ANADOLU/HERMES/THOT/BALINAS/TARSUS HERMETİZM/GNOSTIZM/SETH/ENOCH VE HERŞEY

ANADOLU/HERMES/THOT/BALINAS/TARSUS

HERMETİZM/GNOSTIZM/SETH/ENOCH VE HERŞEY.

“As above; so below. As within; so without. As with the universe; so with the soul.” ~ Hermes Trismegistus

Zümrüt tableti,ya da Emerald tablet!
Bazıları tabletin evrenin sırlarını içerdiğine inanıyor...
Hermetizm, gnostisizm, Batı simyası ve biliminin orijinal kaynağı olarak kabul edilen tablet, eski bir filozof, şifacı ve bilge olan anlaşılması zor Hermes Trismegistus'tan ayrılamaz. Trismegistus'a referanslar Rönesans, Hıristiyan, İslam, Roma ve Yunan edebiyatında bulunabilir...

Tablet, antik dünyada, İsa'nın doğumundan önce ve sonra, İtalyan Rönesansı da dahil olmak üzere canlanma dönemleriyle birlikte ortaya çıkıyor ve kayboluyor.
Dünya dışı bir eser!:) Yani dünya dışı bilgiler.

Hermes Trismegistus, namı diğer Tyana'lı Apollonius'un Mısır, Yunanistan ve Mezopotamya'yı dolaştığı söylenir. Mısır bilgelik, yazı, sihir ve bilim tanrısı - kutsal yazıcıların koruyucu tanrısı Thoth ile ilişkilendirildi. Thoth'un adı ve nitelikleri, Yunan tanrısı Hermes ile eşanlamlıydı - ve dünyevi Hermes'in yüceltici “Trismegistus”, “üç kez büyük” anlamına gelir. Bazıları adamın aslında tanrının vücut bulmuş hali olduğunu iddia ediyor.

16 CE'de Anadolu'da, şimdi Türkiye'de doğan Balinas, daha sonra Tyana'nın Apollonius'u olarak bilinir...
Hauck'a göre, Tyana'da büyüyen bir çocukken Balinas, ebeveynlerini ve öğretmenlerini, "Varoluşun gerçek doğası nedir?" gibi cevaplanamaz sorularla rahatsız etti. 14 yaşındayken ve yerel öğretmenlerin bilgilerini tükettiğinde, ailesi onu Türkiye'nin Akdeniz kıyılarına yakın Tarsus'ta bir öğretmene gönderdi. Öğretmen, Fenikeli Euthydemus, Balinas'ı Pisagor bilgisine maruz bıraktı ve onu Platon'un öğrencilerine tanıttı.

Efsaneye göre Balinas, Zümrüt Tablet ve hermetik metinlerin bulunduğu mağarayı keşfetti ve hayatının geri kalanını içeriklerine hakim olmak için harcadı. Hauck şöyle yazıyor: "Balinas, evrende "Tek Şey"in [İlahi kaynak] var olduğu gibi, bunun her birimizde yansıtıldığını ve mükemmel bir ifade ararken reenkarnasyonlar yoluyla evrimleşen "ruh" olarak var olduğunu öğretti.
Sadece daha "büyük bir amacı olan bir şeyin" "GEÇİCİ taşıyıcısı.”

Hermetica'nın simya, astroloji, felsefe, coğrafya, tıp, teoloji ve müzik metinlerini içeren 42 kitabını ve tabletini kim yarattı? Efsaneye daha derin bir bakış, Zümrüt Tablet'in ve ona eşlik eden metinlerin yazarının, insan ve tanrı krallıklarının arasında yer alan eski bir figür olan Thoth'un olduğunu ortaya çıkarır.
Yunanistan ve Mısır arasındaki kültürel çapraz tozlaşma nedeniyle Thoth, Yunanlılar tarafından tanrı Hermes olarak kabul edildi. 
Gnostik gelenekler, Seth/Thoth'un Nuh, Musa, İbrahim, Enoch ve İsa'nın en eski atası olduğunu kabul eder. Seth/Thoth aynı zamanda en eski Gnostik kültlerden biri olan ve modern Hıristiyan geleneğini ve inançlarını büyük ölçüde etkileyen Sethianlara da ilham verdi.
Bazı bilginler, Tevrat'ın "Thoth'un Kayıp Kitabı" olduğunu iddia ederler....

