ETRÜSKLER,ROMA İMPARATORLUĞU,FEBRUUS SITMA



ETRÜSKLER,ROMA İMPARATORLUĞU,FEBRUUS  SITMA 

Etrüsklerde Februus  "temizleyici" anlamında, arıtma ve ölüm tanrısıydı.
Yani Etrüsk Arınma tanrısı.
Februus Roma döneminde Febris oldu. Ateş tanrıçası ( febris ve Latince ateş anlamına gelir)
Roma mitlerinde,Ateş ve Sıtma durumda Febris çağrılıyordu.
Februus eski onuruna adlandırılan Februa (aynı zamanda Februalia ve Februatio), yıkama ve saflaştırma yay festivali. Februus' kutsal ay oldu Februarius (Februa ait) yani February yani Şubat ayı.
Romalılardaki Febris; yüksek ateş ve sıtmaya karşı koruyucu olan roma tanrıçası.
Roma’da Sıtma baş gösterince Etrüsk Sıtma tanrıçası Febris’i yardım için çağırırdı...
Etrüskler, tarihsel olarak günümüzde Toskana’nın güneyi ile Lazio’nun kuzeyi arasında kalan bölgede yaşadılar. M.Ö. 4'üncü yüzyılın sonlarından başlayarak, Roma-Etrüsk Savaşları ile birlikte Roma Cumhuriyeti’nin hakimiyeti altına girdiler. Son Etrüsk şehirleri de M.Ö. 100 civarında Roma tarafından ele geçirildiler.
Yapılan genetik araştırmalar, kökenlerinin günümüzde İzmir ve Aydın’ın bulunduğu bölgeden göç etmiş olduklarını gösteriyor.
Halikarnassoslu (günümüz Bodrum’u) Dionysius, Etrüskler hakkında şunları kaydeder:

“Başka hiçbir yerden göç etmediler; fakat çok eski bir ulustu ve kendi dili ve yaşam biçimiyle başkalarından farklı, kendi ülkelerine özgü bir halktı.”
Bu eski tartışma günümüze dek sürdü, çünkü Etrüskler hakkında dikkat çeken bir şey vardı; güneydeki İtalyan dilleri ve kuzeydeki Kelt kökenli lisanlar birbirine benziyordu ama onların lisanı, komşularınınkinden farklıydı. Etrüsk dili, bir dil devamlılığına aykırı görünüyor ve kimi insanlar açısından gerçekten de İtalya’ya dışarıdan göç ettiklerini kabul etmek daha mantıklı geliyor.
Etrüskler 6’ncı yüzyılın başında Katalonya ve Endülüs bölgelerine de ulaşmışlardı.
M.Ö 4’üncü yüzyılda, en güneyindeki Etrüsk şehri Veii’nin Romalı komutanı Marcus Furius Camillus (Romalı vakanüvis Marcus Terentius Varro’nun kaleme aldığı kronolojiye göre 396 yılında) tarafından ele geçirilmesiyle başladı.
Etrüskler, yeni düşmanlarına karşı anlaşmazlığa düştü. Efsanevi Romalı komutan Lucius Tarquinius M.Ö. 358-351yılları arasında savaşın cephesini genişletirken, Caere gibi şehirler Roma ile işbirliğine gitmişti. Diğer yandan, Roma, Etrüsk kentlerinin yerel politikasına da müdahale ediyordu. Örneğin, M.Ö. 302’de Arretium aristokratlarını, ayaklanan kölelerine karşı desteklemişti. Sonuç olarak, Roma etkisi büyüdü. M.Ö. 295 civarında yaşanan Sentinum Savaşı’nın ardından Romalıların bazı Etrüsk şehirlerini ve Kelt müttefiklerini yenilgiye uğratmasıyla, Etruria’nın tamamen işgal edilmesi yalnızca bir zaman meselesi haline geldi.
M.Ö. 3’üncü yüzyılın sonunda Romalılar 2’nci Kartaca Savaşı’nı başlattığı sırada, Etrüsk kentleri de Romalıları destekledi. Roma siyasetinde rol oynayan Etrüsk liderlerine, M.Ö. 90 ilâ 88 yılları arasında yaşanan İttifaklar Savaşı’ndan sonra, İtalya tarihinin yeni bir evresinin başlangıcını işaret eden biçimde, Roma vatandaşlığı verildi. Bu dönemle birlikte oluşmaya başlayan Roma İmparatorluğu, Etrüsk mirasını devralarak yeni bir evreye geçti ve Akdeniz Havzası’nın yanı sıra Avrupa kıtasının neredeyse tamamı, Kuzey Afrika ve Anadolu’ya doğru hızla genişlemeye başladı. Roma’nın yükselişi, Etrüsk kültürünün tamamen asimile olmasına ve tarihten silinmesine yol açtı.
İtalyan soyundan gelen insanlar üzerinde yapılan DNA testleri, Etrüsklerin atalarının günümüzde Türkiye’nin bulunduğu topraklardan göç etmiş olduğunu doğruluyor.

