JAPON MİTOLOJİSİ VE DİĞER MİTOLOJİK KAVRAMLAR/ JAPON MİTOLOJİSİNDE KADIN İMGESİ

JAPON MİTOLOJİSİ İLE DİĞER MİTOLOJİK BAZI KAVRAMLARIN KARŞILAŞTIRMASI
VE
JAPON MİTOLOJİSİNDE KADIN İMGESİ 

Yrd. Doç. Dr. Okan Haluk AKBAY Selçuk Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi Japon Dili ve Edebiyatı Bölümü

Not; Japon mitolojisinde kadın imgesi kısımları yani 5 kadın,Yrd. Doç. Dr. Okan Haluk AKBAY'ın yazısından alıntıdır.
Diğer konular,
---------------
Çizgi arası yazılar diğer mitolojik ve tarihi araştırma konumdur.
---------------


JAPON MİTOLOJİSİNDE GEÇEN BAŞAT KADIN FİGÜRLERİ 
Japon mitolojisinin ağırlıklı olarak erkek karakterler üzerine kurulu olduğunu söylemek mümkündür. Bununla birlikte mitolojik akış içinde çeşitli kadın figürlerinin de yer aldığı ve olay örgüsü üzerinde etkili oldukları görülmektedir. Özellikle, makale içerisinde ele alınan beş başat kadın karakteri bu bağlamda öne çıkmaktadır. Söz konusu kadın karakterlerinin Japon mitolojisi içinde üstlendikleri roller ve sahip oldukları temel karakteristik özellikleri aşağıdaki şekilde özetlemek mümkündür:

1. İZANAGİ 
Japon mitolojisinde ilk beliren kadın figürü İzanami’dir. İzanami, mitolojik kurgu içinde yer alan ilk kadın figürü olmanın yanı sıra üstlendiği rol bakımından da oldukça önemli bir karakter olma özelliği taşımaktadır. Kojiki’nin hemen başında yer alan "İzanagi ve İzanami’nin Yeryüzüne İnişi" olarak da bilinen epizotta, erkek İzanagi ve kadın İzanami’nin Üst Dünya’da yaşayan Gök Kamileri tarafından yeryüzüne gönderildikleri anlatılır (Tsugita, 2008: 40-41). İzanagi ve İzanami çifti, kendilerine verilen emir üzerine henüz balçık halindeki yeryüzüne inerler ve dünya üzerindeki ilk toprak parçası olan Onogoro adasını yaratırlar. Onogoro adasına yerleşen İzanagi ve İzanami, burada birbirlerini eş olarak kabul ederler. İzanami, burada Japon adalarını dünyaya getirmeye başlar. Sırayla Avaci, Şikoku, Oki, Kyūşū, İki, Tsuşima, Sado ve Honşū adalarını doğurur. Bu sekiz ada, Büyük Sekiz Adalı Ülke’yi (Ōyaşima) oluşturur. İzanami, daha sonra Kocima yarımadası, Şōdo adası, Suō adası, Hime adası, Gotō adaları, Dancō adaları olmak üzere altı ada daha dünyaya getirir. Böylelikle, Japon adalarının yaratılması tamamlanmış olur. İzanami, Japon adalarını yarattıktan sonra yeryüzü yaşamı için gerekli Kamileri dünyaya getirmeye başlar. Bu Kamilerin her biri Rüzgâr Kamisi, Deniz Kamisi, Dağ Kamisi vb. gibi yeryüzündeki yaşamı yönlendirecek Kamilerdir. Ancak İzanami, Ateş Kamisi’ni doğururken yanarak ölür. Mitolojinin buraya kadar olan kısmında, İzanami’nin yeryüzündeki "ilk kadın", "ilk eş" ve "ilk anne" olarak önemli bir rol üstlendiği görülmektedir. Diğer yandan İzanami’nin, Japon adalarını ve yeryüzü yaşamı için gerekli Kamileri dünyaya getirerek doğurganlık özelliğiyle öne çıktığı dikkat çekmektedir. Ne var ki bir sonraki epizotta İzanami, tamamen farklı bir kişiliğe bürünür. İzanami, hiç beklenmedik bir şekilde "fedakâr bir eş" ve "sevecen bir anne" olma gibi tüm olumlu özelliklerinden uzak, acımasız bir yaratığa dönüşür (Tsugita, 2008: 60-62): Ateş Kamisi’ni doğururken yanarak ölen İzanami, Ölüler Diyarı’nda yaşamak zorunda kalır. İzanami’nin yokluğuna bir türlü alışamayan İzanagi, sonunda eşini görmek için Ölüler Diyarı’na gider. İzanagi, burada İzanami’den yeryüzüne (canlılar dünyasına) geri dönmesini ister. İzanami, İzanagi’nin bu isteğini gerçekleştirebilmek için Ölüler Diyarı’nın Kamileriyle konuşacağını söyler. İzanami, İzanagi’ye Kamilerle konuşurken kesinlikle kendisine bakmaması gerektiğini tembihleyerek Ölüler Diyarı’nın sarayına girer. Ancak, aradan uzun bir süre geçmesine rağmen İzanami geri dönmez. Beklemekten sıkılan İzanagi, verdiği sözü unutarak Ölüler Diyarı’nın sarayına girer. İzanagi, sarayda son derece korkunç bir manzarayla karşılaşır: İzanami’nin yerde yatan çürümüş bedenine böcekler üşüşmüştür. Gördükleri karşısında dehşete kapılan İzanagi, oradan kaçmaya başlar. İzanami, sözünde durmayan İzanagi’ye çok öfkelenir. Ölüler Diyarı’nın şeytanlarına İzanagi’yi yakalamalarını emreder. İzanagi, uzun bir mücadeleden sonra peşindeki düşman ordusunu yener. Bunun üzerine İzanami, İzanagi’yi yakalamak için peşine düşer. Ancak o sırada İzanagi, yeryüzü ile Ölüler Diyarı arasındaki geçide (4) ulaşmıştır. İzanagi, ancak bin kişinin kaldırabileceği büyüklükteki bir kayayı fırlatarak iki dünyayı birbirine bağlayan geçidi kapatır. Böylece, canlılar dünyası ile Ölüler Diyarı arasındaki geçit sonsuza dek kapanmış olur. Geçidin kapanmasıyla İzanami, artık tamamen Ölüler Diyarı’na ait bir varlık haline gelir ve ilerleyen epizotlarda da bir daha ortaya çıkmaz. 
(4) (Japonca: Yomotsu hirasaka) Ölüler Diyarı ile yeryüzünü birbirine bağlayan yokuş. 
 Okan Haluk AKBAY 
-------------------------------------------------
Think Tank özel not; 
İzanami-no-Mikoto, aynı zamanda 伊 弉 冉 尊 veya 伊 an 那 美 命 olarak da ifade edilir, yani “davet eden” hem yaratılış ve ölüm tanrıçası hem de tanrı Izanagi-no-Mikoto'nun eski karısıdır.
İZANAMİ  japon mitolojisinde hem yaratılış tanrıçası hem de ölüm tanrıçasıdır. İzanami ve İzanagi , Sümer-Akad İnanna / İştar ve Dumuzi efsanelerine benzemektedir.

