ANUNNAKİ SEX,İHTİRAS VE GALAKTİK SAVAŞ


ANUNNAKİ  SEX,İHTİRAS,ENSEST VE GALAKTİK SAVAŞ

Ninmah; Anu'nun 3 çocuğundan kız olanı.Sifacı ve Genetikçi,Prof.Dr.Genetik uzmanı Ninmah.
Anu,onun yeteneklerini şifacı olarak kullanırdı ve Enki ile Enlil arasında arabuluculuk yapmak için kullanırdı.
Yani burada Ninmah aslında diğer 2 erkek kardeşin arasında arabulucu idi ve en önemlisi onların habercisi idi.
Aynı zamanda Ninmah hem kızkardeş (Baba bir idi-Anne değil) hem de 2 erkek kardeşin sevgilisi idi.
Ve Enlil in yasak aşkı idi...Enlil ile yasak aşktan doğan,yasak aşk meyvesi Ninurta idi.

Enlil, Nibiru'dan getirdiği “öforik iksir”i, Tohumlar için onu Lübnan'daki villasına, sonra da sedir ormanlı bir araziye uçurdu. Shurrupak'taki muhteşem bir Tıp Merkezi' için söz verdi. Yanında kalırsa oğullarını Dünya'ya getireceğini söyledi. Sonra, “hararetle onu öptü,  'Ah kız kardeşim, sevgilim ,” diye fısıldadı. Ağrılarıyla onu yakaladı. ” Ama “Rahminde meni içine dökmedi.”

Ona oğulları Ninurta'yı Dünya'ya getireceğini ve ona Shurrupak'ta bir Tıp Merkezi inşa edeceğini söyledi. Ancak onunla çiftleşmeye çalıştığında, o reddetti ve bunun yerine Zimbabve'deki yerinde nişanlı Enki'ye katıldı.---Ninmah anlatılıyor burada.

Aylar boyunca incinmiş ve öfkeli olan Enlil bahçelerinde dalgın dalgın dolaştı.
Sonra bir gün Ninmah'ın muhteşem asistanı Sud'u gördü. Sud'u gözledi ve diğer
Med-Heyeti (Medical heyet) kadınlarıyla birlikte yıkanmasını izledi.
Burada Enlil bu medical kadınları,Ninmah'a yaklaşmak ve elde etmek için kullandığı ima ediliyor.

Sud'dan Ninmah'ın getirdiği tohumlardan elde edilen iksiri yükseltmesini (Update) istedi.

“Sud içti, Enlil de içti; Enlil'e cinsel ilişki konuşuyordu. İsteksizdi.

“Vajinam çok küçük. Çiftleşmeyi bilmiyor ”  diyor Enlil'e.

“ Dudaklarım çok küçük, öpüşmeyi bilmiyorlar.

Enlil güldü ve kucakladı, öptü.

''Menisini onun rahmine döktü''

Bu olay üzerine tabi olay cezasız kalmıyor,Nimmah, Enlil'i yargılatmak için bir Konsey çağırdı.
Elli Anunnaki'nin varlığında Yedi Yargıç toplandı ve karar verildi:
Enlil'in tüm şehirlerden sürülmesine karar verildi .

Konsey, Enki'nin pilotu Alalu'nun nükleer füzelerini gizlemesine yardım eden Abgal'e “Enlil'in sürgün yerini seç” dedi.

Enki nükleer silahların gizli olduğunu düşündü. Ancak Abgal, Enlil'e , “Doğru zamanda, füzeleri ele geçirin ve tüm rakiplerin önüne geçin . Silahlarla özgürlük elde edilir . ” Abgal ayrıca Enlil'e füzeleri aktive etmek için kodlar verdi.

Enlil şimdilik nükleer silahların nerede saklandığını ve nasıl etkinleştirileceğini bildiği gerçeğini gizli tutmayı tercih ediyor. (ZS-Enki 112-114)

Enlil Afrika'daki füzeleri incelerken, Sümer'de Sud'ın rahmi şişti. Enki ve Mahkeme ona sempati duydu ve Enlil ile evlenip evlenmediğini sordu. Onu,Kraliyet Karısı yaparsa, yapardı.
Böylece Enlil Lübnan'a döndü, onunla evlendi ve cinsel muhafazakârlık'a girdi. Nükleer silahların nerede saklandığını yalnızca Abgal biliyordu.

