KALU BELA,AHİD,BELA AHDİ,ELEST MECLİSİ

KALU BELA,AHİD,BELA AHDİ,

ELEST MECLİSİ,BEZM-İ ALEM,

EZELDEKİ ANLAŞMA,LABİRENT-MATRIX KAVRAMLARI.

Âdem’in sırtından alınıp ruhları şahit gösteriliyor.

SULB: الصّلب [sulb] sözcüğünün esas anlamı, “sertlik, katılık, taş gibi katılaşmak” demektir. Daha sonra “asmak, haç, haça germek” gibi anlamlara da uzanmıştır. Meselâ, Hıristiyanlara “Ehl-i Salîb” denir. Genelde insanın dik durmasını sağladığı, sert, sağlam ve katı olduğu için, başın arka dibinden kuyruk sokumuna kadar uzanan omurgaya da sulbdenmiştir.

Türkçe’ye “sert, katı” ve “bel kemiği, omurga” anlamlarıyla geçmiş olan sözcük, spermleri ve erkeklik hormonlarını üreten er bezlerinin kuyruk sokumu bölgesinde yer alması bakımından “döl, nesil, zürriyet” anlamına da gelmekte, “bir kimsenin sulbünden gelmek” ifadesi o kimsenin öz evlâdı olmak anlamında kullanılmaktadır

Sulb kelimesi Türkçe'de "1. omurga, belkemiği, 2. (mec.) soy, tohum" anlamına gelir.
Arapça ṣlb kökünden gelen ṣulb صلب z "1. omurga, belkemiği, 2. (mec.) soy, tohum" sözcüğünden alıntıdır. Arapça sözcük Arapça ṣaluba صلب z "dik idi, dik durdu" fiilinin masdarıdır. Zürriyet anlamı da var tabi.
Sulb:başın arka dibinden kuyruk sokumuna! kadar arka kemiğine denir .
Sulb ile terâib ise bedenin arkadan ve önden iki duvarını bel ve bağır gibi esaslı iki temel direğiyle ifade edilir.
O zaman, sulb erkeğe, terâib de kadına mı işaret olarak aralarının birleşmesinden kinâye midir?  sulbün erkek, sinenin kadın mecazı gibi.


Hatırla ki, Rabbin, Âdemoğullarının sulblerinden zürriyetlerini çıkarıp da onları nefislerine karşı şâhid tutarak; “-Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” diye buyurduğu vakit onlar da; “- Evet, Rabbimizsin, şâhid olduk”, demişlerdi. Bu şâhid tuşumuzun sebebi, kıyamet günü, bizim bundan haberimiz yoktu, dersiniz diyedir.


Hani Rabbin Adem oğullarının sırtlarından soylarını (zürriyetlerini) almış ve onları kendi kendilerine karşı şahit tutmuştu: "Ben sizin Rabbiniz değil miyim?" Onlar: "Evet, Rabbimizsin. Buna şahidiz" demişlerdi. Kıyamet gününde: "Biz bundan habersizdik" demeyesiniz diye.

Hani Rabbin, Ademoğullarının sırtlarından zürriyetlerini (bütün insanların ruhaniyetlerini huzuruna) almış ve onları kendi nefislerine karşı şahitler kılmıştı: "Ben sizin Rabbiniz değil miyim?" (Size vücutlar, çeşitli imkân ve fırsatlar verip dünyaya gönderirsem, Bana iman ve itaat eder misiniz? demişti de) onlar: "Evet (Rabbimizsin), biz şahit olduk" (ve söz veriyoruz) demişlerdi. (Bu,) Kıyamet günü: "Biz bundan habersizdik" dememeniz içindir.
Araf 172
Hormon salgıları,omurilikteki dna?
Ostrojen,endorfin,melatonin,adrenalin,böbrek üstü bezleri (dhea),pankreas,insülin,testesteron kimyadal mesaj tasiyicilar.Endokrin sistemi.

endokrin bezleri, hipofiz, tiroit, paratiroit, böbrek üstü bezi, pankreas, yumurtalık ve testisler..

Ya da sulB temel bir hücre bölünme geni olan ftsZ'nin bir aleli midir?

Mesela SulB proteini, E. coli'de normal bölünme için gerekli bir protein olan FtsZ ile aynıdır.
Bilimde Sulb bir gendir.Kök hücre de olabilir!

Devam edelim şimdi.

