KADİM VE GİZEMLİ ALTAY DAĞLARI VE UZAY ÜSSÜ !

KADİM VE GİZEMLİ ALTAY DAĞLARI ve UZAY ÜSSÜ


Gobi'den (çöl), Batı Sibirya Ovasına kadar Çin, Moğol, Rus ve Kazak toprakları üzerinden güneydoğu-kuzeybatı yönünde yaklaşık 1.200 mil (2.000 km) uzanan Orta Asya'nın dağ sistemi veya dağ sırası.

Altay dağları Çin, Moğolistan, Rusya ve Kazakistan olmak üzere, dört ülke topraklarının içinde 845 bin km2 genişliğinde bir alanı kapsar.

Altay, Al (al, kızıl, altın rengi) ve tau (dağ/Mount) kelimelerinin birleşiminden oluşmuş Türkçe bir sözcüktür ve Altın Dağ anlamına gelir.Altay Dağları, Türk halklarının doğum yeri olarak bilinir ve önerilen Altay dil ailesi adını dağ silsilesinden alır. Yerli Altay halkı birkaç Türk kabilesinin birleşmesini temsil ediyor..



Dört farklı ülkenin sınırlarının kesiştiği ve arasında geçişleri kontrol etmenin çok zor olduğu bu bölgedir, jeopolitik olarak oldukça önemlidir. Çünkü bu dağlara dayanan bir gayri-nizami harp faaliyetini durdurmak neredeyse imkânsızdır.
İrtiş, Obi ve Yenisey nehirleri bu dağlardan doğar.
Menzilin en yüksek zirvesi, zirveleri sırasıyla 4.506 m (14.783 ft) ve 4.440 m'ye (14.563 ft) ulaşan ve birkaç buzulun kökeni olan çift başlı Belukha bulunur.

3.500 ila 3.700 m arasında bir zirve ile ortalama 2.700 m yüksekliğe sahip Chuya Alpleri ve kuzey yamaçlarında en az on buzul; ortalama yüksekliği 3.000 m olan ve çoğunlukla kar kaplı olan Katun Alpleri; Kholzun serisi; Korgon 1.900 ila 2.300 m, Talitskand Selitsk sıraları; Tigeretsk Alpleri.

Bölgede çoğunluğu buzul gölleri olmak üzere 3,500 göl bulunmaktadır. Altay Dağları bu özelliği ile İsviçre Alpleri ile yarışacak doğal güzelliklere ev sahipliği yapmaktadır.

Paleolitik alanlardaki arkeolojik bulgular Altay'ın en eski insanlar tarafından yaşandığını göstermektedir. Mağaralarda ve mezar höyüklerinde bulunan eserler Taş, Bronz ve Demir çağlarından kalmadır.

Altay dağlarının Türkler için öneminin derin nedenleri vardır. Çünkü Altay Dağları, Türk Milletinin doğum yeridir. Türkçe, Moğolca ve Mançu dillerini içeren Altay Dil Ailesi adını bu dağlardan almıştır.Altay halkı çeşitli Türk kabilelerinin birleşmesini temsil ediyor. İlk kabileler Uygurlar, Kıpçak-Kimaklar, Yenisey Kırgızlar, Oğuz ve diğerleri.

Saf ve aracısız, tek Tanrı inancına dayanan eski Türk dini, “Tengri Dini”nin menşei de bu kutsal dağlardır.

Altay on sekizinci yüzyıla kadar Kuzeybatı Çin’de kurulmuş olan Çungar Devletinin kontrolü altındaydı. 1758'de Çinliler Çungarya’yı Sinkiang adını verdikleri Doğu Türkistan’a dâhil etti ve bölge halkına karşı bir soykırım kampanyası yürüttüler.On sekizinci yüzyıl boyunca göçebe Altay, onları sedantarize (Yerleşik) etmeye başlayan Ruslarla temasa geçti. Bir Ortodoks misyonu kuruldu ve Altay'ın çoğunluğu Ortodoks Hıristiyanlara dönüştürüldü. Rusya, bölgeyi 1866'da ilhak etti. On dokuzuncu yüzyılın sonunda, Rus karşıtı bir mesih inancı, burhanizm (Şamanizm unsurlarıyla birlikte Lamaist Budizm) Altay arasında yayıldı ve 1904'te ezilen yeni bir milliyetçi hareket için bir temel oluşturdu. 1917'de Bolşevik Devrimi'nden sonra Altay liderleri Menşeviklerle birlikte ayrı bir Oyrot cumhuriyeti kurulmasını talep etti.


