DİŞİL-ERİL ENERJİ SİSTEMLERİ-GEZEGENLERİN ETKİLERİ VE BÖLGEMİZDE NE OLDUĞUNU ANLAMAK
Bir sistem,
diğerinden daha üstün değildir.
Eril ve dişil sistemlerin
hepsinin kendi içinde dinamiği farklıdır fakat ikisi de gelişim sağlar ve aynı
sonuca çıkarır. Kimimiz sistematik ve kuralları belli olan, elimizde kesin
bulgularla ilerlemek isteriz, o zaman eril eğitim yöntemlerini tercih ederiz.
Kimimiz ise kurallardan çok bir sanatçı içgüdülerimize göre hareket etmek
isteriz, karmaşık denklemler ve formüller değil, sade ve basit oluşlarla,
duygularla ilerlemek isteriz, o zaman bizim için dişil yöntemler daha uygundur.
Ama bu dengenin
bozulmaması gerekmektedir.
Bu nedenle de Hagia
Sofia (Aya Sofya) nın tam karşısına Sultan Ahmet Cami yapılmış olabilir, yani
Hagia Sofia dişildir,karşısına denge için eril sistem inşası mümkündür.
Ya da işte bugün Vatan
caddesindeki Molla Fenari İsa Cami yani eski adı ile Libos Manastırı Konstantin
Palaelogos yani IX.Konstantin manastırı idi.
Kuzey tarafı Bakire
Meryem'e adanmıştı.Rahibelerin yaşadığı bir manastır idi.
İlk başta yapılan Kuzey
tarafına karşılık, Thedora Güney tarafını yaptırtmış.
Çünkü Kuzey taraf Bakire
Meryeme,dişil enerjiye adanmış.
Thedora da Güney tarafı
muhtemelen Eril tarafı yaptırmış.
Palelogos hanedanlarının
soylularının gömüldüğü yer.
Thedora, Konstantinos'un
Rus eşi Anna ve irine burada gömülü!
Mesela Rahman ve Rahim
gibi,
Rahman dünyadaki sıfatının
temsilcisi erkek iken, Rahim sıfatının temsilcisi kadındır.Rahman=Erkek-Sperm,Rahim=Kadın-Yumurta.
Sistem sadece Eril veya
Sadece dişil ise sistem bozulur. Bu nedenle denge şarttır.
Rahman ve rahim
birlikten ikiliğe geçişi sembolize eder.
Rahim,Rahman’ın içinden
türetildi ise ki kutsal kitaplarda bu konu Havva’nın Adem’in kaburga kemiğinden
türetildiğini anlatır.Ying-Yang gibi düşünülebilir.
13.kaburga kemiği olarak
yazılır. Neden 13.kaburga kemiği olduğu
Aşağıdan farklı yorumlama
ile okunabilir..12 olmadan 13 olmaz gibi...
Bütünlük ve uyum
içerisinde tam bir denge hali..
Eğer Eril enerji olarak
Enlil’i görürsek, dişil tarafta ise Enki ve Ninmah(Ninhursah)’ı görebiliriz. Unutmayalım
ki Ninmah, her iki erkek kardeşin de hem kızkardeşi hem de sevgilisi/eşi olması...
Mesela kızkardeşi ve
Karısı olma geleneği şu şekilde anlatılır.
Sâre
kelimesinin aslı İbrânîce Sârâh’tır. Tevrat’a göre adı önceleri Saray iken
(Tekvîn, 11/29), Hz. İbrâhim’in Abram olan adının, Tanrı tarafından Abraham
olarak değiştirilmesi gibi daha sonra Sarah olarak değiştirilmiştir (Tekvîn,
17/15). Tevrat’a göre Tanrı, Hz. İbrâhim’e, “Eşin Saray artık onu Saray diye
çağırma, çünkü ismi bundan böyle Sarah’tır. Onu mübarek kılacağım ve sana ondan
doğacak bir oğul vereceğim. Onu mübarek kılacağım ve o milletlerin annesi
haline gelecek, halkların kralları ondan türeyecektir” (Tekvîn, 17/15) demiştir.
Saray kelimesinin “prensesim”, Sarah kelimesinin ise “bütün insanlığın
prensesi” anlamına geldiği belirtilmektedir (Tora, I, 112).