Izanagi-no-Mikoto girişe, Yomotsuhirasaka'nın ağzına bir kaya itti (Yomi'nin girişi olan mağara). Izanami-no-Mikoto bu aşılmaz barikatın arkasından çığlık attı ve Izanagi-no-Mikoto'ya, eğer onu terk ederse her gün 1000 sakinini imha edeceğini söyledi. 1500'e hayat vereceğini öfkeyle yanıtladı. 

Inanna'nın Akad mevkidaşı İştar. Farklı geleneklerde Inanna, Anu'nun kızı ya da ay tanrısı Nanna'nın kızıdır. Çeşitli geleneklerinde kardeşleri arasında güneş tanrısı Utu, yağmur tanrısı Ishkur ve Yeraltı Dünyası Kraliçesi Ereshkigal vardır. Kişisel asistanı Ninshubur. Dumuzi onun sevgilisi olmasına rağmen, asla kalıcı bir eş olduğu düşünülmez. Yine de Dumuzi'yi “Inanna'nın Yeraltı'ya İnişinde” Yeraltı Dünyasına göndermekten sorumludur. Inanna, astral geleneklerde sabah ve akşam yıldızı olarak kabul edilir.

Yeraltı dünyasına gitmeden önce Inanna ilahi regalisini giydi ve “uygun ilahi kararnameleri [ben]” aldı (Kramer 1972: 86). Bakanı Ninshubur'a üç gün sonra büyük tanrıların yardımını isteyeceğini söyledi. Yeraltı dünyasının yedi kapısının her birinde Inanna, çıplak ve bükülmüş olana kadar regalia'nın bir kısmını çıkardı, yeraltı dünyasının yedi yargıçından ve adı “Büyük Dünyanın Kraliçesi anlamına gelen büyük ikiz kardeşi Ereshkigal'den önce geldi. “Hepsi ona“ ölümün görünümünü ”verdi ve ölü bedenini bir kancaya astılar.
Üç gün sonra, Ninshubur yardım aramaya başladı, ancak ne baş tanrı ne de ay tanrısı Inanna'nın babası sempatik değildi. Bununla birlikte, bilgelik tanrısı iki canavara Inanna'nın cesedine hem hayat veren bir bitki hem de hayat veren su serpme talimatı verdi.