Thoth ile eşanlamlı olan ilk Hermes'in, Büyük Thoth olan Agathodaimon'un oğlu olduğu söylenir; tüm öğrenme, bilgi ve kutsal yazıcıların tanrısı. Büyük İskender MÖ 331 civarında Mısır'ı fethettiğinde, o ülkenin tüm eski hazinelerine erişimi olan firavun oldu. Thoth'un mezarını bulmaya takıntılıydı, çünkü ona bir insanı tanrıya dönüştürebilecek sırlar içerdiği söylendi.

İskender mezarı, tableti ve metinlerin önbelleğini günümüz Libya'sında buldu. Metinleri kopyalamak ve tercüme etmek için bilginleri ve rahipleri alıkoyan İskender, Hermetica adı verilen tablet ve metinlerin incelenmesine adanmış İskenderiye Kütüphanesi'nin inşasına başladı .

Hikaye devam ederken, İskender ordularıyla birlikte Hermetica'yı alarak doğuya Hindistan'ı fethetmek için ayrıldı . Yolda tableti ve metinleri bir daha geri dönmemek üzere bir mağaraya sakladı - sefer sırasında öldü.

Genç Balinaların onları 300 yıl sonra keşfettiği mağaraydı. Ve tabletin öğretilerini özümseyen ve onları insan bilincinin ışığına getiren Balinas'dı.

Bu amaçla tercümanlar tutuldu ve öğrenciler tabletleri ve parşömenleri kopyalamaya başladı. Sistematik düşünceyi inşa etmek için dikkatli bir çeviri gerekliydi ve Müslüman inanç dinlerinin kavramlarını oluşturmak ve Abbasilerin izlediği bir devlet stratejisi olan İslam'a girişleri artırmak için önemliydi.

Bağdat, Yunan felsefesinin Arapçaya çevrilmesinin merkezi oldu. Bağdat'tan en popüler edebiyat , “Alaaddin'in Masalı ve Harika Lambası” nın aa Moor karakterine benzeyen sihirbazlar tarafından yaratılan icatları ve bilimi anlattığı Binbir Gece koleksiyonudur .

Shaharzad, Moor hakkında şunları söylüyor:

“İlk gençlik yıllarından itibaren sihir ve büyü, coğrafya ve simya, astroloji, ilaçlama ve büyü okudu; böylece otuz yıllık büyücülükten sonra, bilinmeyen bir yerde güçlü bir lambanın varlığını öğrenmişti, sahibini dünyanın krallarının ve güçlerinin üstüne çıkaracak kadar güçlü.”- John Freely, Aladdin'in Lambası.


Güç ve uzun ömür, antolojilerin ve folklorun merkezi haline geldi. Yaşam iksirinin avı, filozoflar ve yazarlar arasında favori bir konu haline geldi; Bunların çoğu, kültleri on dokuzuncu yüzyıl sömürge tarihinde okült araştırmaları ve gizli toplulukları kuran Hermetiklerin mirasıydı. İlginç bir şekilde Arap efsaneleri, ölümsüzlük çeşmesini tadan tek bilgenin Hızır'dan söz eder. Denizlerin koruyucusu ve İskender'e gençlik pınarını bulmasında yardım eden kişi olarak bilinir. Daha sonraki filozoflar, yaşam iksirini tanrı bilgisine ulaşmakla karşılaştırırlar.

Arap simyası, Mısır'ın Hermetik gelenekleri ile Yunanlıların felsefi geleneklerinin bir karışımıydı. Arapça Al-Kimia'nın en ünlü şahsı, “Üç kat büyük Hermes” anlamına gelen Hermes Trismegistos'tur. Hermes'in gerçek ya da mit olarak tarihselliği kanıtlanamaz, ancak modern tarih onun kökenlerini Yunan tanrısı Hermes ya da Mısır tanrısı Thoth'tan açıklamaya çalışırken, birçok Hıristiyan yazar ondan bir pagan peygamber olarak bahseder. Hermes Trismegistus'un evrenin sırrına sahip bir tablet olan Zümrüt Tablet'in yazarı olduğuna inanılıyor. Tabletin Arapça çevirisi Cabir İbn Hayyan'a atfedilirken Hermes'e Kuran'da özel bir ad verilir. John Eberly, Al-Kimia adlı kitabında yazıyor.Simyada yaygın olarak kullanılan 'yukarıda nasılsa, aşağıda da öyle' ifadesinin Zümrüt Tablet'ten ödünç alındığı. Eberly ayrıca,