Tevrat’a göre Saray’ın şeceresi tartışmalıdır. Hz. İbrâhim iki yerde Saray’dan “kız kardeşim” diye bahsetmekte (Tekvîn, 12/12-13; 20/2) ve bunu da baba bir, anne ayrı üvey kardeş şeklinde açıklamaktadır (Tekvîn, 20/12). Halbuki Tevrat’ta Saray’dan Terah’ın gelini olarak söz edilmektedir (Tekvîn, 11/31). Yahudi tefsir geleneğinde Tevrat’ta yer alan, “Babamın kızıdır” ifadesinin “Babamın kız torunudur” şeklinde anlaşılması gerektiği, zira Saray’ın Terah’ın kızı değil İbrâhim’in kardeşi Haran’ın kızı ve Lût’un kardeşi olduğu Tevrat’a dayanarak (Tekvîn, 11/29) ifade edilmektedir. Buna göre Tevrat’ta Haran’ın kızı olarak zikredilen Yiska ismi Saray’ın diğer bir adıdır (Ginzberg, II, 19, 181; Tora, I, 74).
Yine Tevrat’a göre İbrâhim, Kaldeliler’in Ur şehrinde kendisinden on yaş küçük Saray ile evlenmiş (Tekvîn, 11/31), daha sonra Harran’a göç etmiş, ardından karısını ve yeğeni Lût’u alarak Ken‘an diyarına gitmiştir (Tekvîn, 11/27, 31; 12/5). Kıtlık üzerine Mısır’a giden İbrâhim karısı Saray’a, “Güzel bir kadın olduğunu biliyorum. Olur ki Mısırlılar seni görüp, ‘Bu onun karısı’ diyerek beni öldürür, seni sağ bırakırlar. Sen, ‘Onun kız kardeşiyim’ de ki senin hatırın için bana iyi davransınlar, canıma dokunmasınlar” der (Tekvîn, 12/10-13). Yahudi dini literatürüne göre Saray’ın güzelliği karşısında endişelenen İbrâhim onun güzelliği yüzünden başına bir kötülük gelmemesi için kendisini sandık içine gizler, fakat Mısır sınırında muhafızlar şüphelenip sandığı açtıklarında Saray’ı görürler. Bunun ardından bütün Mısır’a onun güzelliğinin haberi yayılır. Firavun onu saraya aldırır. İbrâhim ise eşini bu durumdan kurtarması için Tanrı’ya dua eder. Saray da, “Ey rabbim! İbrâhim’e yurdunu terkedip Ken‘an diyarına gitmesini emrettin ve ona vaadlerde bulundun. Biz de ülkemizi terkederek tanımadığımız bir milletin arasına geldik. Buraya da insanları açlıktan kurtarmak için geldik, fakat şimdi başımıza bu felâket geldi. Ey rabbim! Beni bu zalimin elinden kurtar” diye yalvarır. Saray firavunun huzuruna çıkarılınca bir melek gelerek ona korkmamasını söyler. Firavun, İbrâhim’in kim olduğunu sorunca Saray kardeşi olduğunu söyler. Firavun, İbrâhim’e bir servet vereceğini, sarayda oturtacağını, ayrıca Goşen vadisini de kendisine bağışlayacağını, Saray’a olan sevgisinin bir ifadesi olarak kendi kızı Hâcer’i de Saray’a câriye olarak verdiğini belirtir. Ancak Saray’a yaklaşmak istediğinde melek ona engel olur, firavun ve maiyeti cüzzama yakalanır. Firavun bu durumun sebebini anlayınca İbrâhim’i huzuruna getirtir (Ginzberg, II, 33-35) ve ona, “Neden Saray’ın karın olduğunu söylemedin, niçin kız kardeşimdir diyerek onunla evlenmeme izin verdin, al karını git” der (Tekvîn, 12/17-19). Bu olaydan yirmi yıl sonra benzer bir olay Gerar’da vuku bulur. İbrâhim karısı için yine kız kardeşimdir deyince Kral Abimelek onu saraya aldırır. Ancak Tanrı’nın gerçeği bildirmesi üzerine Saray’ı iade eder ve İbrâhim’e de gerçeği gizlediği için kızar (Tekvîn, 20/1-16).--- https://islamansiklopedisi.org.tr/sare
Tevrat’a göre Saray’ın şeceresi tartışmalıdır. Hz. İbrâhim iki yerde Saray’dan “kız kardeşim” diye bahsetmekte (Tekvîn, 12/12-13; 20/2) ve bunu da baba bir, anne ayrı üvey kardeş şeklinde açıklamaktadır (Tekvîn, 20/12). Halbuki Tevrat’ta Saray’dan Terah’ın gelini olarak söz edilmektedir (Tekvîn, 11/31). Yahudi tefsir geleneğinde Tevrat’ta yer alan, “Babamın kızıdır” ifadesinin “Babamın kız torunudur” şeklinde anlaşılması gerektiği, zira Saray’ın Terah’ın kızı değil İbrâhim’in kardeşi Haran’ın kızı ve Lût’un kardeşi olduğu Tevrat’a dayanarak (Tekvîn, 11/29) ifade edilmektedir. Buna göre Tevrat’ta Haran’ın kızı olarak zikredilen Yiska ismi Saray’ın diğer bir adıdır (Ginzberg, II, 19, 181; Tora, I, 74).