izanami- izanagi

--------------------------------------------------
2. AMATERASU 
Japon mitolojisinde yer alan ikinci kadın figürü, aynı zamanda Japon panteonunun en üst basamağında yer alan Amaterasu’dur. Bu niteliğiyle, günümüz Şinto teolojisi içerisinde de önemli bir konuma sahip olan Amaterasu, yer aldığı epizotlarda farklı özellikler sergileyerek Japon mitolojisinin renkli ve ilginç figürleri arasında yer alır. Kojiki’de "Üç Büyük Kaminin Doğuşu" olarak da bilinen epizotta, Amaterasu ve iki erkek kardeşinin doğumu anlatılır (Tsugita, 2008: 67-69). Yeryüzüne dönen İzanagi, Ölüler Diyarı’nın kirlerinden arınmak için nehirde yıkanırken; (5 ) sol gözünden Amaterasu, sağ gözünden Tsukuyomi ve burnundan Susano-o doğar. İzanagi, kızı Amaterasu’ya "Üst Dünya’ya", oğlu Tsukuyomi’ye "gecelere ve karanlık topraklara", diğer oğlu Susano-o’ya ise "denizlere hükmetmesini" emreder. Amaterasu, böylelikle Üst Dünya’ya hükmeden Kami olarak en ulu Kami mertebesine yükselir. Japon mitolojisinde Amaterasu, Üst Dünya’ya hükmeden yüce güç olarak betimlenmektedir. Bu konum, bir Kaminin sahip olabileceği en yüksek konumdur. Ancak Amaterasu, sadece kâinatı yöneten bir hükümdar değildir; aynı zamanda erkek kardeşlerinin de sorumluluğunu üstlenmiş bir abladır. Bu şekilde Amaterasu, hem bir idareci olarak sarsılmaz bir güç ve otorite, hem bir dişi olarak zerafet, yumuşaklık, sadelik ve ürkeklik, hem de bir abla olarak merhamet ve sevecenlik timsali olarak farklı pek çok niteliği üzerinde barındırır. Japon mitolojisinde geçen olaylarda da, Amaterasu bu özelliklerini açık bir biçimde sergiler. "Susano-o’nun Üst Dünya’dan Kovuluşu" olarak bilinen epizotta; Amaterasu, dirayetli bir hükümdar ve gözü pek bir savaşçı olma yönünü ortaya koyar (Tsugita, 2008: 75-76). Babası İzanagi tarafından yeryüzüne sürgüne gönderilme cezasına çarptırılan Susano-o, babasını şikâyet etmek için ablası Amaterasu’nun yanına gitmeye karar verir. Ancak, Susano-o Üst Dünya’ya yükselirken o kadar çok gürültü çıkarır ki; Amaterasu, kardeşi Susano-o’nun kendisiyle savaşmaya geldiğini düşünür. Amaterasu, bu yüzden saçlarını bir erkek gibi bağlar; silahlarını kuşanır ve bir savaşçı görünümünde kardeşinin karşısına çıkar. Ancak kardeşinin anlattıklarını dinleyen Amaterasu, Susano-o’ya anlayış gösterir ve bir abla olarak kardeşinin yanında olur. "Amaterasu’nun Saklanması" olarak bilinen epizottaysa, Amaterasu bu defa ürkek, korkak ve çekingen yönünü ortaya koyar (Tsugita, 2008: 86-89). Kardeşi Susano-o’nun taşkınlıkları üzerine korkuya kapılan Amaterasu, bir mağaraya kapanır ve bu yüzden tüm kâinatın karanlığa gömülmesine sebep olur.
(5) Burada fiziksel bir kirlilik değil manevi kirlenme sembolize edilmektedir. 
--------------------------------
Think Tank Not;
Şintoizm M.S 300 ile 600 yılları arasında ortaya çıkan yerel din. Güneş tanrıçası olarak da bilinen Amaterasu‘dur. Amaterasu’nun torunlarının japonya’yı birleştiren İmparator ve onun soyundan gelen ailesi olduğuna inanılır. Yani İmparator ve ailesi aslında yarı tanrı olarak görülür. Efsaneye göre Amaterasunun anne ve babasının İzanagi ve İzagami Japonya adalarının doğmasını sağladı. bu efsaneye göre tüm insanların İzanagi ve İzagami’den geldiğine inanılır ama imparatorun kendisinin bizzat Ameterasu’nun torunu olduğu söylenir. İmparatorun gücünü ve gücüne dayalı olarak yönetme hakkına sahip olması bizzatihi Amaterasu’nun torunu olmasından kaynaklanır.
Sümer ve Japon mitolojisi arasında birçok benzerlik vardır. Sümerlerin (M.Ö. 3000 ila 1400 c) ilk güneş ibadetçileri olduğu söylenir. 
SUN GODS , Kültürlerinde, büyük tanrıların ilk katmanı vardır (Japon kozmolojik göklerinde varoluş olarak önerilmektedir), Gezegensel tanrıların ikinci üçlüsü arasında Güneş tanrısı Utu (Japon eşdeğerinin Amaterasu vardır), Nanna-Suen (ay) yılan ibadetiyle (Japon eşdeğerinde Tsuki-yomi ay ibadeti ve mevcut ay türbeleri bulunur:  Tsuki Tapınağı)) ve Inanna-Venus, Izanagi'nin karısı olan Izanami'nin Japonca eşdeğerini yaklaştırıyor, her iki efsane de Amaterasu ve Susano'nun tanrı olma özelliğiyle, yeraltı dünyasına veya Netherworld'e inişlerinde hikayelerinin unsurları açısından yeterince benzerdir. Izanami'nin kocasından sonra yaratılan Izanagi, Netherworld'den döner ve gözünü siler.
Calenderic sistemi ve çemberleri ve yazma sistemini kullanarak Fenikeliler Sümerlerden miras almışlardı. Fenikeliler taş daire teknolojisini ve takvimi Astronomi bilgisine kadar sümerden almışlardı. 
İngilizlerin Fenike Kökenleri İskoçlarda ve Anglo Saksonlarda aranabilir. Sümer yazıtlarCastlerigg Stones Circle in Keswick Taş Circle gözlem taşlarında görülebilir. 
Fenikeliler genetik imzası Y-DNA R1b1a ve R1b1 dir.
Onların genetik alt sınıfları R1b1b1 ve R1b1b2'ye - Avrupa'ya ve Merkez'in bazı bölgelerine yayıldı Hint-Avrupa dillerinin ve kültürünün yayılmasıyla yakından ilişkili olan Asyadır. R1b1b1 haplogrubun sinyalleri Japonya'da da bulunabilir.