Enlil, tekrar komuta etmek için , Sud ile evlendi, ona Ninlil unvanını verdi.

Şimdi Ninlil (Komutan Leydi) olarak adlandırılan Sud, dünyada doğan ilk Nibiran Kraliyet mensubu olarak Nannar'ı (Nannar burada Sin oluyor yani Ay tanrısı,Boğa,sembolü Hilal-Daha önce demiştik ki Ay hilal iken eril,Ay Dolunayken Dişil olur diye) sonra Adad'ı taşıdı. (ADAD=Teşup-İşkur)
[ZS, El Kitabı : 7; Devler: 15 ; Kayıp Diyarlar : 116].

Ninmah Enlil'i attı.(Yani Ninmah aslında Enlil'den kurtulmuş oldu,hatun Enlil'i istemiyor işte zorla güzellik olmaz).
Şimdi eski nişanlısı Enki'ye dönüyor...
Enki ona, “Enlil'e olan hayranlığından vazgeçerek Abzu- Afrika 'ya benimle gel” dedi. ,
şimdi olay artık Ki'de yani dünyada geçtiği için Azbu=Afrika olarak geçiyor,yoksa AN'da yani uzayda-göklerdeki Abzu başka.

Afrika'da Büyük Zimbabve'deki sarayında, “Enki'den Ninmah'a sevgi dolu sözler konuştu, tatlı sözler konuştu, 'Hala sevgilimsin, benimsin' dedi sevecenlik ile.
Burda Enki,Ninmah'a ''ya benimsin ya da kara toprağın'' demiş...
Onu kucakladı, öptü, penisinin sulanmasına neden oldu. Enki'nin meni Ninmah'ın rahmine döküldü.

“ Bana bir oğul ver ,” diye bağırdı. Ninmah ile bir oğlu olabilirse, çocuk Enlil ve Enlil'in oğulları için bir rakip olarak kabul edilebilirdi.
Yahu bu durum tam bir Türk filmi gibi...

Neyse;
Fakat Ninmah, kızı Ninsun'u taşıdı. Enki, Ninsun ile çiftleşti ve başka bir kız çocuğu oldu ve bu çocuktan, kızının kızı, onunla bir oğul olmasını istedi.
Ara 1; Buraya nokta koyup araya giriyorum,sonra bu konudan devam ediyoruz...
------------------------------
Yani burada Ninsun-Enki ilişkisinden Dumuzi yani Tammuz doğuyor.
Ninsun Lugalbanda ilişkisinden Gılgamış oluyor.
Enki-Ninki ilişkisinden Marduk oluyor.
Enlil-Ninlil ilişkisinden Nanna(Nanna-Sin-Ay tanrısı) oluyor.
Eeee peki Enlil ve yasak aşkı Ninmah ( Ninhursag veya aslında Nintu)'dan kim oluyor?
Ninurta olmuyor mu?
Bu durum müthiş bir kafa karıkşılığı yaratıyor...
Dallas gibi çöz çözebilirsen...
Ninurta ise Anu'nun kızı Bau oluyor,kimden olan kızı Bau?
Bauhouse Yapı marketi olabilir ne bileyim...Nammu annesi diyorlar BAU'nun...!
Burada 3 kardeşten birisi kız olan yani Ninmah ve diğer 2 erkek kardeş Enki ve Enlil.
Birileri arada, ya ona ya da öbürüne gitmiş....
Üçleme yani Anunnaki teslis'i çorba olmuş...
Zaten şu an yaşanan karışık durumlar da bu nedenli....
Teslis'i kabul etmeyenler ve kabul edenler...
De yahu hangi teslis?
Kim Dallas teslisi mi?
Sue Ellen kim,Babi nerde,Ceyar nerde,Lucy nerde...
bende minik boylu sarışın afet Lucy ortalığı karıştırmış :)))






Not; Ninsun,Gılgamış'ın Annesi oluyor.Yani Gılgamış'ın annesi bir tanrıça oluyor.
Bu nedenledir ki,Gılgamış ölümsüzlük talebinde bulunuyor...