Günümüzde, torunları İtalya’da yaşayan Etrüskler, eski zamanların en büyük gizemleri arasındaydı. Hiçbir zaman doğru bir şekilde deşifre edilmeyen dilleri, klasik İtalya’da bulunan halkların dillerine benzemiyordu. Kökenleri asırlar boyunca bilginler tarafından ateşli bir şekilde tartışıldı. Ancak 2007 yılında sonuçlandırılan genetik araştırmalar, bu tartışmaya kesin bir nokta koydu. Araştırmalar, Etrüsklerin Lidya’dan, yani şu an Türkiye’nin bulunduğu bölgeden geldiğini ve günümüzün Toskana ve Umbrialılarının en yakın genetik akrabalarının, İtalya’da değil İzmir ve Aydın civarında bulunduğunu kesin biçimde ortaya çıkardı.
2007 yılında Fransa’nın Nice kentinde düzenlenen Avrupa Nüfus Genetiği Konferansı’nda, Toskana’nın üç bölgesinde yapılan bir çalışmanın sonuçları açıklandı. DNA örnekleri, Casentino Vadisi ve Etrüsklerle ilgili en önemli bulgulara ulaşılan iki kasaba olan Volterra ve Murlo’daki insanlardan alınmıştı.
Son üç Roma Kralı Etrüsk’lüydü. Roma’yı yönettikleri MÖ 620-509 yılları boyunca  Tarquinler zamanında, Capitolin Tepesine taştan duvarları olan tapınak ve forum yapılmıştır. İlk Etrüsk kralının adı Tarquin olduğu için diğer Etrüsk krallarına da Tarquin adı verilmiştir.Yani Tarquin=Tarkan
"Geçen yüzyılın başında ekseri bilginler Etrüsklerin M.Ö. 8 inci asırda tarih sahnesine çıktıklarına, kendilerinin o sırada birdenbire yoktan var olduklarına inanıyorlardı.
Şair Sextus Propertius (MÖ 50-16), Romalılar tarafından;
MÖ 396’da ele geçirilen Etrüsk kenti Veii (Veiima)için Elegies (Ağıtlar) isimli eserinde şu dizeleri kaleme almıştır:
“Senin eski bir kraliyet tacın vardı Veii /Ve forum’unda altından bir taht dururdu / Duvarların şimdi yankılanıyor çobanın borusuyla / Küllerinin üzerinde savruluyor yaz buğdayları.”
, Romalılar her şeyi Etrüsklerden öğrenmiş, medeniyetlerini Etrüsklerden almış olduklarından, onlara karşı kuvvetli bir aşağılık duygusunun tesiri altında idiler.