Taş daire teknolojisi ve nergis sistemi, Orta Asya, kuzey Hindistan-Andaman, Yunnan, Japonya'ya Shaanxi (hepsinin ortak megalitik taş çemberleri olan) üzerinden Japonya'ya geldi.
En eski taş monolitleri, daireler Mezopotamya ve Türkiye / Anadolu bölgesindedir.
Sümerler  teknolojiyi Semitik halklara yaydılar (bkz.  İbrahim - Sümer rahip rahibinin oğlu) ve Fenikeliler ve Mısırlılar gibi diğer komşu kabilelere ve krallıklara. M.Ö. 3000 yıllarında Fenikeliler olarak bilinen bir grup Sümerlilerle yakın etkileşime giren bir tüccar kolonisi olarak ortaya çıktı, Akdeniz'in doğu kıyısı boyunca şehirler ve limanlar inşa eden, Mısır ve Yunanistan da dahil olmak üzere uzak topraklarla ticaret yapan yetenekli tekne yapımcıları ve navigatörler oldular. Anadolu'da ortaya çıktığı düşünülen J2b Haplogrubu oluşturan genetik mutasyon  kabaca Roma nüfuz alanlarına karşılık gelir (kaynaklar:  Stonehenge'deki Eupedia  ve  Romalılar ayakta duran taşlardan kozmik sütunlara kadar ).
Böylece, J2 haplotipi 1'in% 1.15 olduğu Japonya'nın güney bölgelerine, Yakın Doğu'dan Kafkasya'ya kadar Y-DNA J2 ile temsil edilen eski bir genetik iz üzerinde düşünmek mümkündür.(Kaynak; http://freepages.rootsweb.com/~gallgaedhil/genealogy/haplo_j_j2.htm )

 Yonaguni anıtının(Antik su şehri) en az 10.000 yaşında olduğu düşünülmektedir.
(Bknz.Yonaguni su şehri)
Yonaguni sualtı anıtının gizemli bir şekilde Sümer zigguratına benzediği söylenirken, yakınlarda Miyako Adası'nda (Ryukyu Adaları'ndan biri), insanlığın kısa yaşamına acıyan bir ay tanrısının bir halk masalı var ve bu yüzden yaşam suyunu (SOMA, Yakın Doğu ve Sümer eşdeğeri) ve yılanı, ölüm suyunu içmelerine izin vermeye tenezzül etti.(Kaynak:  Japon Tarih Öncesi: Jomon dönemi  pps'nin maddi ve manevi kültürü . 131-134 Nelly Nauman tarafından)





 Sümerlerin şehirlerini M.Ö. 4000 civarında inşa etmek için bölgeye yerleştikleri düşünülürken, tüm bu tarihler Mezopotamya uygarlığından önce gelir. Jomon uygarlığı, Yakın Doğu'daki uygarlıktan çok daha eskidir. 
Megalitik teknolojinin provenansı için en önemli alternatif aday Göbekli Tepe bölgesinden olacaktır.
Hilal'in kuzeydoğusundaki Türkiye'nin güneydoğusunda kalıntılar. Kalıntıların 11.000-12.000 yaşında olduğu bilinmektedir.