Bu arada Enlil-Ninlil'den olma Nannar yani Sin (Ay)-Ningal ile ilişkisinden UTU ( Samaş-Güneş-Sembolü Kanatlı Güneş) ve İnanna (İştar-Venüs-Afrodit- Yıldızların tanrıçası) oluyor.
İştar Mısır'da Osiris,Fenike'de Adonis,Roma Anadolu'da Attis,Pagan Avrupa'da Ostara,Hristiyanlık sonrası Ester.Bu grup aslında Harran Panteon'unu oluşturan tanrılar.
Tanrılar Panteon'u toplantısına Ay tanrısı Sin katılırdı mesela.Harraniler Sin kültünü temsil eder.
E-hul-hul-Uzumu ve Deyr Kdi gibi Harran'da meşhur tapınaklar Sin'e adanmıştı.
Asur-Babil döneminden itibaren tüm anlaşmalar Sin tapınağında yapılırdı.
Babil döneminde ''İlusailani'' tanrıların tanrısı,''Sar ilani''(Tanrıların kralı),''Bel ilani'' (Tanrıların rabbi) olarak adlandırılan Ay tanrısı Sin Roma döneminde 'Mar Alahe'' oluyordu.
Yani Harran=AY -Sin kültüdür.

Aslında Mısır'da Teslis üçlemesi Osiris-Horus-İsis oluyor.
Baba-Oğul-Ana gibi...Ya da Seth-Nepthis-Anubis,ya da Amun-Mut-Kon Shu.
Akheneton-Aton bu teslisin dışında kalıyor...
Atum;Kendi kendini yaratan,herşeyi kendinden yaratan mısır tanrısı oluyor....
Ra mesela Güneş tanrısı...Atum-Ra tekil oluyor. Aton;Herşey bir'dir.
Ama Akheneton-Nefertiti ve Aton teslis yapar...İşte Hristiyanların etkilendiği  yer tam da burası ama kutsal ruh anne değil Baba.Hristiyanlar,İbranilerin Atası semitik sami ve sümer Panteon'undan etkilenmişler durumu ortaya çıkıyor.
İnanna-Dumuzi ilişkisinden de Nergal (Ölüler -yeraltı tanrısı) oluyor.Nergal, Ereşkigal ile evleniyor (Yeraltı tanrıçası).

Bütün yukarıdaki anlatımlar aslında Tiamat-Abzu ile başlıyor.

Başlangıç -Tiamat-Abzu-Mummu


Doğum----Lahamu ve Lahmu
ANŞAR ve tanrı KİŞAR biçimlendi,
Günler uzadıkça ve yıllar çoğaldıkça,
Tanrı ANU oğulları oldu-atalarına bir rakip!
Derken Anşar’dan ilk doğan Anu,
Eşiti olarak ve kendi suretinde NUDİMMUD’u yarattı.

Enuma Eliş tabletlerine göre;

Mars ve Venüs’ün sınırlı boyutlara kadar büyüdüğü , onlar oluşumunu tamamlamadan bir diğer çift gezegen oluştuğu,bu 2 gezegenden ANŞAR (prens, göklerin en başta geleni) ve KİŞAR ( sağlam karaların en başta geleni). Bunlar ilk çifti boy bakımından aşarlar.
Bu ikinci çift sıfatlandırma ve konumları itibariyle Satürn ve Jüpiter olduğu anlaşılır.Derken zaman geçer (yıllar çoğalır) ve üçüncü bir çift gezegen doğar.İlki ANU’dur, Anşar ve Kişar’dan küçüktür (onların oğlu) , fakat ilk gezegenlerden daha büyüktür.( boyca atalarına rakip)
GA.GA'nın Pluto haline gelme sürecinin başlangıcıydı, zaman zaman eğimli yörüngesi ile Neptün ve Uranüs arasında tanıtıldı .

Nibiru/Marduk'un gerici güçleri sayesinde sadece bir yön mümkün oldu .Büyük bir eliptik yörünge yapan GA.GA , Güneş Sisteminin eteklerine zamanında geri döndü. Oradan salıncakta geçen Neptün ve Uranüs yörüngelerine "yönlendirildi" .

Bu dış gezegenler arasında açıklanması gereken bir diğer gezegen vardır, Plüton.Yaratılış destanı zaten ANU’ya ANŞAR’dan ilk doğan diye hitap ederek , ANŞAR/Satürn’den doğan bir diğer gezegensel tanrı ima etmektedir.