Bunun neticesi olarak, Romalılar Etrüsklere karşı düşmanlık ve kin besliyorlardı. Her Romalı Etrüskleri yenmek, ezmek Etrüsk olan her şeyi tahrip etmek arzusu ile yanıp tutuşuyordu.
Dört asır süren Etrüsk – Roma mücadelesi sırasında bu dinmez kinin vahşi ve korkunç tezahürlerine defalarca şahit olunmaktadır. Romalılar kentlerine pek yakın olan Veies şehrini kuşatmakla işe başladılar.
On sene süren kuşatmanın sonunda bir hileyle ile girdikleri şehirde misli görülmemiş katliâm yaptılar.
İsa’nın doğumundan 40 yıl önce Perugia zaptedildikten sonra, şehrin ileri gelenlerinden 300 kişi Roma’ya götürülerek, Sezar'ın mezarı üzerinde birer koyun gibi kurban edilirler..
Burada şunu kaydetmek lâzımdır ki, Etrüsklerin Romalılar tarafından yok edilişi dünya tarihindeki ilk metodik ve sistemli “jenosid” hareketidir.
Bu “ulus öldürme” hareketi kendini sadece maddî sahada değil, mânevî sahada da göstermiştir. Bizzat bir italyan yazarı şu itirafta bulunur: “Romalılar Etrüskleri yok etmekle kalmayıp, medeniyetlerinin en ufak izini bile ortadan kaldırmak için ellerinden geleni yapmışlardır.”
Bütün bunlar bir uygarlığı bütünüyle yok edemedi. Kültürleri,dil ve yazıları,onlardan bahseden destan ve efsaneleri,kurdukları Roma'dan başlayarak sayısı şehirleri,herbiri incelik ve sanat taşıyan lahitlerinden doğrularak kalktılar Etrüskoloji adlı bilim dalının doğmasına yol açarak yaşama döndüler ve ölümsüz oldular...
Yüz yıllar sonra... İtalya Torino Üniversitesi'nin son 4 yıl içerisinde yaptığı çok yönlü araştırmaların sonuçları açıklandı ve Etrüsk'lerin Anadolu'da ki aşırı kıtlık nedeni ile toplu halde Lidya'dan önce Limni Adası'na ve buradan da deniz yoluyla Orta İtalya'da ki Toskano bölgesine göç ettikleri ortaya çıktı.
Araştırmayı yürüten genetik uzmanı prof Dr.Alberto Piazza Toscano bölgesinde Etrüsklerin odaklandığı üç kasaba Volterra, Murlo, ve Casentino'da toplam 263 kişinden alınan kanın DNA testlerinin daha sonra Kuzey ve Güney İtalya, Güney Balkanlar, Sicilya Adası, Sardunya Adası, Limni Adası ve Anadolu'nun eski Lidya topraklarında yaşayanların toplam 1264 DNA sı ile karşılaştırıldığını ve en yakın olarak Türkiye'de yaşayanlarla es değerde bulunduğunu söyledi. Testlerde 5 kişinin DNA'sının Lidya bölgesindekilerle tıpa tıp, aynen uyduğunu da sözlerine ekledi.(2017).

Sivrisinekler 100 Milyon Yıl Önce de Sıtma Taşıyordu
Araştırmaya göre, sıtma taşıyan anofel sivrisinekleri 100 milyon yıl önce de mevcuttu.
Yılda 400.000’den fazla insanı öldürmeye devam eden bir hastalık.
Sıtma Roma Döneminden Beri Akdeniz’de Endemik Bir Hastalıktı...
Ve Sıtma hastalığı Kinin ile tedavi ediliyordu... Kınakına bitkisinin kabuklarından elde edilen ekstreler 17. yüzyıldan itibaren sıtma tedavisinde kullanılmaktadır. Bu bitki ekstresinde bulunan Kinin, (1820’li yılların ortalarına doğru izole edilmiş ve günümüze kadar milyonlarca sıtma vakasında kullanılmıştır. Kinin, son yıllarda Klorokin (Formül 8)’e dirençli
Plasmodium falciparum'un neden olduğu enfeksiyonların tedavisinde tercih edilmektedir.
Sıtma (malarya), dünyadaki en önemli tropikal parazitik hastalıktır. Yılda yaklaşık 300-500 milyon kişide bu hastalık ortaya çıkmaktadır ve 1-2 milyon kişi hayatını kaybetmektedir (Berger ve ark., 2006)


https://acikders.ankara.edu.tr/pluginfile.php/75526/mod_resource/content/0/Antimalaryal%20Bile%C5%9Fikler%201.pdf