“ El-Kimia sanatı, bilgelerin, peygamberlerin, velilerin toplamı, mükemmelliğidir; bu ünlü hermetik ifadenin amacı ve sürecidir, 'yukarıda nasılsa aşağıda da'. Bu kutsal sanatın Doğa yasalarının kuralları dışında bir amacı yoktur. Simyacı, tüm yaratılışın yalnızca yaratıcıya bağlı olduğunun ve Tanrı'nın iradesi dışında hiçbir şeyin elde edilmediğinin farkındadır. İşinden çok anlar, aslında varlığının ta kendisi Tanrı'nın iradesidir. Al-Kimia , inşaallah, maddenin ruhsallaştırılmasını ve Kutsal Ruh'un maddileştirilmesini gerçekleştirmek için doğal evrim sürecini hızlandırır.

Arap keşişlerinin ve filozoflarının bu ortak zorunluluğu, Endülüs'e vardığında tam bir döngüyü tamamlayan eski Mısır, Yunanistan ve Bizans uygarlıklarının mirası olan bir bilim ve tasavvuf kültüne yol açtı.

Bazı müellifler eski Mısır dinindeki Thoth'u, Mûsevîlik'teki Uhnuh'u, Budizm'deki Buda'yı, Zerdüştîlik'teki Hôşeng'i ve İslâm'daki İdrîs'i onunla birleştirmişlerdir. Meselâ Taberî ve Fahreddin er-Râzî'ye göre İbrânîler'in Uhnuh'u ile Kur'ân-ı Kerîm'deki İdrîs aynı şahıstır (Târîḫu'ṭ-Ṭaberî, I, 103; Mefâtîḥu'l-ġayb, XXI, 233-234). Bîrûnî ise İdrîs'in Buda olabileceğini düşünmektedir (el-Âs̱ârü'l-bâḳıye, s. 188). Bazıları da birkaç Hermes'ten söz edilebileceğini ileri sürmüşlerdir (İbnü'l-Kıftî, s. 346-350). İlgili rivayetler arasındaki farklılıklara rağmen Hermes motifinin bütün kültür ve medeniyetlerde asgarî şu üç ortak özelliğe sahip bulunduğu görülmektedir: a) Bir şekilde tûfanla beraber anılır; b) Bütün kültürlerde seçkin, bilgili, nebî veya velî bir kişi olarak gösterilir; c) En önemlisi bütün geleneklerde onun yüce bir makama (semâya) çıktığı düşünülür.

Mandeistler nur meleklerinden Zehrun'u güneş feleğiyle özdeşleştirdiklerinden Hürmüz veya Hermez adının buradan geldiği ve daha sonra bunun Sâbiîler tarafından Hermes'e dönüştürüldüğü muhtemel görülmektedir; çünkü Sâbiîler Mısırlı Hermes'i kendi peygamberlerinden biri olarak tanıyorlardı. İbrânîler'e göre onun adı Uhnuh'tur ve "ders vermek, inâbe vermek" ya da "aydınlatmak" anlamlarını taşımaktadır (EJd., VI, 793). Bu durumda Uhnuh ismi "çok ders vermek, çok ders çalışmak" anlamlarını içerir; Arapça'daki İdrîs de bundan türetilmiştir (Fîrûzâbâdî, VI, 51). Diğer bir görüşte ise Mısır firavunlarından güneş monoteizminin kurucusu Akhnaton'un (m.ö. 1375-1354) adının Uhnuh'a, ölüler âleminin tanrısı Oziris'in adının da İdrîs'e dönüşmüş olabileceği ileri sürülür (A. Gassân Sâbûnî, s. 8). Mes'ûdî Hermes kelimesinin Utârid gezegeni anlamına geldiğini söylerken onun kozmik bir değer ifade ettiğini vurgular (Mürûcü'ẕ-ẕeheb, I, 39). Hint geleneğinde bir felekî Buda, bir de tarihî Buda bulunmaktadır. Tarihî Buda'nın annesinin adı Maya'dır; Grek mitolojisindeki aynı adı taşıyan büyük tanrılardan Zeus'un oğlu Hermes'in annesinin adı da Maia'dır. Ayrıca Sâbiîler'in Hermes için kullandıkları Buzasaf ismiyle Buda (Budha) ismi arasında da bir benzerlik göze çarpmaktadır. İran kültüründe ise Hôşeng diye anılan Buda'nın ulvî şeylerden ilk bahseden bilge olduğu düşünülür.
Hermes'in, hikmetin kaybolmasından korktuğu için Barbâ ve Panopolis (Ihmîm) adlı piramitleri inşa ettirerek kendinden sonra gelecekler için bütün ilimlerin formüllerini bunların iç duvarlarına kazıdığı rivayet edilir. Bundan dolayı Hermes kelimesiyle "ehram" arasında bir irtibat kurulur (ABr., X, 601) ve onun iç duvarlara kazıdığı bu yazılara "hierograph" (kutsal harf) denilir. Bunlar, hikmetin ehil olmayan ellere geçmesini önlemek için sembolik tarzda yazılmıştır.