Ne zaman Nibiru / Marduk "yaklaştı ve yakın savaşa durdu AN.SHAR / Satürn ,2 gezegen" dudaklarını öptü. "
Bu aynı zamanda Satürn'ün ana uydusu olan GA.GA'nın (yakında Pluto oldu), Mars ve Venüs'e doğru uzandığı ,

İşte, An'da ne oluyorsa,aşağıda Ki'yi etkiliyordu.
An'da yaşananlar,aşağıda Ki'ye yansıyordu...
An'daki gezegenler ve yıldız hareketleri,Ki'ye direct tema ediyordu.
Bu nedenle An gözlemlendi ki,Kİ'de ne olacağı öğrenildi.
------------------------------
Ara 1'den devam ediyoruz;

Gurur yaralı Ninmah, “ölümcül otlar ile dolu karşı konulmaz bir lezzetli ve sarhoş edici iksir demledi. Enki içtiğinde onu lanetledi. Yere düştü, bardağı elinde. Acı çekmesini istedi. Çığlık atmaya ve hızla yaşlanmaya başladı, derisi çürümüş sararmaya başladı. ”

Kral Anu, Nimah'a lanetini sona erdirmesi, panzehir uygulaması ve Enki'yi iyileştirmesi için yalvardı. Enki, Nimah'a onu affetmesi için yalvardı. “Nimmah'ın vulvası, Enki'nin yükseltilmiş yemininden uzaklaşması; laneti ile Enki serbest bırakıldı. Onu iyileştirmesine rağmen, bir daha asla erkeklere güvenmedi. Edin'e [Sümer] Ninmah geri döndü. ” [Ferguson, 1995; 32-33; ZS ,: Enki: 115-116]

Enki kendini teselli etti. “ Oğlum Nannar'ın kızı Erishkigal'i Afrika'nın altındaki Agulhas Burnuna uçurun. Oradaki astronomik, iklim ve toprak izleme istasyonunu yönetecek . ” Cape'e yönelten Enki, Ereshkigal'i baştan çıkardı.


Sonra Enki, Kral Anu'ya karısı Damkina'yı (Ninki'ye DAMKİNA da diyorlar) göndermesini istedi.

Damkina ile Dünya'ya; Anu ayrıca Enki'nin Nibiru'da veraseti yasaklanmış oğlu Marduk'u gönderdi. Anu, Alalu'nun Marduk'u Nibiru'nun ardıllık çizgisine sokmaya zorladığını söyledi. Ama Alalu'yu yendiğinde anlaşma öldü. Enlil, sonra Ninurta ile, Kralı yönetti, başardı.
Marduk,Enki-Ninki(DAMKİNA) ilişkisinden doğdu ama Marduk'un dedesi ANU değil ALALU idi,çünkü bir teze göre Ninki ALALU'nun kızı idi.
Burda iki krallıktan bahsediliyor aslında,ANU ve ALALU krallığı.
Eyyhhhh dedim ya Dallas yanında halt etmiş...

“Eridu'daki Enki köpüklü bir mesken (Fırat&Dicle işte) yaptı. Orada eşi Damkina ikamet etti, oğlu Marduk Enki'ye bilgelik öğretimi yapıldı. ”


Enki, Güney Afrika İstasyonu'na hamile Ereshkigal'a indi. Yakınlarda, Enki'nin oğlu Nergal  güneydoğu Afrika'nın dört bir yanındaki madenleri ve enerji şebekesini yönetiyordu. Nergal, Enlilite Prensesi Ereshkigal'in ona kalabalık ettiğini düşündü. Onu öldürmek için İstasyona saldırdı, onun yerine onunla evlendi. Marduk, “Onu öldürme tehditleriyle ondan rızası alındı” dedi. [ZS, Enki: 197]

Ningishzidda, Enlil ve Enki'nin soylarını birleştirdi. Enkiites -Enki'nin soyundan gelenler- Enki'nin babası olduğu için Ningishzidda'ya güvenebilirdi. Enlilites - Enlil'in torunları - Enlil'in genetik anet Nibiru'nun 400.000 yıl önce Dünya'da altın madenciliği yapan Ningishzidda'ya da güvenebilirdi . 300.000 yıl önce yeryüzüne uyarlanmış, kısa ömürlü maden köleleri yarattılar - bu bizler oluyoruz - kendi genomlarından. Onlara “Anunnaki” dedik, Gökten İnsanlar. Onlar  M.Ö. 11.000'de Dünyalı sevgilisi Nuh'un selinden sonra Anunnaki, Nuh'un oğullarının soyundan geldi. Anunnaki, Doğu Akdeniz şehirlerini nükleer patlamalar ve serpinti fırtınalarıyla harap ettikten sonra, çoğu Nibiru'ya döndü. Ama bazıları kaldı. Onlar ve onların torunları (güç elitleri) bizi bu güne hükmediyorlar.bize hiyerarşi, şiddet, açgözlülük, kölelik, borç öğretti. Onlara ibadet ettiler, onlara “tanrılar” dediler.