Güneybatı Asya'da, ataların yanı sıra Pumi,  Qiang, Tibet'in mevcut torunları Tibet  -Yi Koridorundaki Naxi halkları, beyaz taş ibadetlerinin bir istisnası değildi, bu sadece atalarına ibadetlerinin bir yansıması değildi. Antik Di-Qiang etnik grubunun ayırt edici özelliği idi . Naxi, beyaz bir taşın etrafına tapınak inşa eden bir savaş tanrısı Sanduo efsanesine sahiptir. Tibet kabileleri, genetik araştırmaya göre, Japon gen havuzuna genetik soylara katkıda bulundukları bilinmektedir.

“Japon petrogliflerinin bir başka özelliği de% 30'unun Proto-Sümer ve Sümer çivi kıyafetleri ile deşifre edilebilmesidir. Japon petrogliflerinin neden Sümer harfleriyle ilişkili olduğunu tam olarak bilmiyoruz. Tahmin edebileceğimiz tek şey, tarih öncesi çağlarda, Akadlıların istilaları tarafından tehdit edilen Sümer denizcilik kabilelerinin denizlere kaçmasıdır. Bazı kabileler, Harvard Üniversitesi Epigrafik Topluluğu'na mensup olan bilginlerin ISAC ve ES konferansında önerdikleri tarih öncesi Japonya'ya ulaştı.( Emeritus Prof. Barry Fell )
Sümerlerin,sümer dilinin, petroglif yazıtlarının proto-Sümer veya Sümer alfabesi kullanılarak deşifre edilebilmesinin sebebinin Türk dilinin bir lehçeyle ilgili olmasıdır. (bkz . Türk Dilinin Lehçesi Olarak Sümer'de Polat Kaya ve Uluslararası Dilbilim Dergisi'nde yayınlanan 2013 Kenanidis makalesi , Sümer dilinin,Altay dilinin bir parçası olduğu önerisini tartışmaktadır), Sümerler ve Türkler / Türk-Moğolistan arasında ortak bir atadan kalma bağlantı nedeniyle. Göktürklerin de olduğu kadar doğuya geldikleri ve Moğolistan'daki Orhun Vadisi'nde bulundukları biliniyor.Orhun yazıtlarının tanık oldukları gibi yazıtları geride bıraktılar. 
Orhon Yazıtları, Orhun Yazıtları ve Aka Khoshoo Tsaidam , Koshu-Tsaidam anıtlar  tarafından dikilmiş iki anıt tesislerdir.
Göktürkler yazılmış Eski Türkçe alfabesinde erken 8. yüzyılda Orhun Vadisi içinde  Moğolistan . Kul Tigin ve kardeşi Bilge Khagan adlı iki Türk prensinin onuruna dikildiler . Destans anlatan yazıtın bir pasajında ​​“Doğu'ya Shantung ovasına kadar etki yaptım ve neredeyse denize ulaştım; güneye Tokuz-Ersin kadar etki yaptım ve neredeyse Tibet’e ulaştım; Batıya doğru, Timir-Kapig'e (Demir Kapı) kadar Yenchii-Iigiiz ( İnci Nehri ) ötesinde etki yaptım ; kuzeye doğru Yer-Bayırku'nun ülkesine kadar etki yaptım. Bütün bu topraklara önderlik ettim (Türkler). Hem Çin hem de Eski Türkçedeki yazıtlar, Türklerin efsanevi kökenleri, tarihlerinin altın çağı, Bilge Khagan'ın fetihleri ​​ve Türklerin Çinliler tarafından köleleştirilmesi ve boyun eğdirilmesi ile Bilge tarafından kurtuluşuyla  ilişkilidir.

Daha fazla bilgi için: Sümer ve Japonca:  Roger Ahlberg, R. Yoshiwara'nın karşılaştırmalı bir dil çalışması.