Yine Tevrat’a göre İbrâhim, Kaldeliler’in Ur şehrinde kendisinden on yaş küçük Saray ile evlenmiş (Tekvîn, 11/31), daha sonra Harran’a göç etmiş, ardından karısını ve yeğeni Lût’u alarak Ken‘an diyarına gitmiştir (Tekvîn, 11/27, 31; 12/5). Kıtlık üzerine Mısır’a giden İbrâhim karısı Saray’a, “Güzel bir kadın olduğunu biliyorum. Olur ki Mısırlılar seni görüp, ‘Bu onun karısı’ diyerek beni öldürür, seni sağ bırakırlar. Sen, ‘Onun kız kardeşiyim’ de ki senin hatırın için bana iyi davransınlar, canıma dokunmasınlar” der (Tekvîn, 12/10-13). Yahudi dini literatürüne göre Saray’ın güzelliği karşısında endişelenen İbrâhim onun güzelliği yüzünden başına bir kötülük gelmemesi için kendisini sandık içine gizler, fakat Mısır sınırında muhafızlar şüphelenip sandığı açtıklarında Saray’ı görürler. Bunun ardından bütün Mısır’a onun güzelliğinin haberi yayılır. Firavun onu saraya aldırır. İbrâhim ise eşini bu durumdan kurtarması için Tanrı’ya dua eder. Saray da, “Ey rabbim! İbrâhim’e yurdunu terkedip Ken‘an diyarına gitmesini emrettin ve ona vaadlerde bulundun. Biz de ülkemizi terkederek tanımadığımız bir milletin arasına geldik. Buraya da insanları açlıktan kurtarmak için geldik, fakat şimdi başımıza bu felâket geldi. Ey rabbim! Beni bu zalimin elinden kurtar” diye yalvarır. Saray firavunun huzuruna çıkarılınca bir melek gelerek ona korkmamasını söyler. Firavun, İbrâhim’in kim olduğunu sorunca Saray kardeşi olduğunu söyler. Firavun, İbrâhim’e bir servet vereceğini, sarayda oturtacağını, ayrıca Goşen vadisini de kendisine bağışlayacağını, Saray’a olan sevgisinin bir ifadesi olarak kendi kızı Hâcer’i de Saray’a câriye olarak verdiğini belirtir. Ancak Saray’a yaklaşmak istediğinde melek ona engel olur, firavun ve maiyeti cüzzama yakalanır. Firavun bu durumun sebebini anlayınca İbrâhim’i huzuruna getirtir (Ginzberg, II, 33-35) ve ona, “Neden Saray’ın karın olduğunu söylemedin, niçin kız kardeşimdir diyerek onunla evlenmeme izin verdin, al karını git” der (Tekvîn, 12/17-19). Bu olaydan yirmi yıl sonra benzer bir olay Gerar’da vuku bulur. İbrâhim karısı için yine kız kardeşimdir deyince Kral Abimelek onu saraya aldırır. Ancak Tanrı’nın gerçeği bildirmesi üzerine Saray’ı iade eder ve İbrâhim’e de gerçeği gizlediği için kızar (Tekvîn, 20/1-16).--- https://islamansiklopedisi.org.tr/sare
Semavi dinlerde,dinlerin
kendi içindeki fraksiyonlarda ya da mezhepleri de diyebiliriz,eril ve dişil
olmak üzere ayrılıyor diyebiliriz.
Eril olanlar dişil olanı
kabullenmiyor,dişil olan da erili kabullenmiyor gibi durumlardan
bahsedilebilir.Semavi dinlerde Eril olan mezhepleri biliyorsunuz...
Halbuki ne demiştik uyum
ve denge demiştik olması gereken...
Ki tüm savaşlar, kıtlıklar,
doğal afetler ve salgın hastalıklar da bu savaşın bir parçası olduğu
söylenebilir.