Ningişzida'nın simgesi boynuzlu yılan yahut başmu ejderhası olarak kabul edilir.Ağaç-Bitki-Ağaç kökü ve yeraltı ile anılır ve hatta üretken ağaç.Özellikle, başlangıçta yılan şeklinde temsil edildiği için muhtemelen sarma ağaç köklerinin tanrısıydı . İnsan formunda resmedildiğinde, insan kafasına ek olarak iki yılan başı omuzlarından büyür ve bir ejderhaya biner. Ölümsüzlük ya da hayat ağacı sembolü.Ölüler dünyasını da temsil eder.
İki göksel kapı bekçisinden biriri Tammuz diğeri Ningişzidda idi.

Ningişzidda daha sonra Mısır'da Thot,Grekte Hermes,Hristiyanlıkta Enoch,İsrail'de Hanok,Roma'da Merkür veya iddia edildiği üzere islam'da İdris oluyor.Ya da Güney Amerika Quetzalcoatl..!
Hermes-Ermes-Ermiş...
Çift sarmallı yılan,DNA,Genetik veya genetik bilgiye sahip olma onun adı ile anılır.


Anunnaki‟ler, Ereşkigal‟in (Nergal'ın karısı,dişil yeraltı Tanrıçası) denetimi altına girmeden önce Enlil tarafından yönlendiriliyorlardı. Yer altındaki ve yeryüzündeki sularda
yaşıyorlardı. igigiler ise yıldızlarla özdeşleştirilirlerdi. Sümerlere göre
yıldızların konumu, hareketleri, zaman içerisinde takip ettikleri yollar,
gündelik hayatta meydana gelen olaylarla yakın ilişki içerisindeydi.
İnsanların gelecekleri ve kentlerin kaderi hareket halinde olan bu yıldızların
elindeydi ve onlar konumlarına göre bu bilgileri Sümerli rahiplere
bildirmekteydiler. Bunun yanı sıra büyü, fal, kehanet de bu yıldızların
hareketleri ve konumları sayesinde edinilen sonuçlara göre yapılmaktaydı.
Ayrıca savaş kararları da kehanet ve geleceğin bilgilerini sunan yıldızların
konumu sayesinde alınır, ancak yıldızlar kendilerine has haberleriyle
yapılacak savaşın olumlu bir sonuç doğuracağını belirtirse bu yola çıkılırdı.
Bütün bu önemli hususlar, İgigi‟lerin Sümer toplumunda nasıl bir rol
üstlendiklerini ortaya koymaktadır.
Nergal‟a Sümer inancında, orman yangınları, ateş, veba ve bulaşıcı
hastalıklardan sorumlu tanrı olduğuna inanılmıştır. şiddetli bir savaş tanrısı
olmakla beraber, Nergal hakkında en çok bilgi veren kaynaklar Ereşkigal‟le
münasebetleri ile ilgili olanlardır. Nergal Enki soyundan,Ereşkigal ise Enlil (Nanar(sin)-Ningal soyundan geliyor.
Sami'lerin Sin'i Sümerin Nanna'sı ya da Şamaş (UTU-Güneş tanrısı)
Samilerin EA'sı Sümerin Enki'si,
Akdenizin Kybele'si Sümer'in Kİ (Toprak ana),
Samilerin İştar'ı,Sümerin İnannası,
Grek Hades,Sümerin Kur'u ( Ölüler ülkesi)
Elysion,Sümerin Dilmun'u ( Cenneti) olmuş...