Aminokinolin türevi bir bileşik olan Klorokin, 1943 yılında Almanya'da geliştirilerek, tüm dünyada sıtmaya karşı tedavi ve 2 profilaksi sağlamak amacıyla kullanılmaya başlanmıştır (Baird, 2005). Amodiyakin (Formül 9), Klorokin’den daha aktif bir bileşik olmasına rağmen, malarya tedavisinde geniş bir kullanım alanına sahip değildir. (Castell, 2003).

Yeni Dünya’da 15- 20 milyon yıllık bir fosil sivrisinekte sıtmayı ilk keşfeden Poinar, “Bilim insanları, sıtmanın nasıl ve ne zaman evrimleştiği konusunda uzun zamandır tartışıyor.”
Bu, günümüzde insanlara enfekte olan ve öldüren tür olan Plasmodium sıtmanın ilk fosil kaydıydı.
“Eski sıtma tarihini anlamak, günümüzdeki yaşam döngüsünün nasıl geliştiği ve bulaşmasını nasıl keseceğimiz konusunda ipuçları verebilir.
Sıtmanın cinsel üreme aşaması sadece taşıyıcı böceklerde gerçekleştiğinden, Poinar, taşıyıcıları, bulaştırdıkları omurgalılar yerine malarial patojenin birincil ev sahipleri olarak kabul ediyor.
Sıtmanın ilk kaydı MÖ 2.700’de Çin’de gerçekleşti ve bazı araştırmacılar sıtmanın Roma İmparatorluğu’nun düşüşüne neden olduğunu söylüyor. Dünya Sağlık Örgütü’ne göre 2017’de dünya genelinde 219 milyon sıtma vakası vardı.


KİNİN,KINAKINA AĞACI , sıtma hastalığının başarıyla tedavi edilip ölümlerin önlenmesini sağlayan bir ilaçtır. Tonik adlı gazlı içeceğe acımsı tadını veren temel madde de kinindir. Geçmişte Milyonlarca İnsan Sıtmadan Öldü Sıtma hastalığı tarih boyunca en ölümcül hastalıklardan biri olmuştu.
Sıtma hastalığının diğer adı “Malaria”dır ve İtalyanca “Kötü hava” anlamını taşıyan “mala aria” ifadesinden gelir. Roma döneminde, toplu ölümlere neden olan sıtma salgınına kötü havanın neden olduğuna inanılırdı. Bu nedenle sıtmaya, bataklıktaki kötü kokulu havadan esinlenilerek malaria adı verilmişti. On bin yıl önce insanların tarım ve hayvancılığı geliştirip dere ve göl kenarlarına yerleşmesinden sonra, parazit popülasyonu arttı ve salgınlar ortaya çıktı. Sıtma hakkında bilinen en eski yazılı belge 4700 yıl önceye aittir ve Çin’de yazılmıştır. Eski Mısır, Antik Yunan ve Roma dönemlerinde sıtmadan bahseden yazılı belgeler vardır. Roma döneminde, imparatorluğun sıtma nedeniyle yok olma tehlikesi atlatmıştır.