Mesela Sümer
tanrılarında Enlil ve Enki’nin kardeş olmalarına rağmen insanoğlunun
yaratılışında ve sonrasında bir mücadele içinde olduklarını tabletlerden
anlıyoruz.
O zaman Enlil daha çok
Eril enerji tarafta, Enki ise dişil enerji tarafında diye söyleyebilir miyiz?
Ben söyleyebiliyorum yani kişisel görüş olarak.
Eril enerjinin yani
Enlil’in ,Dişil olan Enki sistemine karşı olduğu sonucunu çıkarmak da mantıklı
olabilir.Ya da Hermafrodit sisteme...!
Yani Enlil versus
Enki+Ninmah diyebiliriz.Ninmah ise kızkardeş ve ikisinin de sevglilisidir aynı
zamanda.
Peki Anunnakilerin
üçlemesi ( Teslis’i) Enki-Ninmah-Enlil desek ne olur?
Olabilir..yine kişisel
görüş olarak...
Çünkü bunlar yaratıcı
tanrılar olarak Sümer’de karşımıza çıkıyor ama tabiî ki özellikle Bedenli insan
yaratımı yani onların sureti kısmında değerlendirmek lazım gelir. Bir de ruhsal
ve bilinçsel kısmı var ki işin o konu Anunnakilerin çok üzerinde kozmik bir
bilinç konudur.
Mesela
Hermafrodit,Herm-Afrodit diye ayıralım...
Herm=Hermes (Merkür) ve
Afrodit (Venüs) yani eril ve dişil enerjiler birlikte Hermafroditi
oluşuruyor.İki cinsiyet bir arada veya cinsiyetsizlik.
Anunnakilerde Ninmah=Ninhursag=Nintu=Hermes=Merkür
hepsi aynı ismi ifade ediyor.
Ninmah Anu’nun 3 adet
çocuğu. İki erkek bir kız.
Erkeklerden ilk doğan
büyük ağabey Enki,Küçük erkek kardeş Enlil.
Ninmah kızkardeşleri ama
aynı zamanda ikisinin de sevgilisi ve hatta Ninmah,Enlil’den çocuk yapıyor..kim
bu çocuk mesela Enlil+Ninmah = Ninurta (Bau) oluyor....Bauhouse yapı market buradan
geliyor sanırım...
Ninurta yasak aşk
meyvesi Enlil ve Ninmah’ın çocuğu...
Diğer taraftan Enlil’in
resmi karısı olan Ninlil’den Teşup (İşkur) ve Nannar (Nanna) dünyaya geliyor,Nannar ay tanrısı yani Sin!
NANNAR=NANNA=SİN=AY
TANRISI ama sin/Ay hilal iken Eril enerji,Dolunay iken ise dişil enerji oluyor
ya da Sin dolunay iken NANNAR’ın karısı NİNGAL’i temsil ediyor.Sin dişil iken
bereket ve doğurganlık (Su ve Balık)
Peki Ay aslında bir
portal mı diye sorsak? Neyin portalı?
Dişi ve Eril enerjinin
çağrıldığı portal,yani Ay dişil veya Eril enerjinin çağrıldığı portal denebilir
mi?
Dolunaydayken dişil
enerjinin çağrıldığı, Hilal’de (Boğa) iken Eril enerijin çağrıldığı portal.
Peki Nannar ve Ningal
çiftinden doğan İnanna? İnanna da Hermes’i sembolize ediyor desek.Ya da snake
yılan’ı.İnanna Dumuzi ile birleşmiş biliyorsunuz.
Bu arada Nannar ve
Ningal birleşmesi= Urfa- Harran Panteon’u=Roma diyebilir miyiz?
Peki Enki ve kızkardeşi
Ninmah birleşmesinden ne oluyor? Bu durum bir yerde tam olarak yazıldı mı
bilemiyorum...Ama daha çok dişil enerjiye yönelik olarak hissediliyor...
Enki de ayrıca serpent (Yılanı temsil ediyor) uyanış ve bilinç...Bu nedenle bu ikilinin yaratılışta dişil enerji üzerinde etkili olduğu çıkarımı yapabiliyorum.
Enki de ayrıca serpent (Yılanı temsil ediyor) uyanış ve bilinç...Bu nedenle bu ikilinin yaratılışta dişil enerji üzerinde etkili olduğu çıkarımı yapabiliyorum.
Bu durumda Enlil ve Enki
arasındaki mesele daha iyi anlaşılabiliyor.
Enlil daha çok Eril,Enki
daha çok dişil enerjiyle ilgili diyebiliriz....