Tanrı AN (GÖK,AN-SAR)
Tanrı Kİ (TOPRAK,Kİ-SAR,DÜNYA)

Önce su vardı,bunlar sudan doğdu...Bunların birleşmesinden Enlil(Hava) gökle toprak arasını doldurdu.
Enlik karanlık göğü aydınlatmak için Nanna (Ay)-Sin yarattı.Nanna da UTU ile güneşi ve İnanna (Aşk ve Savaşı) yarattı...
İnanna da ay gibi çift anlam taşır,Aşk'ta dişil,Savaşta Eril olur.Aynı bedebde çift anlam hepsinde vardır neredeyse...

Enlik ilk başta AN (ANU) emirlerini yerine getiriyordu,sonra Dünya'yı Kİ'nin elinden aldı ve AN'ın yerine geçti,egemen oldu.
AN-Kİ den doğan Enki idi yani AN'ın çocuğu Enki.

Enki toprak egemenliğini ele geçirdiğinde İnanna'nın ablası Ereşkigal (Gök tanrıçası)'ı  KUR,yeraltı ülkesine kaçırmıştı.

Buraya kadar olan anlatımlar tabletlerden ortaya çıkan sonuçlardır,bazı konuların kafa karıştırması eksik,kayıp veya özellikle ortaya çıkartılmak istenmeyen tabletlerden kaynaklı olabilir....

Buradan sonrası ise tamamen sizin hayal dünyanıza bırakılmıştır...Bunlar tabletlerde anlatılan konular değildir.Tamamı ile hayal ya da öngörüdür.

İnsanın Galaktik tarihindeki ana savaşlar Orion takımyıldızında yapıldı ve bu savaşlara Orion Savaşları denildi.
Galaksiler arası Orion Savaşları iki taraf arasında bir savaş olarak başladı.Büyük Galaktik Savaş,
var olma savaşı idi.
İşin aslı orijinal Lyran insansı formu zamanla farklı boyutlarda, özelliklerde, bedenlerde, cilt tonlarında ve bilinç seviyelerinde çok çeşitli ırklara dönüştü...
Orion'daki insansı ırklardan bazıları, çoğunlukla Vega'da evrimleşen Aryan genotipi ırklardı.
Orion İmparatorluğu'nun kurulmasına yol açan bu savaşlardı.
Galaksideki birçok başka medeniyet, Orion İmparatorluk ve gündeminin ilkelerine katılmıyordu.
Ama Galaktik savaş,bu güçlerin birleşmesine, Lyra, Pleiades ve Hyades yıldız kümeleri, Andromeda Gökadası ve diğer birçok sistemden medeniyetlerin oluşturduğu Gezegenler Federasyonu'nun (basitçe Federasyon olarak da bilinir) oluşmasına neden oldu.

Pleiades insan grubundan biri, ne federasyona ne de orion imparatorluğuna katılmak istemedi, evrenin bu bölgesini tamamen terk etmeye karar verdi ve sonunda milyonlarca yıl yaşayacakları ve lokal tarihimize yön verecek olan Mars'a yerleşti.

Pleiades insan grubunun bir başka dalı ise Dünya'ya yerleşti ve o zamandan beri birçok medeniyet ve felaket döngüsü boyunca buradalar. Zamanla, bu Pleiades grubu yeraltına taşındı ve Agartha olarak bilinen ilk yeraltı şehirlerini kurdu.

Bu insanlar zaman zaman kendilerini en son çevre felaketinden sağ kurtulan ve medeniyeti yeniden başlatmaya yardım eden yüzey sakinlerine kendilerini “Tanrılar” olarak tanıtacaklardı. Bu grup bugün hala yeraltında yaşamaktadır.

13 Milyon yıl önce, Federasyon ile İmparatorluk arasındaki gerginlikler ve anlaşmazlıklar çoktu ve sonunda kaynama noktasına ulaştılar.
Savaş başlangıçta toprakların üzerindeydi, ama bir zihin ve ideoloji savaşı haline geldi.
Öte yandan, fethettiklerini sömürgeleştirmek ve özümsemek için “tezahür kaderi” olarak gören bir grup insan ve  melez ırklar vardı, bunlar İmparatorluk adı alında toplanmıştı.(Orion impatorluğu yani Anunnaki).

Onlara itaat ve hizmet onu benimseyenlerin zihninde başta masum bir fikir olarak başladı.
Aslında bu bir itaat paradigmasıydı, bu da kendi gezegenimizde çok aşina olduğumuz kurban ve zulüm döngüsüyle sonuçlandı.