Eflâtun aritmetik, geometri, yazı ve diğer bazı ilimlerin kurucusu olarak Mısır tanrısı Thot'tan bahsetmiştir (Phaidros, s. 110; Philebos, s. 25). Mısırlılar'ın Aa Aa (üç kere büyük) Tehuti şeklinde söyledikleri "mürşid" veya "öğretmen" anlamına gelen bu ismi Grekler Hermes Trismegistos tercümesiyle kendi dillerine almışlardır. Bazı müslüman düşünürler bu üçlü oluşa "hikmet üçgeni" (müselles bi'l-hikme) anlamını verirken bunu nübüvvet, hikmet ve hilâfetin Allah tarafından ona bahşedilmesi diye yorumlarlar (Nişancızâde, I, 124-128)

Yunan ve İslâm felsefî geleneklerindeki muhteva ile ilginç benzerlikler gösteren Mısır kaynaklı efsaneye göre Thot güneş tanrısı Horus'un oğludur. Herodot Thoth'un, yahudi âlimi Profiat Duran da Enoh'un Hermes olduğunu ileri sürerler (EJd., IX, 372). Ancak Mısırlı Thoth'un Yunanlı Hermes'e dönüşmesi sürecinde varlığının semavî yanını kaybederek birtakım kozmik güçlere sahip bir Grek mitolojik şahsiyeti haline geldiği görülür. Çok daha sonraları ortaya çıkan Hermesçilik akımı da bu yüzden saf metafizikten ziyade tabiat ilimleriyle ve sihirle ilgilenmiştir. Romalılar ise ona Merkür Trismegistus adını verirlerdi. Çiçero'ya göre, Argus'u öldüren Merküri adlı bir zat bu olay üzerine Mısır'a kaçmak zorunda kaldı, orada Mısırlılar için kanunlar koydu ve öğütler verdi. Mısırlılar ona Thoth dediler ve yılın birinci ayını (eylül) onun adıyla andılar. Bu bilgileri Çiçero'dan aktaran Lactantius ayrıca Hermopolis şehrini kuranın da o olduğunu, bu kişinin Eflâtun ve Pisagor'dan çok önce yaşadığını söylemektedir. Roma kaynaklarında yaşadığı dönemle ilgili başka görüşler de vardır.