Bir de tabiî ki Enki ve
Ninmah daha çok genetik işleri ile ilgili, çünkü Ninmah bir Genetikçi.Genetik
uzmanı Ordinaryus Prof.Bilim kadını.
Bedenleme Enki ve Ninmah
işi....Kadın ve erkek üreme işini Nihmah çok iyi biliyor..
Enlil ise çalışacak işçi
gereğinden dolayı bu yaratıma ‘okay dusty’ diyor...
Daha sonra ise Enlil; bu
yaratılan Homo Sapiens’ın bilinçlendirilmesine karşı çıkıyor...
Enki’ye ; ''Ama siz bana
basit işçi sınıfı yaratacağınızı söylemiştiniz şimdi bu ne'' gibilerinden çıkışını bilirsiniz.
Bu yaratılış konusunu blogda daha önce anlatmıştık.
https://kaburgaadam.blogspot.com/2020/02/sumerde-yaratilis-ve-sumer-isimlerini.html
https://kaburgaadam.blogspot.com/2020/02/sumerde-yaratilis-ve-sumer-isimlerini.html
Bizim Türk Bayrağımız
ise Hilal ve Venüs’ün karşılıklı olması aslında dişil (Mavi) ve Eril dengeyi
simgelemektedir diyebiliriz.
Ve Venüs de dişil enerji
sembolü.
Peki Sirius? Köpek takım
yıldızı,Kurt! (Asena) Yol gösteren...Dişil enerjiyi ne zaman çağırır mesela? Dolunayda
kurtlar neden ulur?
Ve Dolunayda kadınların ruha hali nasıldır bunlara bakmak lazım :)
Dolunayda kurt adam miti mesela :)
Ve Dolunayda kadınların ruha hali nasıldır bunlara bakmak lazım :)
Dolunayda kurt adam miti mesela :)
İşte dolunayda, Ay
portalından dişil enerjiyi çağırmak...
Bu nedenle ne zaman
uluyacağına dikkat etmek lazım kurt’un...
Bu arada
Ninmah=Ninhursag =Merkür demiştik ya!
Merkür bir anlamda
tanrıların habercisi konumunda.
Venüs’ün yanında yer
alırsa Dişil.
Mars yanında yer alırsa
Eril oluyor.
Ay’a,ayrıca küçük Saturn
de diyorlar.Saturn ise duyguları,dersleri ve karma kapısını sembolize ediyor.
Yani gezegenlere madde
olarak değil de enerji olarak bakınca daha anlamlı olabiliyor.
Mesela Saturn,Uranüs’ün
oğlu;
Yıldızı: Venüs (
Zühre)
Günü: Cuma(Friday)
Böleni: 7
O zaman buradan taa
Pleiades’e kadar da gideriz..ama konuyu dağıtmayalım...
Ya da Dokuzlu
Vefk'de;
Yıldızı:Ay
Günü:Pazartesi(Monday)
Böleni:9
Mesela,
Mesela Ay büyürken
iyi-pozitif ,Ay küçülürken kötü-negatif olması gibi.
Ayın küçülmesi ise
Dolunay ile Karaay arasındaki aşama.
Mesela Vefk; İyi işler için Ay büyürken,
Kötü işler için ay
küçülürken yapılırmış......
mesela
Sayısı 2221 Güneş ve Ay
karşıt burçlarda iken.
'Havass' ilminde, Astrolojik
bilgiler önemlidir,12 takım yıldızı gibi.
Havass,Güneş, Ay ve
Saturn'e kadar ilgilenir..
Karaay;Ayın karanlık
olduğu zaman,ayın tam olarak Güneşin yanında olduğu ve hiç görülmediği
zaman.Dolunay tam dolunay zamanı.
Ayın büyümesi-Karaay ile
Dolunay arası aşamadır.
Cronos (Zaman);
Kronoloji sözcüğü Kronos
isminden türemiştir. Roma mitolojisinde Saturn olarak da bilinir
Cronos, Uranus
(Gökyüzünün Babası) ve Gaia (Yeryüzünün Annesi)’nın oğluydu. Gaia, aynı zamanda
Uranüs’ün de annesiydi,
Cronus’ dengesiz..yani
zaman dengesiz :) Uranüs
astroloji de beklenmeyen durumları gösterir.
Dünyevi dersler satürn’den
sorulur ayrıca Uranüs,Saturn'ün de babası;Satürn,babasının testislerini
keser,testisten akan spermler fırat nehrine dökülür;saturn,babası uranüs'ü öldü
zanneder fakat Baba bir sabah venüs olarak yani satürn'ün kızkardeşi olarak
doğar.