Kabuklarından kinin üretilen kınakına ağacı Kınakına Kabuğu Sayesinde Sıtmadan Ölenlerin Sayısı Hızla Azaldı Mısır’da 4700 yıl önce piramitlerin yapımı sırasında işçilere bol miktarda sarımsak verilirdi. Sarımsağın işçileri sıtmadan korumak için verildiği sanılıyor. Kleopatra ve önceki firavunlar, uyurken cibinlik kullanarak sivrisineklerden korunurdu. Ancak Mısırlılar’ın sıtmanın sivrisinekler tarafından yayıldığını bildikleri hakkında bir belge yok. Orta Çağ’da ve sonrasında, sıtma Avrupa’da çok sayıda ölüme neden oldu. Sıtmadan ölenler arasında 4 papa ve çok sayıda kardinal de vardı. Avrupalı misyonerler 1600’lerde, Peru’da doktorların sıtma olanlara bir toz içirip onları iyileştirdiğini görmüştü. Perulular bu ilacı kınakına ağacının kabuğunu öğüterek yapıyordu. Perulular kınakına kabuğu ihraç ederek zengin oldu. Perulu yetkililer, kınakına tohumlarının ülke dışına çıkartılmasını yasakladılar. Ancak Hollandalılar Peru’dan kaçırdıkları tohumlarla Java Adası’nda kınakına ağacı yetiştirdi. Hollanda, 1930’larda yılda 10 bin ton kınakına kabuğu üreterek dünya ihtiyacının çoğunu karşılıyordu. Almanlar II. Dünya Savaşı sırasında Hollanda’yı işgal ettiği ve Japonlar da Java Adası’nı ele geçirdiği için ABD kınakına bulamadı. Bu nedenle savaşta on binlerce ABD askeri, kınakına olmadığı için sıtmadan öldü. ABD, Filipinler’de ele geçirdiği tohumlarla Costa Rica’da kınakına yetiştirdi. Japonlar savaşta Java’daki kınakınayı iyi değerlendiremediği için on binlerce Japon askeri sıtmadan öldü. 3 Sıtma hastalığına neden olan paraziti bulan Dr. Laveran Kınakınadan Kinin İzole Edildi, Sıtmayı Sivrisineklerin Yaydığı Anlaşıldı Fransız kimyacı P. J. Pelletier ve Fransız eczacı J. B. Caventou, 1820’de kınakına kabuğundan “kinin” adlı etken maddeyi izole etti. Kimyacı ve eczacılar kabuktaki kinini izole edip hastaların ilacı uygun dozda almasını sağladı. Savaş sırasında ABD, kinini sentetik olarak üretmek isteyince tanınmış kimyacı R. B. Woodward 1944’te kinini sentezlemeyi başardı. Kinin içeren sıvıların, floresans özelliği olduğu ve UV ışını altında parladığı da keşfedildi. Sentetik olanı pahalı olduğu için kinin, kınakınadan elde edilmektedir. Kana bulaşan bir parazitin sıtmaya neden olduğunu 1880’de C. L. A. Laveran adlı Fransız doktor keşfetti. Hastaların alyuvarlarına yerleşen parazitin sıtmaya neden olduğunu keşfettiği için Dr. Laveran’a, 1907’de Nobel Tıp Ödülü verildi. İngiliz asıllı Dr. R. Ross, Hindistan’da iken 20 Ağustos 1897’de sıtma salgınlarında, dişi bir sivrisinek türünün taşıyıcılık yaptığını kanıtladı. Bu nedenle, Dünya Sivrisinek Günü olarak belirlenen 20 Ağustos’ta her yıl Dr. Ross anılır. Ross, larvalardan 20 tane sağlıklı sivrisinek elde etmiş ve sıtma hastalığı nedeniyle hastanede yatan Husein Khan adlı hastaya para ödeyerek sivrisineklerin onu ısırmasını sağlamıştı. Bu hastanın kanını emen sivrisineklerin sıtma parazitini taşır hale geldiğini bulduğu için Ross’a, 1902’de Nobel Tıp Ödülü verildi. Yalnızca Anofel türü dişi sivrisineklerin sıtmayı insanlara bulaştırdığını, 1889’da kanıtlayan İtalyan doktor G. B. Grassi de Nobel Ödülü’ne adaydı. Ödül kurulu ödülü ikisine birlikte verecekti, ama Ross itiraz edince tıp camiasının desteğine karşın İtalyan Grassi ödüle ortak edilmedi. Bataklıklar kurutularak, Anofel türü 4 sivrisineklerle mücadele edilerek ve ayrıca kinin, klorokin, primakin ve artemisinin gibi ilaçlar kullanılarak sıtma salgınları minimize edildi.