İslâm kültüründe Hermes'in karşılığı İdrîs peygamberdir. Felsefî literatürde daha çok Hermes, ilâhiyatta ise İdrîs adı kullanılır (bk. İDRÎS). Bazı müslüman düşünürler, "Hermesü'l-müselles" tabirinden her biri değişik özelliklere sahip üç ayrı Hermes olduğu sonucunu çıkarırlar (İbn Cülcül, s. 5-10). Onlara göre birinci Hermes veya Hermesü'l-Herâmise Gauomarth'ın (Ar. Ciyûmert, Giyûmers) sülâlesinden gelir ve Uhnuh/İdrîs ile aynı şahsiyettir. Telakkiye göre insanlara gökler hakkında ve tıp konusunda bilgiler veren ilk insan odur; ayrıca yazının mûcididir ve insanlara giyinmeyi öğretmiş, onlara Nûh tûfanından haberler vermiş ve Allah'a ibadet için mâbedler yapmıştır. İkinci Hermes tûfandan sonra Bâbil'de yaşamıştır. Tıp, felsefe ve sayıların gizli özelliği bulunduğunu konu alan ilmin (ilmü havâssi'l-erkām) üstadıdır. Pisagor'un hocası olan bu kişi tûfanın ardından ilim ve hikmeti ihya etmiş, Nemrûd'un tahribinden sonra da Bâbil'i yeniden kurmuştur. Kitâbü Ẕaḫîreti'l-İskender'de tûfandan önce bütün bilgileri deniz kenarında bir tünel içerisine gizlediği, çok sonra Belinus'un (Apollonios) bunu bulduğu ve Aristo'ya verdiği, onun da İskender'e aktardığı söylenir. Üçüncü Hermes ise (Mısırlı Hermes) Fustat yakınlarındaki Münif'te (Men-nofer, Memphis; İskenderiye'den önceki ilim merkezi) doğmuş, Agathedemon'un (Ar. Gûsâdîmûn, Agsâzîmûn, Agâsâzîmûn) öğrencisi olmuş ve birçok şehir kurmuştur. Aynı zamanda tıp, felsefe, simya, hayvanlar ve zehirli bitkiler hakkında kitaplar yazmıştır. Bunun, Aristo ile Eflâtun'u şerheden İskenderiye okulu mensuplarından Hermes el-İskenderî olduğu da rivayet edilir.

İslâmî kaynakların çoğu, Hermes'in doğum yeri olarak Aşağı Mısır'da Münif'i, bazıları da Bâbil'i gösterir ve kendisinden Âdem ile Şît'in şeriatını terkedenlerden uzaklaşması istendiğinde Mısır'a gittiğini söyler. Efsanesinin geçtiği kültürlere göre Yemen, Mısır, Bâbil, Harran, Fars gibi değişik yerlerde doğduğu da rivayet edilir. Tûfandan önce veya sonra yaşadığı konusunda da farklı görüşler vardır. Şüphesiz antik düşüncelerle müslümanların temasta bulunduğu yegâne kanal Ortadoğu hıristiyan merkezleri değildi; Bâbil dinine ait unsurları Grek geleneğinin ezoterik yönleriyle birleştiren Harran'daki Sâbiîlik de vardı. Sâbiîler'in ünlü bilginlerinden Sâbit b. Kurre, Hermes'in Kitâbü'n-Nevâmîs'ini Süryânîce'den Arapça'ya çevirmiştir. Kindî'nin talebesi İbnü't-Tayyib es-Serahsî ise Hermes'i Sâbiî dininin kurucusu olarak gösterir. Konuyla ilgili rivayetler arasında Sâbiî sözcüğünün Sâbi'den türetildiğini ve bunun da Hermes'in veya İdrîs'in oğlu Metuşelah'ın oğlunun adı olduğunu nakledenler vardır. Bugün dahi Irak'ta varlığını sürdüren küçük Sâbiî cemaati 7 Ocak (Azer) gününü Hermes bayramı diye kutlamaktadır.
Peki bütün bu anlatılanların sümerdeki Kader tabletleri,ME,BEN tabletleri ile alakası var mıdır?
Buradan devamla okumanızı tavsiye ederim.
https://kaburgaadam.blogspot.com/2019/12/prometheus-ve-zu-efsanesi-birlikte.html.

Devam edelim...

Eski bilgiler, İncil'deki Büyük Tufan'dan önce, Thoth'un biri zümrüt yeşili ve biri altın olmak üzere iki büyük sütun inşa ettiğini ve tüm parşömenlerini, öğretilerini ve kutsal nesnelerini içine yerleştirdiğini söylüyor. Hauck, "Mısır kayıtları, Thoth'un 36.525 el yazması yazdığını belirtir, ancak bu, onun tüm bilgilerin toplamını yazdığını belirtmenin başka bir yoluydu."

Tarihçi Herodot'a göre, sütunlar binlerce yıl sonra Mısır şehirleri Heliopolis ve Thebes yakınlarında keşfedildi. Daha sonra sütunlar Mısır'daki en eski tapınak alanı olan Thebes Tapınağı'na yerleştirildi ve orada Büyük İskender tarafından keşfedildiler.