Manevi sözleşmeler yazılı sözleşmeler değildir. Onlar henüz doğmamış bir birey için ruhun enkarnasyon öncesi yaşam planlamasının bir parçasıdır.
Spiritüel sözleşmeler daha çok ruh sözleşmeleri olarak bilinir = karmayı nötralize etmek veya dharma'yı birlikte yerine getirmek için değiş tokuşların ve eylemlerin geçici planı / ilgili iki veya daha fazla ruhla ilgili belirli bir (spesifik) enkarnasyonda elde edilecek / öğrenilecek bir şey.

“ Ruh sözleşmeleridoğmadan önce diğer ruhlarla yaptığımız anlaşmalardır. Sözleşmeli olduğumuz ruhlar , benzersiz bağlantı yoluyla yaşamlarımıza derin değişiklikler getirecek kişiler olacaktır . Bu sözleşmeler özel bir amaç için yapılmıştır ve bu bize bu yaşamda enkarnasyonumuzdan önce öğrenmeyi seçtiğimiz önemli dersleri öğretmek içindir. Ruh kontratlı olduğumuz insanlar bu amaçla hayatımıza gelecekler ve eşsiz yolumuzun önemli ve kaçınılmaz bir parçası olacaklar.”


Doğmak ve nefes almak kendi kendine (otonom olarak) çalışır.
Benzer şekilde, ölmek, yerleşik niteliklerin bir sürecidir.
İnsanlar ölmekten korkmuyor.
İnsanlar, kendi ruh sözleşmelerini tamamlamayı kaçıran ağıtlardan korkarlar.

Bilinç aşamaları

Kabile bilinci
(çoğunluğun yaşadığı yer  bilinçsizce)
Bireyselleşme (bireyin ikamet ettiği yer; Carl Jung tarafından türetilen bir terim - 1. aşamayı aşan, kendi içinde kendi kendine güçlenmiş olarak yaşayan)
Ruh sözleşmesi (“Sorgulanmamış bir yaşam  kişinin ruhunun yapısını incelemeyi özlemiş - boşa harcanmış bir yaşamdır”, Sokrates'in vardığı sonuç buydu. Sokrates rehberlik için daimon'unu, iç sesini dinledi.)"İki kişiliğin karşılaşması, iki kimyasal maddenin teması gibidir: Herhangi bir tepkime olursa ikisi de dönüşür." Carl Jung, İsviçreli psikiyatrist.

Reenkarnasyonun ilkeleri ve yinelenen özellikleri Kısmen referans verildiği gibi:
Reenkarnasyonun Prensipleri Nasıl Çalışır?

IISIS.net tarafından sunulan, ABD'li Amerikalı reenkarnasyon araştırmacısı ve yazar Walter Semkiw, MD tarafından kuruldu.

Reenkarnasyon vakalarında fiziksel benzerlikReenkarnasyon vakalarında din, milliyet, ırk, etnik aidiyet ve cinsiyet değişikliği Reenkarne olduklarında insanların %85'i aynı cinsiyette kalır.Yenilenen ilişkiler reenkarnasyon vakalarında çiftler, çiftler veya ruh grupları olarakbireysel kader veya reenkarnasyon vakalarında yaşam planı (ruh sözleşmesi)
Bölünmüş enkarnasyonlar, yani reenkarnasyon vakalarında aynı ruhun paralel yaşamlarıReenkarnasyon vakalarında doğuştan gelen yetenekler ve çocuk dahileri Fiziksel özellikler (doğum lekeleri ve doğum kusurları), önceki veya paralel yaşamlardan iletilen travmayı gösterir.Xenoglossy: Öğrenilmemiş bir dili bilmek ve ruhun içindeki kişiliğin korunması Reenkarnasyon vakalarında belirli coğrafi konumlara ve coğrafi belleğe ilgi Manevi rehberlik ve eşzamanlı olaylar reenkarnasyon vakalarında.

Konuları geçişli gidiyorum;

Muhakkak ki Biz, emaneti göklere, arza ve dağlara arz ettik (sunduk, teklif ettik). Onu yüklenmekten çekindiler ve ondan korktular. Ve insan onu yüklendi. Muhakkak ki o, çok zalimdir, çok cahildir.Ahzap 72.

Yani bütün mahlukatı eşit bir bilinç  düzeyde yarattı.. Ama en başında böyle yarattı.. Ve onları EMİR le muhatap kıldı.. Fakat mahlukat kendi iradesiyle, seçebilirliği ile, o düşünce sistemiyle kendi konumu belirledi..

İşte bu “kalu bela” 'Ahid','bela ahdi' denilen “elest meclisi” denilen ortamda, sadece insanlık düzeyinde oldu (bunun 2. kez olduğu söyleniliyor).. Yani bir ayrım yapıldı..
Bezm-i ezel" (Ezeldeki meclis ve ahid) denir.