Federasyon ve İmparatorluk arasındaki bu mücadele, Orion Savaşları olarak biliniyordu,savaşın çoğu Orion sistemi içinde ve çevresinde gerçekleşti. Bu savaş tam anlamıyla milyonlarca yıl sürdü ve tam bir çatışmaydı ve sayısız nesiller, savaş, çaresizlik ve çekişme içinde büyüdü.
Orion'daki  savaşlardan ve hırpalanmış gezegenlerden kaçan mülteciler,insanlar (İnsan ırkı), bazı memeliler ve melez ırklar ve sürüngen ırklar oldu.

Bir grup insan mülteci de kendi güneş sistemimize kadar geldi ve şimdiki asteroit kuşağımızın bulunduğu yerde mevcut olan Maldek'e yerleşti.Bu olay Tiamatın Marduk/Nibiru tarafından vurularak iki parça haline getirilmesinden sonra buradan kaçanların yerleştiği yer olarak anlatılıyor.
Tiamat vurulmadan önce bu insan ırkları,melez ırklar,memeliler,sürüngen ırklar yanı yerde yaşıyordu.
Federasyon ise insan ırkını yok etmek istemedi.Yani Federasyon saf insan ırkını korumaya aldı.

Tiamat'ın parçalarına karışarak asteroit kuşağına eklendiler. Böylece, bugünkü asteroit kuşağını oluşturan parçaların Tiamat ve Maldek'in parçalarından oluştuğunu biliyoruz. Nibiru'nun uydularının Tiamat'a çarpmalarıyla meydana gelen büyük yıkım sonucunda çok sulak bir gezegen olan Tiamat iki parçaya ayrıldı demiştik. Uyduların Tiamat'a şiddetle çarpmaları ile Tiamat ikiye bölünürken Tiamat'ın devasa okyanusları uzaya saçıldı. Bunlar devasa buz kütlelerini oluşturarak bugün hala dönmekte olan kuyrukluyıldızları oluşturdular.

Ay'ın kökenine gelince: Tiamat'ın bu çarpışma öncesi 11 uydusu vardı ve bunlardan en büyüğü olan Kingu Gaia'nın (Dünya) uydusu Ay olacak şekilde Dünya'nın yörüngesine Galaktik Federasyon tarafından düzgün bir şekilde kondu.Yani bugünkü uydumuz Ay bir zamanlar Tiamat'ın uydusuydu. Titius-Bode kanununa göre bugünkü asteroit kuşağının bulunduğu yerde bir zamanlar Tiamat gezegeni vardı. Nibiru, Tiamat'ın 7 uydusunu alarak yoluna devam etti.

Tiamat'ın küçük parçası ve Maldek'ten arta kalanlar parçacıklar aynen Nibiru'nun aksi yöndeki dönüşü ile aynı yönde olmak üzere Mars ile Jüpiter arasındaki boşlukta dönmeye başladılar ve bu kuşağı oluşturdular. Bu parçaların bir kısmı Satürn tarafından da yakalandı ve Satürn'ün bugünkü bilinen kuşağının bir kısmını oluşturdu. Satürn'ün halkasındaki diğer parçalar Nibiru'nun çekimi ile Satürn'ün yüzeyinden çekilenlerdir.

Devam edersek,ancak bu mültecilerin gittiği her yerde savaşlar devam etti.
Huzuru bulmak için Sirius'ta bir grup çatışmanın çözümü için yaratıcı bir plan hazırladı. Karşıtların  fikrinden esinlenerek, İmparatorluk ve Federasyona ortak bir iktidar hanedanı oluşturmak için kraliyet soyları arasında bir evlilik önerdiler.
Orion Royalty insansı üyelerinin (sürüngen / insan melezleri) genetiklerini yüksek sıralamayla karıştırdılar Federasyon üyeleri (saf insan ırkı idi).

Plan harekete geçirildi ve yeni bir kraliyet ırkı yaratıldı.  Anunnaki olarak tarihimizde bildiğimiz kaslı, koyu tenli, savaşçı benzeri insansı ( “Tanrılar” Antik Sümer, Yunanistan, Roma ve Eski Ahit ve daha fazlası).
Ne yazık ki, “evlilik” ve müteakip yeni kraliyet soyunun Sirius'lulardan umduğu bir sonuç yoktu. Farklı mirasları nedeniyle, neredeyse en başından beri kendi aralarında bölünmüş bir ırktılar ve Anunnaki'nin bir aile olarak birleşmesi ya da bir ilkeye bağlı kalması zor görünüyordu.