----------------------------------------------
3. AME-NO-UZUME 
Japon mitolojisinde yer alan üçüncü önemli kadın figürü Neşe Kamisi Ameno-uzume’dir. Amaterasu’nun mağaraya kapanması ile ilgili epizotta ortaya çıkan Ame-no-uzume, kâinatın karanlıktan kurtulmasını sağlayan kahraman olarak Japon mitolojisinde önemli bir rol üstlenir. Bahsi geçen epizotta, karanlıktan bunalan Gök Kamilerinin; Takamimusuhi’nin emriyle toplandığı ve Bilgelik Kamisi Omoikane’ye akıl danıştığı anlatılır. Bunun üzerine Bilgelik Kamisi Omoikane, Amaterasu’yu gizlendiği yerden çıkarmak için Ame-no-uzume’yi kayalıkların önünde dans ettirir (Tsugita, 2008: 86-89). Ame-no-uzume’nin dansı ile keyiflenen diğer Kamiler kahkahalarla gülmeye başlar. Gizlendiği yerden kahkahaları duyan Amaterasu, ne olduğunu anlamak için dışarı bakar. Kayalıkların önünde dans eden Ame-no-uzume ve kahkahalarla gülmekte olan Kamileri görür. Amaterasu, şaşkınlık içinde ne olduğunu sorar. Ame-no-uzume ise, cevap olarak “Ulu bir Kaminin misafir olarak aralarında bulunduğunu, bu yüzden diğer Kamilerin kahkahalarlarla güldüğünü” söyler. Bu cevap üzerine Amaterasu’nun şaşkınlığı daha da artar. Amaterasu, bu ulu Kamiyi daha yakından görebilmek için vücudunun bir kısmını mağaradan dışarı çıkarır. O sırada, mağaranın ağzında beklemekte olan Güç Kamisi Tacikarao, Amaterasu’yu kollarından tutarak mağaradan dışarı çıkarır. Böylece, Amaterasu’nun dışarı çıkmasıyla karanlık sona erer ve tüm kâinat yeniden eski aydınlığına kavuşmuş olur. 
----------------
Think Tank; Ame No Uzume, gök tanrıçasıdır. japon mitolojisinde bereket tanrıçasıdır. 
Sinto mitolojisinde doğmuş, kahkahanın neşenin tanrıçasıdır.
''Enlil’, hemen o dağı ikiye ayırır. Böylece ikiye bölünen bu dağın altı yeryüzü, üstü de gök olur. Yeryüzüne yer anlamına gelen Ki, göğe de gök anlamına gelen An adı verilir. Sümer mitolojisindeki tanrıça Ki ve tanrı An, Yer ve Gök (Cennet)’ün kişileştirilmiş simgeleridir. Göğü tanrı An alır, yeryüzü ise tanrıca Ki ile Enlil’in payına düşer.''
----------------
4. ŌGETSUHİME 
Dördüncü önemli kadın figürü olan Ōgetsuhime, (dolaylı da olsa) yeryüzünde ziraat ve ipek böcekçiliğinin başlamasını sağlayan bir karakter olarak Japon mitolojisinde önemli bir rol oynar. Tahıl ve Yiyecek Kamisi olan Ōgetsuhime, böylelikle ileride yeryüzünde yaşayacak olan insanoğlu için büyük bir iyilik gerçekleştirmiş olur. Japon mitolojisinde, Ōgetsuhime’nin bir kadın figürü olarak daha çok doğurganlık özelliğiyle öne çıktığı görülmektedir. Amaterasu’nun saklandığı mağaradan dışarı çıkmasını konu alan epizotun devamında, Ōgetsuhime’nin öldürülmesine ilişkin epizot yer almaktadır (Tsugita, 2008: 95). İlgili epizotta, Üst Dünya’da taşkınlıkları devam eden Susano-o’ya yeryüzüne sürgüne gönderilme cezası verilir. Yeryüzüne doğru gitmekte olan Susano-o, yolda Tahıl ve Yiyecek Kamisi Ōgetsuhime’nin yanına uğrar ve kendisine yiyecek vermesini ister. Susano-o’yu büyük bir içtenlikle misafir eden Ōgetsuhime, kendi bedeninden çeşitli yiyecekler yaratır ve bunları Susano-o’ya sunar. Ancak Ōgetsuhime’nin bu hareketine öfkelenen Susano-o, Ōgetsuhime’yi acımasızca öldürür. Ōgetsuhime’nin ölü bedeninden çeşitli yiyecekler fışkırır. Bunlar soya fasulyesi, tatlı fasulye, buğday, ava (6) ve pirinçtir. Ayrıca, ipek böceği de bu şekilde doğar. Göğün Baş Kamilerinden olan Kamu-musuhi; Susa-no-o’nun yanına gelir ve Ōgetsuhime’nin bedeninden fışkıran tahılları ve ipek böceğini yeryüzüne götürmesini emreder. Bu emir üzerine Susano-o, bahsi geçen tahılları ve ipek böceğini yanına alarak yeryüzüne iner. Böylece, yeryüzünde ziraat ve ipek böcekçiliği başlamış olur. 
(6) Asya’da yetişen ve buğdaygiller sınıfına giren bir tür tahıl.
-----------------

Think Tank; 
Ōgetsuhime (大 宣 都比 売), Kojiki'ye göre, adanın doğu kısmında 'Awa' adı verilen dört Ağaç/Bahçe Ruhu'ndan biriydi. Bir dişi yemek Ruhu olarak, büyüyen döngüyü taklit etmek için Kojiki’nin anlatısı boyunca yeniden doğuyor.