Tonik, (içecek) içine kinin katılmış sodaya verilen addır. Kokteyllerde sıkça kullanılır.

Halk arasında sanılanın tersine tonik hiç alkol içermez. Bu sanı genellikle tonik'in çok bilinen alkolü içecek karışımlarından olan Cin Tonik içeriğinde kullanılmasından ve bu içecek ile özdeşleşmesinden kaynaklanır. Cin ve tonik karışımı ilk olarak Britanya Hindistanı içinde yaşayan Britanya uyruklu kişilerince tüketilmiştir. İçine sıtma ilacı olan kininin katılması,o bölgede hüküm süren sıtmaya karşı korunma amaçlıdır.Bugünkü orijinal tonik sodası içinde bulunan kinin konsantrasyonu ile o dönemin şifa için kullanılan tonik sodası ile arasında büyük fark vardır, ve bundan ötürü de çok daha az acıdır. Kinin, konsantrasyon açısından çok az dahi olsa ultraviyole ışık altında floresan özellik gösterir.

Aynı zamanda, günümüzde, tonik soda limonla veya misket limonuyla beraber popüler olarak tüketilmektedir.

Cin-Tonik Hindistan’da İngiliz Subaylar Tarafından Geliştirildi İngiliz Sömürgesi olan Hindistan’da görevli İngiliz askerlerine, onları sıtmadan korumak için kinin içirildi. Subaylar tadı acı olduğu için kinini; cin, şekerli su ve buzla içerdi. Bu karışım çok sevilince, kinin ve şekerli su içeren gazlı bir içecek üretildi ve adına “tonik” denildi. Cin-tonik; cin, tonik ve buzla hazırlanan bir kokteyl olarak dünyaya yayıldı. Bu içeceklerin bir litresinde en çok 80 miligram kinin bulunmasına izin veriliyor. Ülkemizde 1926’da başlayan sıtma mücadelesi başarılı oldu. Sıtmanın ihbarının mecburi oluşu, Sıtma Savaş Dispanserleri ve 4871 sayılı yasayla başarı sağlandı.
Ve şimdi 2020 yılına gelindiğinde yetkililer Corona (Taç)Virüsü,Covid-19 için neler demişler...



Peki İtalya'da Corona virüsün en çok etkilediği yerler nereler idi;
Daha yoğun olarak Kuzey italya;
Lombard Bölgesi ve Milano çıkış ve yayılış yeri idi.


Peki En az etkilenen bölge nereler?
Eski Etrüsk yerleşim yerleri desek ?↘

Koyu yeşil alan ilk Etrüsk yerleşim bölgesi Roma sınırına kadar

ETRURIA ilk yerleşim yeri Etrüsk


Sıtma ilacının Covid-19 tedavisindeki etkisi hakkında önemli bir çalışma yayınlandı
Antiviral sıtma ilacı olan Klorokine'nin Covid-19'u tedavi edebildiği konusunda yeni bir bilimsel çalışma dünyadaki bilim insanları tarafından incelenmesi için cuma günü yayınlandı. Çalışmanın altında Stanford Profesörü Thomas R.Broker ve Columbia Üniversitesi Doktoru James M.Todaro'nun imzası bulunuyor ve Klorokine'nin koronavirüsü etkili şekilde tedavi ettiği belirtiliyor.

https://tr.euronews.com/2020/03/17/koronaya-karsi-ilaclar-antikorlar-asi-calismalari-iyi-haberleri-duymak-ister-misiniz

Selamlar,
Think Tank
@Kaburgaadam






Yorumlar