Iki sutun hikayesi icin ayrıca......okuyunuz.

https://kaburgaadam.blogspot.com/2020/02/iki-sahitiki-zeytin-agaci-iki-tanikiki.html


İkinci Hermes: Akhenaten

Akhenaten , 32 Mısır hanedanının belki de en tuhaf firavunuydu. Karısı olağanüstü güzellikte Nefertiti idi ve onun zamanında, 18. Hanedanlık döneminde (kabaca 1330 BCE), androjen olarak tanımlandı, genellikle kızlarından en az biri tarafından miras alınan, dramatik olarak uzatılmış bir kafatasına sahip cinsiyetten bağımsız bir figür olarak gösterildi. .

Şimdi bazıları tarafından "dünya dışı firavun" olarak adlandırılan Akhenaten, Mısır dininin ve kültürünün neredeyse her yönünü bozdu. Bazıları, Zümrüt Tableti saltanatının başlarında bulduktan sonra, doğum adını Amenhotep IV'ten Akhenaten'e, metinden aldığı vahiyler sonucunda “Aten'e (tek şeye) hizmet eden” anlamına gelen Akhenaten olarak değiştirdiğini düşünüyor.

Akhenaten, kendisini yeni, tek tanrılı bir dinin babası ilan ettiğinde, güçlü Mısır rahipliğine ve onların tanrı ve tanrıça panteonlarına meydan okudu. Güneş güneşi tarafından temsil edilen tek bir yaratılış kaynağı olduğunu iddia etti. Gökten dünyaya ışınlar yayan bir güneş diski ile temsil edilen bu tekilliğe “Aten” adını verdi. Bir şeyin altında yatan ilke ışıktı - her şeyin kaynağı olarak parlak, kozmik ışık - Kutsal Işık .

Haydut firavun, Mısır toplumunda kadınların statüsünü yükselterek ve kadın ve erkeklerin aynı mahalleyi paylaşmasına yönelik yasakları kaldırarak diğer tabuları da yıktı. Onun yönetimi altında, geleneksel sert profillerin aksine, sanatsal tasvirler daha etkileyici ve gerçekçi hale geldi.

Zümrüt Tablet bilginleri, Akhenaten'in ilhamının tabletin kendisinden geldiğini tahmin ediyor. Tarihsel belgeler, tabletten kendi yönetimine ilkeleri uygulama çabalarını kaydeder; Gerçekte yaşamak ve doğal, kozmik yasalara göre yaşamak gibi, daha sonra devrimci olan kavramları destekledi. Güçlü dini kurumlar tarafından “kafir firavun” olarak adlandırılan Akhenaten, tekil tanrısına “ gerçek şey” anlamına gelen “ Maat ” adını verdi . Bazı tarihçiler, Akhenaten'in yazılarının daha sonraki Yahudi ve Hıristiyan tek tanrılı “tek tanrılı” dinlerin kaynağı olduğuna inanırlar.

Tarihçiler tarafından eksantrik bir aptal olarak tasvir edilen Akhenaten, 17 yıl hüküm sürdü. O ve Nefertiti'ye ne olduğunu kimse tam olarak bilmese de, artık haklarından mahrum bırakılan ataerkil rahipler tarafından öldürüldükleri kabul ediliyor. Yerini 10 yaşındaki Tutankhamun aldı, ancak birçok kişi tarafından hala Thoth/Hermes'in bir enkarnasyonu olduğuna inanılıyor.
Mısır şehri İskenderiye, çeşitli felsefi, bilimsel ve manevi öğretilerin buluşma yeriydi. MÖ 47'de Julius Caesar tarafından gerçekleştirilen İskenderiye kuşatması sırasında, yangın, orijinal yazılı simya ilmi de dahil olmak üzere 400.000 parşömen içeren ilk ve en ünlü evrensel kütüphanenin bir kısmını yok etti. Ancak bu bilginin çoğu Yunan kültürüne çoktan geçmişti ve İslam'ın yayılmasıyla Arabistan'a aktarılmıştı.”- John Eberly, Al-Kimia: The Mystical Islamic Essence of the Sacred Art of Alchemy.