Nesneler kendi idrak düzeyini belirlediler.. Kendi konumlarını belirlediler.. İradeleriyle…
Ahid insan türünün fiilen dünyaya gelişinden önce gerçekleşmiş..
Ondan sonra insanlığın kendi içerisinde sıralaması belirlendi..
Analiz ; Kalite ve zamanlama onların, konumunu belirledi...
neden, nerede, ne zaman hangi şartlarda bu dünyada geldiğimizi o belirlenmesi..

Zamanın birinde, ne zaman olduğunu bilmiyoruz.. Zamanın ilk kısımlarında bir yerde…

Emanet denilen şey.... Teklif ediyor..!!!
Ama o bilinç düzeyinde olan bunu anlayamıyor,idrak edemiyor ya da alamıyor!
Semavat,dağlar,arz..

Üzerlerine alamıyorlar..Çekiniyorlar..
Fakat insan bunu yükleniyor!
Tamam diyor ben bunu uzerime alıyorum.
=insanın ki insan burada cins isim olarak yani  Adem&Havva'nın aldığı ilk yükümlülük.

Başkalarının yapmadığı/yapamadığı bir işi/yükü yapıyor aslında… Yani sen taşıyamıyorsun da, senin taşıyamadığın şeyi (alışkanlığından/yapabilirliğinden  ötürü) o taşıyor..
İnsan çok çok zalimdir..(ZALUUM” dur)

Bakın burada “ZALİM” DENMİYOR..ZÂLİM ; O anda o işi yapan demek..

“ZALUUM” deniyor ayette ! buna Arapça’da mübalağa-i ism-i fail deniliyor..

zaluum-o zulmetme fiilini  çok çok yapan ve sürekli halde yapan demek.. 38:33(Mübalağa var)

Aynı şekilde ne diyor..!!

cehûlen…

 “câhil ” bile demiyor..

cehuul ;onun mübalağası ..çok çok cahildir..Anlamında..

Burada 2 şey var..

Diyor ki,

Eğer bu yükün ağırlığını bilseydi..Bu işe girişmezdi..Bu anlamda zalûmen ve cehûlen;

insan zayıf olarak yaratılmıştır...

Emanet, ilk bakışta insandan daha büyük, güçlü ve dayanıklı gibi görülen göklerin, yerin ve dağların taşıyamayacağı kadar ağır ve önemlidir. Bu ağırlık ve önemdeki emaneti insan yüklenmiştir. Çünkü o, bir yandan bunu yüklenecek kabiliyet ve yetenektedir, ama öte yandan neyi yüklendiğinin farkında değildir, onu hakkıyla taşımada başarılı olamamaktadır. Yani insan şuursuz ve cahil olmamalı..
Muhakkak ki Biz, emaneti göklere, arza ve dağlara arz ettik (sunduk, teklif ettik). Onu yüklenmekten çekindiler ve ondan korktular. Ve insan onu yüklendi. Muhakkak ki o, çok zalimdir, çok cahildir.

Naslarda sözü edilen sözleşme mecazi anlamda olup bedenlerin yaratılmasıyla gerçekleşmiştir. Bu temel görüşü benimseyenlerin bazılarına göre mîsâk zürriyetlerin baba sulbünde yaratılışı sırasında, bazılarına göre anne rahmine yerleşip organik teşekkülünü tamamlaması esnasında vuku bulmuştur (Elmalılı, III, 2328-2331). Sözleşmenin dünyadaki yaratılışla tahakkuk ettiğini kabul edenlerin çoğunluğuna göre ise bu olay her insanın baba sulbünden anne rahmine intikal etmesiyle başlar, burada oluşum devresini tamamlayıp dünyaya gelmesinden sonra bulûğ çağına girinceye kadar sürer. Çünkü insanın kendisini ve çevresini tanıması, bilgi sahibi olması bu devreye ulaşmasıyla mümkündür. Böylece âkıl-bâliğ olan her insan yaratılmış olduğunu ve yaratıcısına itaat etmesi gerektiğini hem kendisi hem de diğer nesne ve olaylar hakkında tefekkür ve muhakemelerde bulunarak kabul eder...

levh-i mahfuz dediğimiz,kalu bela'dan beri bir matrix/çözülmesi gereken bir labirent/sınav bana göre.
Çözdükçe gerisi gelen,onu da çözdükçe daha ileri seviyeleri çözecek olan insan....
Bunun için başka bir zaman başka bir konu olan Kardeshev ölçeği konusuna girmemiz gerekiyor.Konuyu daha iyi anlamak için Kardeshev ölçeği konusuna girmek gerekir ki daha sonra bu konuya gireceğim...

Kardeshev ölçeği konusunu not alınız.





























Yorumlar