Ayrıca, birçok insan, sürüngen DNA'sını içeren herhangi bir genetik manipülasyona katılmadıkları için yeni hanedanlığa olan bağlılıklarını sunmayı reddetti. Ancak bu birlik, savaşın bir kez daha Galaksi boyunca patlamasından önce, Annunaki iktidarıyla birkaç yüz bin yıl süren bir barış yarattı.

10 Milyon yıl önce her iki yüzyılda bir olan ileri-geri savaşlar ve dünyaların mülkiyeti değiştiğinde, her iki taraftan bıkmış başka bir grup ortaya çıktı, İsyancılar.
Ne Federasyon ne de İmparatorluk bu İsyancılara büyük çaplı bir saldırı başlattı, eğer böyle yaparlarsa İsyancılar diğer tarafla bir araya geleceklerinden ve güçlerin birleştirilmesinin rakipsiz bir düşman yaratacağından korkuyorlardı.

Birçok insan savaşı sona erdirme arzusuna sempati duysa da, İsyancılar, Federasyon ya da İmparatorluk ile müzakerelerde önemli atılımlar yapmayı başaramadı ve sadece bu kez başka bir çıkmaza ulaşılmış gibi görünüyordu.

Avcı İmparatorluğu (Orion), bir hükümdar olduğu için Ejderha Kraliçesi Tiamat ile gerçek bir anayasaya dönüştü..
Barışın bir parçası olarak Tiamat'a kendi Orion sistemi ile birlikte yerel sistemimizin valiliği verildi.

Ama bu kararı bozmak üzere sisteme,bir anlamda matrix sistemine,kraliyet kan hatlı güçler girdi.

Bu güçler Mars'a yerleştiler ama tam olarak sıcak bir karşılama olmadı. Orada var olan medeniyetler, herkesin bir şansı hak ettiğine inanan, karanlık fikirli yeni gelenlere yer açmaya çalıştı, ancak adil fikirli insanlar bile bu yeni gelen Karanlık Adamların Orion'dan titreşimlerini tolere edemedi.
Bu karanlık Bloodline sistemimizden çıkarıldı, Maldek, Mars ve nihayetinde Dünya'nın medeniyetlerine musallat olacak bir eylem önlenmeye çalışıldı.

Zaten oldukça çeşitli olan gezegenimiz, yaşayan kütüphaneler olarak hareket etmek için seçilen 12 gezegenden biriydi ve birçok ırk, farklı bitki ve hayvan türleri mevcuttu.

Tiamat, tohum hayatına yardım etmek için Dünya'ya gitti ve Dünya'daki Yaşayan Kütüphane'nin koruyucusu olarak hareket etmek için dev, androjen, insansı bir ırk yarattı. Bu ırk nefilimler,titanlar  olarak adlandırılan ırktı. “Tanrıların” “ebeveynleri” olan devler - Annunaki gelmeden önce burada bulunan 15-18 m uzunluğunda insansı (Humanoid) bir ırk anlamına geliyordu.
Yani Anunnakiler Dünya'ya geldiğinde zaten bir insansı ırk vardı.

Bu barış ve uyum çağı, bir sonraki büyük savaşa ,Cennetteki Savaş'a kadar yaklaşık 5.5 Milyon yıl boyunca Galaksi boyunca sürecekti.

Think Tank

@Kaburgaadam










Yorumlar

  1. Mrhb ben turan kayseriden 175 boyundayim 35 yas 70 kilodayim minyon tipli yaşımı gostermeyen insancıl vede olgun biriyimdir Uzun süreli sadık samimi bir dost bir arkadaş vede bir sırdaş iliski kurabilecegim benim gibi düşününen Kayserili bir bayanla bu adımı atmak vede başlamak istiyorum amaç her ne olursa olsun yalansız vede samimiyetin önemli bir yeri olmasını isterim arayisim daldan dala konan bir arkadadlik değildir sadece bir kişiyle konuşup ne yaşayacaksak onunla yaşamak ne paylaşacaksan onunla paylaşmak istiyorum gizlilik güven samimiyet güvenle bana ulaşabilirsiniz 05523367078

    YanıtlaSil

Yorum Gönder