Erkekler tarafından sömürülen en eski metaller, kendi doğal durumlarında meydana gelen metallerdi. Metal işçiliği bir faaliyet olarak tamamen tapınağa bağlıydı ve rahibi tarafından yönetiliyordu. Ondan gelen her şey önce tanrılara, sonra rahiplere, ardından da krallara sunulurdu. Bu zamana kadar metal, tanrılar, sihir, kültler ve yüzyıllar boyunca devam edecek ritüellerle uzun ve içsel bir ilişki kurmuştu. Ticaretin artmasıyla, lapis lazuli, 'Mısır mavisi', sırlar ve cam gibi kimyasal maddelerle birlikte metal eritme, antik dünyanın iyi korunan tarifleri ve ticari sırları haline geldi. Çeşitli tarifler, sürecin engellenmesini önlemek için kötü ruhları yatıştırmanın gerekliliğinden ve ayrıca tarifin düzgün işleyişini gözden kaçırmak için iyi ruhları çağırmak için bir yöntemler listesinden bahsetti. Astroloji ve astral bilimler, görevi yerine getirmek için doğru gezegen konumlarını ve zamanını tahmin etmek için zorunluydu.

Savaş yöntemleri, insanların inançlarını, tanrılarını, liderlerinin kahramanlıklarını ve bilgi sistemlerini her zaman mahvetti. Ancak o zaman, önceki krallığı hatırlatmadan yeni bir lider altında daha yeni inanç yoluna yönlendirilebilirler.


“Mısır şehri İskenderiye, çeşitli felsefi, bilimsel ve manevi öğretilerin buluşma yeriydi. MÖ 47'de Julius Caesar tarafından gerçekleştirilen İskenderiye kuşatması sırasında, yangın, orijinal yazılı simya ilmi de dahil olmak üzere 400.000 parşömen içeren ilk ve en ünlü evrensel kütüphanenin bir kısmını yok etti. Ancak bu bilgilerin çoğu Yunan kültürüne çoktan geçmişti ve İslam'ın yayılmasıyla Arabistan'a aktarılmıştı.”- John Eberly, Al-Kimia: The Mystical Islamic Essence of the Sacred Art of Alchemy.

Erkekler tarafından sömürülen en eski metaller, kendi doğal durumlarında meydana gelen metallerdi. Metal işçiliği bir faaliyet olarak tamamen tapınağa bağlıydı ve rahibi tarafından yönetiliyordu. Ondan gelen her şey önce tanrılara, sonra rahiplere, ardından da krallara sunulurdu. Bu zamana kadar metal, tanrılar, sihir, kültler ve yüzyıllar boyunca devam edecek ritüellerle uzun ve içsel bir ilişki kurmuştu. Ticaretin artmasıyla, lapis lazuli, 'Mısır mavisi', sırlar ve cam gibi kimyasal maddelerle birlikte metal eritme, antik dünyanın iyi korunan tarifleri ve ticari sırları haline geldi. Çeşitli tarifler, sürecin engellenmesini önlemek için kötü ruhları yatıştırmanın gerekliliğinden ve ayrıca tarifin düzgün işleyişini gözden kaçırmak için iyi ruhları çağırmak için bir yöntemler listesinden bahsetti. Astroloji ve astral bilimler, görevi yerine getirmek için doğru gezegen konumlarını ve zamanını tahmin etmek için zorunluydu. Şeytani güçlerden, büyücülükten, pagan tanrılara, gezegen konumlarından büyülere kadar hepsi, bir madde yaratmak için kaydedilen direktifler listesinde tutuldu.

FELSEFE, FOLKLOR VE SİMYA

MÖ altıncı yüzyılda, Yunan bilimi İonia'da yükseldi. Fikirlerin Suriye'den mi yoksa Girit'ten mi geldiği belirsiz. Yunanlılar, Roma tarafından paylaşılan ve sonunda Rönesans döneminde yeniden canlandırılan mistisizm ve büyüden bilimi ve rasyonel düşünceyi izole ettiler.

Sonraki yüzyıllarda klasik düşünce, Yunanistan'dan Bizans'a ve Bizans'tan Suriye'ye, İslam dünyasına ve tam bir döngüyle Avrupa'ya geri döndü, bazen dini akıl yürütmeye karşı çıktı, bazen de tanrı inancını harekete geçirdi. . Orta Çağ öncesinde bilgi ve metinler özgürce hareket ederken, yerel mistikler ve filozoflar tarafından yapılacak daha sonraki çalışmalar için metinlerin yerel dillere çevrilmesi için büyük miktarda zaman harcandı. 










Yorumlar