Kojiki'nin anlatımını birkaç kez farklı ataları ve ona bağlı hikayeleri ile anlatıldı.

Izanami ve Izanagi'nin kızı olarak Spirit Torinoiwakusufune'dan sonra doğar. Daha sonra metinde Ōtoshi'nin kızı olduğu söylenir.

Tahıl ve Yiyecek Kamisi olan Ōgetsuhime, böylelikle ileride yeryüzünde yaşayacak olan insanoğlu için büyük bir iyilik gerçekleştirmiş olur. 
ŌGETSUHİME,Sümerde bitki tanrıçası Uttu'ya denk gelmesi.


----------------

5. SUSERİBİME 
Japon mitolojisinde yer alan bir başka önemli kadın figürü Suseribime’dir. Yeryüzünü imar eden yüce Kami Ōkuninuşi’nin eşi olan Suseribime; kocasını çok seven, her zaman kocasının yanında olan, zorluklardan asla yılmayan, fedakâr bir kadın portresi çizerek; bir bakıma ideal eş tipini oluşturmaktadır. Kojiki’de "Ōkuninuşi ve Suseribime" olarak da bilinen epizotta (Tsugita, 2008: 117-121), üvey kardeşleri tarafından öldürülen Ōkuninuşi, Göğün Baş Kamilerinden Kamu-musuhi tarafından tekrar diriltilir. Üvey kardeşlerinin kendisine yeniden zarar vermesinden korkan Ōkuninuşi, Kök Ülke’ye (7) kaçar ve orada yaşamaya başlar. Ōkuninuşi, bir gün Susano-o’nun yaşadığı sarayın önünde, Suseribime ile karşılaşır. Ōkuninuşi ve Suseribime, birbirlerine âşık olurlar ve hemen evlenirler. Ne var ki, Suseribime’nin babası olan Susano-o bu evliliğe karşı çıkar ve kızının aklını çelen Ōkuninuşi’yi cezalandırmak ister. Susano-o, bu amaçla Ōkuninuşi’ye çeşitli tuzaklar kurar. Ancak Ōkuninuşi, her defasında eşi Suseribime’nin de yardımıyla ölümden kurtulmayı başarır. En sonunda Ōkuninuşi, yine Suseribime’nin yardımıyla Kök Ülke’den kaçarak yeryüzüne döner ve yeryüzünün hükümdarı olur. 
(7) (Japonca: Ne no katasu kuni) Ölülerin ve Kamilerin yaşadığına inanılan bir mekân / boyut .

----------------------
Think Tank ; Japanese: 須世理姫 (Suseribime)
Suseribime (or "Princess" Suseri) is a figure in ancient Japanese mythology.
New wife veya legal wife.( Yeni karısı ve yasal karısı)

Kardeşleri tarafından her öldürüldüğünde, Ōkuninushi annesi tarafından canlandırıldı ve sonunda yeraltına ''Ne no kuni'' ye kaçtı. Orada, yeraltı dünyasının efendisi Susanoo,  Ōkuninushi'nin Susanoo'nun kızı Suseribime'nin yardımıyla girmeyi başardı. Susanoo’nun ilahi kılıcı, koto (arp) ve ok ve yayı alan Ōkuninushi, yeni gelini Suseribime ile görünür dünyaya döndü.

Ōkuninushi,kardeşlerini yenmek için sihirli silahların gücünü kullandı,burada Pandoranın kutusu açılmış.

Mesela, Zeus`un evlendiği ve çocuk sahibi olduğu kadınlara baktığımızda kız kardeşleri Evlilik Tanrıçası Hera ve Bereket Tanrıçası Demetes`dir. Halası aynı zamanda da teyzesi Mnemosyne, Zeus`un eşlerindendir.

Zeus, sayısız kadına sahip ve sayısız çocukları vardır.  Bu kadınlardan ikisi kız kardeşi biri ise halası/teyzesidir. Kardeşleri ve çocuklarından bazıları tanrı olarak anılır.
Bunlardan kardeşi Hades Yeraltı Tanrısı’dır. Hades, aynı zamanda Zeus`un karısı Demetes ve onun Zeus`dan olma kızı Persephone ile ilişkisi vardır.

Hades, Yeraltı Tanrısı onun karısı Zeus`un kızı Persephone Ölüler Ülkesi Tanrıçasıdır.
Hades`in Ülkesi Yeraltı şehri ölülerin dışarı çıkamaması için oranın bekçisi olan Kemeros adında efsane Köpeği vardır. Bu Köpek üç başlı ve etrafından yılanların çıktığı devasa bir yaratıktır.
Zeus`un eşlerinden biri Hera`dir. Diğer eşi Demeter. İkisi de Zeus`un aynı zamanda kız kardeşleridir.