Eril sistemler
Mantığa, matematiğe, formüle oturtulmuş,
üzerine felsefeler ve kurallar yazılmış ve sistematik bir şekilde işleyen
sistemlerdir.
Sistematik bir çalışmayı ve aşamalara
dayalı bir sınırlandırmayı kapsar.
Eril sistemlerde, bütünlüğün bilgisini bozmadan
içgüdüsel hareket edilebilir ama bu işleyiş kurallarıyla çelişmemelidir. Eril
sistemler arası geçiş her daim söz konusu olmaz çünkü sistemin içeriğine göre
ön kabullenmeler mevcuttur. Gelişimin aşamaları, ne şekilde olacağı ve ne kadar
zaman alacağı hemen hemen bellidir. Kabala, Havass, Sistematik şifa teknikleri,
Hermetik inançlar veya masonluk gibi kuruluşlar bu gruba dahildir
Dişil
sistemler
İçgüdülerle işleyen ve duygu
odaklı sistemlerdir. Sevginin ve duyguların temel nokta olarak alındığı,
spontane bir şekilde enerjinin ve gelişimin olduğu ve sezgisel ilerlenen
yollardır. Kuralları, sınırları ya da formülleri yoktur. Mantıksal açıklamalara
ihtiyaç duyulmaz sadece yaşama aktarılır o kadar. Pasif bir gelişimi ve
sistematik olmaktan çok çok içgüdüsel ilerleme söz konusudur. Ani gerçekleşen
hızlı yükselişleri ve uzun süreli duraksamaları içeren öngörülemez
sistemlerdir. Dişil sistemler arası geçiş ve birleştirmeler kolaydır. Tasavvuf, Sufizm,Budizm vb.. sistemler bunlara dahildir.
Eskiler, cinsiyetlerinde
bunla alakası olduğunu fark etmişlerdir. Ruhsal gelişimin başında olan
kadınlar, dişil sistemlere dayalı bir ruhsal gelişim
gösterirken, ruhsal gelişimin başında olan
erkekler için eril sistemler daha uygundur. Bunun temel
nedeni erkeklerin doğuştan büyük çapta “eril enerjiye” kadınların ise büyük
çapta “dişil enerjiye” sahip olmalarından dolayıdır.
Aslında hem Eril hem Dişil enerjiye sahip olmamıza rağmen, ruhsal gelişimin başında enerjinin en ham
hali olan hormonsal içgüdülerle hareket ederiz. Gelişim gösterdikçe ruhsal
konuma geçtiğimiz için eril ve dişil enerji dengelenir ve daha yüksek bir
farkındalık haline geçeriz. Ama başlangıç için eril – dişil sınırı çizilmesinin
yükselişte faydalı olduğunu eski ezoterik gelenekler fark etmişlerdir. Mesela
Kelt geleneğinde Druid ve Druidessler (Kelt rahipleri ve rahibeleri), ayrı
yerlerde ayrı şekilde eğitim görürlerdi. Druidler eril sisteme göre,
Druidessler ise dişil sisteme göre eğitim alırlardı, sadece belli festival ve
ritüellerde bir araya gelirlerdi.
Aynı şekilde tüm
ezoterik içeriğe sahip kültürün ve öğretinin de eril ve dişil uygulamaları vardır.
İslam geleneğinde, eril yöntem daha çok havastır. Duaları, ritüelleri, vefk ile
yazılmış muskaları, enerjinin aktif kullanımını amaç edinir. Tasavvuf ise dişil
yöntemdir ve kalben teslimiyeti, kişiye özgü bir gelişimi hedef alınır.
Tasavvufta, mürşid, müride özgü bir eğitim sunarken, Havassta kurallar ve
kaideler bellidir. Antik
mısır’da osiris ve isis öğretisi diye adlandırılır, paganizmde tanrı ve tanrıça
kültü olarak sınıflandırılır. Masonluk ise tamamen eril bir sistemdir – hatta
bu yüzden kadınlar mason olamaz – , sistemleri, dereceleri, aşırı sembolleri
vardır. Yine hermetik geleneğin, altın şafak cemiyeti gibi kuruluşlarında eril
odaklı sistemlere sahip olduğunu görüyoruz.
