye sahip olmamıza rağmen, ruhsal gelişimin başında enerjinin en ham hali olan hormonsal içgüdülerle hareket ederiz. Gelişim gösterdikçe ruhsal konuma geçtiğimiz için eril ve dişil enerji dengelenir ve daha yüksek bir farkındalık haline geçeriz. Ama başlangıç için eril – dişil sınırı çizilmesinin yükselişte faydalı olduğunu eski ezoterik gelenekler fark etmişlerdir. Mesela Kelt geleneğinde Druid ve Druidessler (Kelt rahipleri ve rahibeleri), ayrı yerlerde ayrı şekilde eğitim görürlerdi. Druidler eril sisteme göre, Druidessler ise dişil sisteme göre eğitim alırlardı, sadece belli festival ve ritüellerde bir araya gelirlerdi.
Aynı şekilde tüm ezoterik içeriğe sahip kültürün ve öğretinin de eril ve dişil uygulamaları vardır. İslam geleneğinde, eril yöntem daha çok havastır. Duaları, ritüelleri, vefk ile yazılmış muskaları, enerjinin aktif kullanımını amaç edinir. Tasavvuf ise dişil yöntemdir ve kalben teslimiyeti, kişiye özgü bir gelişimi hedef alınır. Tasavvufta, mürşid, müride özgü bir eğitim sunarken, Havassta kurallar ve kaideler bellidir. Antik mısır’da osiris ve isis öğretisi diye adlandırılır, paganizmde tanrı ve tanrıça kültü olarak sınıflandırılır. Masonluk ise tamamen eril bir sistemdir – hatta bu yüzden kadınlar mason olamaz – , sistemleri, dereceleri, aşırı sembolleri vardır. Yine hermetik geleneğin, altın şafak cemiyeti gibi kuruluşlarında eril odaklı sistemlere sahip olduğunu görüyoruz.
Mesela,Merkaba bir eril sistemdir. (Merkaba, ruhun daha yüksek boyutlara geçmesini sağlayan ve doğal bir enerji alanı olan merkaba enerji alanının aktifleştirilmesini hedef alan bir sistemdir). Merkaba’da tamamen kalp ve dördüncü boyut kabul edilen sevgi kullanılır lakin eril sisteme göre düzenlenmiştir. Kutsal geometriye (girift geometrik sistemlerin imajine edilmesi), yoğun matematik denklemlere (Fibonocci sayı sistemi) ve sistematik bir çalışma prensibine bağlıdır.
Dişil sistemde ise belli bir çalışma olmaksızın, merkaba alanı yüksek sevgi deneyimiyle kendi kendine hareket geçmektedir. Bu kendiliğinden Merkaba alanının aktif hale geçmesinin bir “zamanı” veya çalışması yoktur. Sadece yükseliş esnasında yaşanan koşulsuz sevgi deneyimi ve edilen niyetler, kendiliğinden bu alanı aktifleştirmektedir. Herkesin içgüdüsel bir aktifleştirme yapamayacağının farkında olunması eril sistemli merkabayı oluşturmuştur.
Dişil enerjide bir sistem yoktur, kişi sadece kendini akışa bırakır İçgüdüsel hareket edilir…
İki enerjisi de dengeli olan insanlar ise bütün bu sistemlerle uyumlu olabilir. Zaten ruhsal gelişim sürecinde olan her insanın eril ve dişil enerjisini dengeli bir hale getirmesi oldukça önemlidir. Bu tamamen ruha dair bir olgudur. Ve yeterli dengeye geldiğinizde, her sistemde uygun bir şekilde çalışabilir konuma gelebilirsiniz.
Bir de bazen olaylara,durumlara,oluşumlara veya simgelere ters anlam yüklemek veya enerji shift'i yapmak için tam tersi anlamlar takılabilir,
Mesela kızlar doğunca pempe oda hazırlamak veya erkek çocuk doğunca mavi oda hazırlamak gibi adetler aslında shift edilmiş kavramlar.
Dişinin rengi aslında mavidir,gök renginden dolayı ya da dünya dışı olmasından kaynaklı.
Ve erkeğin rengi toprak rengi yani kızıl/Al'dır.
Yani mavi-kız,Pembe renk erkektir aslında...ve erkeğin renginin mavi gösterilmesi kasıtlıdır.Enerjinin shift edilmesidir.
Bu konuda isteyenler gender signifiers'i okuyabililirler.
https://en.wikipedia.org/wiki/List_of_historical_sources_for_pink_and_blue_as_gender_signifiers