Zeus`un Demetre`den olan kızı Persephone`yi Zeus`un diğer eşi Hera`nın kışkırtması ile Ölüler Ülkesi Tanrısı Zeus`un kardeşi Hades, Zeus`un Demeter`den olan kızı Persephone kaçırır, onu yeraltı tanrıçası yapar.
------------------------

 SONUÇ; Japon mitolojisinin temel kaynağı olan Kojiki’de yer alan beş önemli kadın figürünün karakteristik özelliklerini genel hatlarıyla aşağıdaki şekilde özetlemek mümkündür: 
(1) İzanami: İzanagi ve İzanami, dünya üzerindeki yaşamı başlatma gibi önemli bir görev üstlenerek yeryüzüne iner ve dünya üzerindeki ilk çifti meydana getirir. Bu evlilikte daha çok İzanami’nin öne çıktığı görülür. İzanami, bir yandan çeşitli zorluklar karşısında kocası İzanagi’ye destek olurken; diğer yandan da Japon adalarını ve dünya yaşamı için gerekli Kamileri dünyaya getirir. Hatta bu yüzden hayatını kaybeder. Bu bakımdan İzanami’nin "ideal eş", "üretkenlik", "doğurganlık", "bereket", "annelik" gibi nitelikleri sembolize ettiği söylenebilir. İzanami’nin öldükten sonra acımasız bir yaratığa dönüşme metaforunu ise, eski Japon toplumunda yaygın olan Ölüler Dünyası’nın karanlık imajı ile ilişkilendirmek doğru olacaktır. 
(2) Amaterasu: Üst Dünya’yı yöneten Kami olan Amaterasu, günümüzde Şinto inanışı içerisinde Japon halkının koruyucu Kamisi ve Japon halkının doğal önderi olarak kabul edilmektedir (Saijō, 2012:164). Gerek Japon mitolojisinde, gerekse Şinto inanışında böylesine yüksek bir konumun bir kadın Kamiye verilmiş olması dikkat çekicidir. Amaterasu’nun her şeyden önce Japon halkının koruyucusu olarak "güç", "otorite", "cesaret", "savaşçılık", "kararlılık", "beceriklilik" ve "dirayet" gibi vasıfları üzerinde topladığı görülmektedir. Diğer yandan Amaterasu’nun, bir kadın ve abla olarak "zerafet", "sevgi", "merhamet", "sükûnet", "ürkeklik" gibi niteliklere de sahip olduğu görülmektedir. Mitolojik akış içinde Amaterasu’nun her ne kadar açık bir şekilde çocuk sahibi olduğu betimlenmese de; Güneş Kamisi olmasından dolayı Japon mitolojisinde "bereket" ve "yaşam" kavramlarını sembolize ettiği de söylenebilir. 
(3) Ame-no-uzume: Sadece "neşe" kavramıyla özdeşleştirilmesi ve farklı vasıfları üzerinde barındırmaması nedeniyle yalın bir karakter olarak dikkat çekmektedir. Japon mitolojisinde "neşe" kavramıyla özdeşleştirilen en önemli varlığın dişi bir figür oluşu, eski Japon toplumunda kadınların erkekler için bir neşe kaynağı olarak kabul edilmesi şeklinde de yorumlanabilir.
 (4) Ōgetsuhime: Ōgetsuhime, kadının en önemli vasıfları arasında bulunan "doğurganlık" ve "üretkenlik" gibi vasıfları, Japon mitolojisinde en belirgin şekilde temsil eden karakterlerin başında gelmektedir. Bedeninden beş temel tahıl ve ipek böceği yaratan Ōgetsuhime’nin Japon mitolojisi içinde "bereket", "doğurganlık" ve "üretkenlik" sembollerini en iyi şekilde yansıtan karakterlerden biri olduğu söylenebilir. 
(5) Suseribime: Japon mitolojisi içinde önemli bir rol üstlenmesine rağmen mütevazı bir karakter olan Suseribime, her şeyden önce iyi bir eş olma özelliğiyle öne çıkmaktadır. Suseribime, büyük bir sevgiyle bağlandığı kocası Susano-o’yu, babasıyla ters düşme pahasına korumaya çalışır. Suseribime’nin bu özelliğiyle, Japon mitolojisindeki karakterler içinde belki de en gerçekçi "ideal eş" örneğini oluşturduğu söylenebilir.-Yrd. Doç. Dr. Okan Haluk AKBAY 
------------------


Think Tank
@kaburgaadam

Yorumlar