Mesela,Merkaba bir
eril sistemdir. (Merkaba, ruhun daha yüksek boyutlara geçmesini sağlayan ve
doğal bir enerji alanı olan merkaba enerji alanının aktifleştirilmesini hedef
alan bir sistemdir). Merkaba’da tamamen kalp ve dördüncü boyut kabul edilen sevgi
kullanılır lakin eril sisteme göre düzenlenmiştir. Kutsal geometriye (girift
geometrik sistemlerin imajine edilmesi), yoğun matematik denklemlere (Fibonocci
sayı sistemi) ve sistematik bir çalışma prensibine bağlıdır.
Dişil sistemde ise belli bir çalışma
olmaksızın, merkaba alanı yüksek sevgi deneyimiyle kendi kendine hareket
geçmektedir. Bu kendiliğinden Merkaba alanının aktif hale geçmesinin bir
“zamanı” veya çalışması yoktur. Sadece yükseliş esnasında yaşanan koşulsuz
sevgi deneyimi ve edilen niyetler, kendiliğinden bu alanı aktifleştirmektedir.
Herkesin içgüdüsel bir aktifleştirme yapamayacağının farkında olunması eril
sistemli merkabayı oluşturmuştur.
Dişil enerjide bir sistem
yoktur, kişi sadece kendini akışa bırakır İçgüdüsel hareket edilir…
İki enerjisi de dengeli
olan insanlar ise bütün bu sistemlerle uyumlu olabilir. Zaten ruhsal gelişim
sürecinde olan her insanın eril ve dişil enerjisini dengeli bir hale getirmesi
oldukça önemlidir. Bu tamamen ruha dair bir olgudur. Ve yeterli dengeye
geldiğinizde, her sistemde uygun bir şekilde çalışabilir konuma gelebilirsiniz.
Bir de bazen olaylara,durumlara,oluşumlara veya simgelere ters anlam yüklemek veya enerji shift'i yapmak için tam tersi anlamlar takılabilir,
Mesela kızlar doğunca pempe oda hazırlamak veya erkek çocuk doğunca mavi oda hazırlamak gibi adetler aslında shift edilmiş kavramlar.
Dişinin rengi aslında mavidir,gök renginden dolayı ya da dünya dışı olmasından kaynaklı.
Ve erkeğin rengi toprak rengi yani kızıl/Al'dır.
Yani mavi-kız,Pembe renk erkektir aslında...ve erkeğin renginin mavi gösterilmesi kasıtlıdır.Enerjinin shift edilmesidir.
Bu konuda isteyenler gender signifiers'i okuyabililirler.
https://en.wikipedia.org/wiki/List_of_historical_sources_for_pink_and_blue_as_gender_signifiers
Genellikle sembollerin/adların/anlamların adlarının shift edilmesi,enerjinin shift edilmesidir,tersine çevirme yani.
Mesela başka bir örnek,Işid'a İSİS adı verilmesi; İsis dişil enerjidir ama bir Eril bir terör örgütüne bu isim verilerek enerji shift edilir.
Çağrılma enerjisi.
Ya da Venüs yıldızını ters çevirirler baş aşağı,enerjiyi de tersine çevirirler.
Venüs yıldızının tepesi ruh'tur çünkü,bu yıldızı tepetaklak yapmak ruhu da tepetaklak yapar,kuzeye bakan ruhu aşağı bilinçli çevirirler.Yine bir enerji shift etmedir.
Bu da eril-dişil enerji savaşıdır.
Bir de bazen olaylara,durumlara,oluşumlara veya simgelere ters anlam yüklemek veya enerji shift'i yapmak için tam tersi anlamlar takılabilir,
Mesela kızlar doğunca pempe oda hazırlamak veya erkek çocuk doğunca mavi oda hazırlamak gibi adetler aslında shift edilmiş kavramlar.
Dişinin rengi aslında mavidir,gök renginden dolayı ya da dünya dışı olmasından kaynaklı.
Ve erkeğin rengi toprak rengi yani kızıl/Al'dır.
Yani mavi-kız,Pembe renk erkektir aslında...ve erkeğin renginin mavi gösterilmesi kasıtlıdır.Enerjinin shift edilmesidir.
Bu konuda isteyenler gender signifiers'i okuyabililirler.
https://en.wikipedia.org/wiki/List_of_historical_sources_for_pink_and_blue_as_gender_signifiers
Genellikle sembollerin/adların/anlamların adlarının shift edilmesi,enerjinin shift edilmesidir,tersine çevirme yani.
Mesela başka bir örnek,Işid'a İSİS adı verilmesi; İsis dişil enerjidir ama bir Eril bir terör örgütüne bu isim verilerek enerji shift edilir.