Sovyet hükümeti 1922'de Oyrot Otonom Oblastını kurarak Altay'a nominal tanıma verdi. 1948'de “Oyrot” terimi karşı-devrimci ilan edildi ve adı Gorno-Altay Özerk Oblastı olarak değiştirildi. 1991'de Sovyetler Birliği'nin dağılmasından sonra Altay Cumhuriyeti oldu. Yirminci yüzyılda Rus sanayileşmesi bölgeye çok sayıda etnik Rus getirdi ve 1950'de Altais nüfusun sadece yüzde 20'sini oluşturdu.
Günümüzde Türk soylu Altay halkları bölge nüfusunun sadece % 20’sini oluştururken; Ruslar % 80’lik bir oran ile kendilerine ait olmayan bu topraklarda yürüttükleri kolonyalist politikaların neticesinde, nüfus yapısını tahrip ederek, kendi lehlerine değiştirmişlerdir.


Bölgede 800-900 bin yıl gibi müthiş bir geçmişten kalan, insan yerleşimleri olduğu keşfedilmiştir. Altaylardaki çok sayıda mağarada bu ilk insanlara ait kalıntılar bulunmuştur. Buradaki bulgular, Türklerin atalarına ait genetik ve kültürel tarihi bir hazine teşkil etmesi nedeniyle, ayrı bir önemdedir.
Altay'da bulunan büyük memeliler arasında ayı, vaşak, obur (bir wolverine veya carcajou'ya benzer), Sibirya geyik, ren geyiği ve kar leoparı (ağaç çizgisinin üstünde) bulunur. 230 kuş türü ve umber, çoprabalığı, akvaryum balığı da dahil olmak üzere 20 balık türü vardır. Bitki ve hayvan türlerinin çoğu alışılmadık ve benzersizdir.

Altay halkı, çeşitli Türk kabilelerinin birleşimini temsil etmektedir. En eski kabileler Uygurlar, Kıpçaklar, Yenisey Kırgızları, Oğuzlar ve diğerleri idi. M.S. 550 civarında Tukyu Türkleri, Obi Nehri'nin üst sınırları boyunca Altay Dağları'na yerleştiler. Sekizinci yüzyılda, Telengit ve Teleş kabileleri, Moğolistan'dan Altay Dağlarına göç etti.



Altay dağları Ergenekon destanının tam manası ile yeridir.Tükendiler denilen vadi geçidinden  doğan bir millettir.Adeta küllerin doğan bir milletin yurdudur.

Bu dağ Altaylılara göre kutsal dağdır.Kadimdir.

Orta Asya'da bazı arkeolojik buluntulardan anlaşıldığına göre Umay ana motifi, beyaz saçlı ve beyaz giyimli olarak, insan biçimci bir görünüm sergilemektedir.Kuş kılığında kanatlı bir kadın görüntüsü de vermektedir.Altay Türkleri onu göklerden inen gümüş saçlı, güzel yüzlü bir kadın olarak düşünmüşlerdir.eş köşeli yıldız, özel  gizemli sembolü olarak 5 elementin birleşim ve uyumunu sembolize eder. Ateş- İrade, Hava -Zeka, Su =Duygu, Toprak= madde alemi ve Esir, Ether ise, ruhun özelliği olarak plazma enerjisi.
Bu yıldız baş aşağı gelemez.O zaman Ruh en yukarıdan en aşağı hale gelir.Türklerde ruh hep yukarıda sembolize edilir.