Genellikle sembollerin/adların/anlamların adlarının shift edilmesi,enerjinin shift edilmesidir,tersine çevirme yani.
Mesela başka bir örnek,Işid'a İSİS adı verilmesi; İsis dişil enerjidir ama bir Eril bir terör örgütüne bu isim verilerek enerji shift edilir.
Çağrılma enerjisi.
Ya da Venüs yıldızını ters çevirirler baş aşağı,enerjiyi de tersine çevirirler.
Venüs yıldızının tepesi ruh'tur çünkü,bu yıldızı tepetaklak yapmak ruhu da tepetaklak yapar,kuzeye bakan ruhu aşağı bilinçli çevirirler.Yine bir enerji shift etmedir.
Bu da eril-dişil enerji savaşıdır.
-------------------------------------------
Şimdi gelelim Mezopotamya’ya,Anadolu’ya gelelim Irak’a,gelelim Suriye’ye..
İşte bu bölgelere binlerce, yüz binlerce yıldır birçok medeniyete ev sahipliği yapmış,yüzlerce Savaş’ın yaşandığı yüz binlerce insanın öldüğü bir bölgedir.
Hem eskinin mitolojik nükleer savaşlara,salgın ve afetlere sahne olan bölgelerdir, hem de bu durumlardan helak olan insanların yaşadıkları bölgelerdir.
Helak olmak özellikle bu bölgeye mahsustur.
Bunun nedenini biliyorsunuz Sümer’den/Anunnakilerden gelen bilgilerle.
O zaman diyoruz ki, bu bölge hala savaş için aktif bir kapışma bölgesidir.
Enerjilerin kapışma Arena’sıdır hala.
Fransızı,Alman’ı,Amerika’lısı,ingiliz’i,İsrail’i,Rus’u,İran’ı,Çin’i bu bölgededir.
Bu bölge enerjilerle yönetilir. Bu nedenle bu bölgeye hakim olmak için yukarıda anlatılan enerji meselesini iyi bilmek gerekir.
Salt devlet anlayışı bu bölgede güç olmaya yetmez. Salt devlet anlayışından kasıt ise X devleti ile kankayız,Y devleti ile kanka değiliz şeklinde değil. Kadim enerjiler meselesi ve yıldızların/gezegenlerin döngüleri/ etkileri bilinmeden bu bölgede başarılı olunamaz.
Ayrıca en önemlisi mitolojiyi anlamadan da bu bölgede başarılı olunamaz.
Bu nedenle Kadim bilgilerin bilinmesi gerekir. Kan hafızasının bilinmesi gerekir. Salt askeri gücün bir bölgede başarılı olamayacağı tarihte çok kez görülmüştür.
Bir bölgeye, çoklu strateji ve zaman kavramı anlaşılmadan hükmedilemez.
Bu bölgede ne zaman nasıl hareket edileceği önceden planlanmalıdır.
Hangi devletlerle değil hangi güçlerle,hangi aynı kan hafızasına sahip olanlarla beraber hangi güçlere karşıt olarak hareket edilmesi öğrenilmelidir.
Burada anlaşılması gereken ise ülkeler veya bedensel görünümdeki farklılıklar veya bedensel benzerlikler değildir.
Yani beyaz ırk veya siyah ırk, çekik gözlü veya kısa boylu uzun boylu,sari ırk,kahverengi ırk veya Abd veya Rusya veya İngiltere olarak anlaşılmaması gerekir...
Konu ülkeler bazında veya fiziksel görünüş bazında değil ruhani bağ meselesidir. Kim kimin yanındadır, ruhani bağ olarak...akrabalık bedensel benzerlikte değil daha çok kan hafızasındadır...
Kan hafızası kiminle birlikte hareket edeceğini bilir...
Ama sen biliyor musun bunu?  Esas önemli olan mesele bu dur.
Devlet yönetimi derin bir denge anlayışı gerektirir!
Bana göre M.K.Atatürk bu dengenin ve hafızanın farkında idi.
Al-Kırmızı renk aşkın rengi olasa da, Aldebaranın savaşçı kırmızı gözünğn de rengidir aynı zamanda...
Savaş zamanı renk kırmızıya döner...
Barış zamanı göklerin mavi rengi hakimdir.
Mavi tuğ!


Saygılar
Think Tank

Yorumlar

Yorum Gönder