Çağrılma enerjisi.
Ya da Venüs yıldızını ters çevirirler baş aşağı,enerjiyi de tersine çevirirler.
Venüs yıldızının tepesi ruh'tur çünkü,bu yıldızı tepetaklak yapmak ruhu da tepetaklak yapar,kuzeye bakan ruhu aşağı bilinçli çevirirler.Yine bir enerji shift etmedir.
Bu da eril-dişil enerji savaşıdır.
-------------------------------------------
Şimdi gelelim
Mezopotamya’ya,Anadolu’ya gelelim Irak’a,gelelim Suriye’ye..
İşte bu bölgelere
binlerce, yüz binlerce yıldır birçok medeniyete ev sahipliği yapmış,yüzlerce
Savaş’ın yaşandığı yüz binlerce insanın öldüğü bir bölgedir.
Hem eskinin mitolojik
nükleer savaşlara,salgın ve afetlere sahne olan bölgelerdir, hem de bu
durumlardan helak olan insanların yaşadıkları bölgelerdir.
Helak olmak özellikle bu
bölgeye mahsustur.
Bunun nedenini
biliyorsunuz Sümer’den/Anunnakilerden gelen bilgilerle.
O zaman diyoruz ki, bu
bölge hala savaş için aktif bir kapışma bölgesidir.
Enerjilerin kapışma
Arena’sıdır hala.
Fransızı,Alman’ı,Amerika’lısı,ingiliz’i,İsrail’i,Rus’u,İran’ı,Çin’i
bu bölgededir.
Bu bölge enerjilerle
yönetilir. Bu nedenle bu bölgeye hakim olmak için yukarıda anlatılan enerji
meselesini iyi bilmek gerekir.
Salt devlet anlayışı bu
bölgede güç olmaya yetmez. Salt devlet anlayışından kasıt ise X devleti ile
kankayız,Y devleti ile kanka değiliz şeklinde değil. Kadim enerjiler meselesi
ve yıldızların/gezegenlerin döngüleri/ etkileri bilinmeden bu bölgede başarılı
olunamaz.
Ayrıca en önemlisi
mitolojiyi anlamadan da bu bölgede başarılı olunamaz.
Bu nedenle Kadim
bilgilerin bilinmesi gerekir. Kan hafızasının bilinmesi gerekir. Salt askeri
gücün bir bölgede başarılı olamayacağı tarihte çok kez görülmüştür.
Bir bölgeye, çoklu strateji
ve zaman kavramı anlaşılmadan hükmedilemez.
Bu bölgede ne zaman
nasıl hareket edileceği önceden planlanmalıdır.
Hangi devletlerle değil
hangi güçlerle,hangi aynı kan hafızasına sahip olanlarla beraber hangi
güçlere karşıt olarak hareket edilmesi öğrenilmelidir.
Burada anlaşılması
gereken ise ülkeler veya bedensel görünümdeki farklılıklar veya bedensel
benzerlikler değildir.
Yani beyaz ırk veya
siyah ırk, çekik gözlü veya kısa boylu uzun boylu,sari ırk,kahverengi ırk veya
Abd veya Rusya veya İngiltere olarak anlaşılmaması gerekir...
Konu ülkeler bazında
veya fiziksel görünüş bazında değil ruhani bağ meselesidir. Kim kimin
yanındadır, ruhani bağ olarak...akrabalık bedensel benzerlikte değil daha çok
kan hafızasındadır...
Kan hafızası kiminle
birlikte hareket edeceğini bilir...
Ama sen biliyor musun
bunu? Esas önemli olan mesele bu dur.
Devlet yönetimi derin
bir denge anlayışı gerektirir!
Bana göre M.K.Atatürk bu dengenin ve hafızanın farkında idi.
Al-Kırmızı renk aşkın rengi olasa da, Aldebaranın savaşçı kırmızı gözünğn de rengidir aynı zamanda...
Savaş zamanı renk kırmızıya döner...
Barış zamanı göklerin mavi rengi hakimdir.
Mavi tuğ!
Bana göre M.K.Atatürk bu dengenin ve hafızanın farkında idi.
Al-Kırmızı renk aşkın rengi olasa da, Aldebaranın savaşçı kırmızı gözünğn de rengidir aynı zamanda...
Savaş zamanı renk kırmızıya döner...
Barış zamanı göklerin mavi rengi hakimdir.
Mavi tuğ!
Saygılar
Think Tank
Emeğinize sağlık hocam.
YanıtlaSil