Göktürk yazıtlarına Gore başlangıçta, dört önemli şey yaratılmıştı,Yukarıda gök, aşağıda yer, ikisi arasında insanoğlu ve insanoğlunun üzerinde de,iki büyük Türk Kağanı,Bumın-Kağan ile İstemi-Kağan.Bu dört şey bütün varlıklar içinde en önemli dört unsuru teşkil ediyorlardı. Tabii olarak bu dört varlık, dünya, yani Micro-Cosmos’un temellerini de,teşkil eden unsurlardı. Uzay, yani Macro-Cosmos'un guneş, ay v.s. gibi unsurları, bunların dışında kalıyorlardı. 

Türkler yok edilmekten Ergenekon ile kurtulmuş,tekrar hayata gelmeyi Ergenekonda sağlamışlardır.
'Ergene', dağ kemeri; 'kon' ise dik demektir.

Altay dağlarında Türklere giriş için Dağ keçisi yol göstermiş,Çıkış için ise dişi kurt yol göstermiştir.
Dağ keçileri Türk mitolojisinde ve damgalarında çok önemlidir.
 “Dağ keçisi/teke damgası, Türklerin en eski damgalarından biridir. Bu damga, yüceliği, erişilmez yerlere erişilebilirliği, bağımsızlığı, özgürlüğü, kararlılığı, asaleti ve cesareti sembolize eden bir damgadır. Tengri‟nin yeryüzündeki temsilcisi olduğuna inanılan kağanı simgeler. Bu sebeple Doğu Türkistan‟daki, Moğolistan‟daki, Tuva‟daki, Saka Eli‟ndeki, Hakasya‟daki, Kazakistan‟daki, Kırgızistan‟daki Saka, Hun, Avar, Köktürk, Uygur, Kırgız… dönemlerine ait kurganlarda, mezarlarda, dikili taşlarda, yazıtlarda, kayalarda, heykellerde, kağanı temsilen veya kağana bağlılığı belirtmek için dağ keçisi damgasına/teke damgaya yer verilmiştir.


Altay Dağları Asya'nın tam anlamıyla kalbindedir.
Kendine has doğası, canlılarının yanında ilginçtir ki Altay Dağları konum olarak dünyanın en eski uzay istasyonlarının birine çok yakındır.

Altay Dağları'nın çok yakınında Rus uzay istasyonunun kalkış alanı mevcuttur. 
Baykonur Uzay Üssü !!
Bu üste hem bilimsel hem de askeri füzeler, uydular fırlatılıyor.

Baykonur Uzay Üssü 1955'te inşa edildiğinde Yuri Gagarin'in seyahati dahil birçok mühim çalışmanın adresi oldu.

Baykonur'dan roketlerin ana araçtan ayrılışını izleyen yerliler bu manzarayı tıpkı geçmişte gecenin ortasındaki "kızgın ve kızıl bir göz" olarak tanımlıyorlardı. Tabii yere indiği anı da ufak çaplı bir depreme benzetiyorlar!


Peki uzay roketlerinden Altay halının adete üzerine düşen roket parçaları bir endişe/Korku yaratmış mıdır? Hayır :))


Neden peki Baykonur'dan fırlatılan roketlerin parçalarının adeta kafalarına düşmesine karşın korku yoktur bu halkta? 
Diyorlar ki; ''Bize gökten zembille mi indiniz siz'' diyorlar.
Cevabımız ise evet 'Gökten zembille indik'' bu nedenle biz bunlara alışığız!

Temir Zembil de Altay dağlarında,siz zembili yanlış dağda arıyorsunuz !
Zamanı gelince bu gökten gelen Temir zembil kendisi ortaya çıkacaktır ama daha zamanı değildir.

Tufanlarda hayatta kalan bir avuç insan, dağlara kaçmış insanlardı.Dogmatik düşünmez iseniz eğer.!
Dağlar her zaman mistik ve gizemlidir.
İçinde çok şey bulundururlar...
Hayatta kalmayı da,kurtuluşu da dağlar simgeler !
Dağlar ve Karanlıkta parlayan yıldızlar hayatta kalanlara yol gösterir!




Think Tank
@Kaburgaadam


Yorumlar