Döngüler,loop ve bilinç hali,aşamalar

 

Üzerinde insan yaşamının sürdüğü gezegen, “dünya” olmadan önce, Satürn, Güneş ve Ay olarak belirtilen üç başka forma da sahip olmuştu.
Böylece, insanlığın gelişiminin başlıca dört aşamasının yaşandığı dört gezegenden
söz edilebilir.
Ay, bundan önce Güneş ve bundan da önce
Satürn. Aşağıda verilen açıklam alarda da ortaya çıkacağı gibi, dünyanın ya da günümüz dünyası halinde gelişen gezegenin deneyim leyeceği başlıca üç aşamanın daha bulunduğunu söyleyebiliriz.
Bunlar, Jüpiter, Venüs ve Vulkan olarak adlandırılır.
Dolayısıyla, insanın kaderinin bağlı olduğu gezegen geçmişte üç aşamadan geçmiştir ve şimdi dördüncüsünde olup, gelecekte de, insanın kendi içinde sahip olduğu bütün yetenekler gelişip, kendi mükemmelliğinin zirvesine ulaşıncaya dek, üç aşamadan
daha geçecektir.
5.âşama jupiter,6.aşama venüstür.

Gelişme aşamaları için niçin “döngü” ifadesinin kullanıldığı, aşağıda anlatılanlar sayesinde yeterince açığa kavuşacaktır.

İnsan bilincinin gelişim i döngüler boyunca izlendiği takdirde, bunları ardıardına birbiriyle irtibatlandıran bir süreklilik bulunabilir. Diğer her şey de, uygun bir biçim de bilince ilişkin bu mütalaadan elde edilebilir.

İnsanın dünya üzerindeki yaşam süresi boyunca geliştirdiği bilinç,
“gündüzün açık bilinci” olarak adlandırılacaktır. Bu bilinç, insanın dünyadaki olayları ve varlıkları mevcut duyuları aracılığıyla algıladığı ve anlayışı ile mantığının yardımıyla
da bu olaylar ve varlıklar hakkında telakkiler ve fikirler oluşturduğu olgusuna dayanır. Böylece, duyular dünyasındaki bu algılar, telakkiler ve fikirler uyarınca hareket eder.
İnsan bu bilinci ancak kendi kozmik gelişmesinin dördüncü ana aşamasında oluşturmuştur.
Bu; Satürn, Güneş ve Ay’da henüz mevcut değildi. Orada başka bilinç hallerini yaşadı.
Sonuçta, önceki üç gelişm e aşaması, bilincin alt düzeydeki hallerinin gelişimi olarak
betimlenebilir.
Bilincin en alt hali Satürn gelişm esi sırasında yaşanmıştı; Güneş koşulu bundan daha yüksekti, bunu Ay bilinci izledi ve nihayet dünyanmkine ulaşıldı.
Bu önceki bilinçler, temelde dünyanınkinden iki özellikle ayrılır: Netlik derecesi ve insan algısının yayıldığı
alan.
Satürn bilinci, en düşük netlik derecesine sahiptir. Bu tamamen atıldır.
Bu atalet hakkında tam bir fikir vermek
zordur, çünkü uykudaki atalet bile bir şekilde bu bilinçten daha nettir. Derin ya da anormal trans düzeylerinde, modem insan hâlâ bu bilinç düzeyine geri gidebilir.

Satürn koşulundan hemen Güneş koşuluna
geçilmez. Satürn gelişmesi ve Güneş gelişmesi arasında ve benzer biçim de insanın yaşadığı gezegenin birbirini izleyen formları arasında, iki gündüz arasındaki gece ya da olgun bir bitkinin gelişip serpilmesinden önce bir bitki tohumunun uyku benzeri hali ile karşılaştırılabilecek ara haller bulunur.

Gelişme aşamaları için “döngü” ifadesi kullanılır.

Çağdaş dünyevi aşamadaki sıradan insanda, bir zamanlar yaşadığı bu hal, “gündüzün açık bilinci” sayesinde silinmiştir.
Fakat derin bir transa giren “medyum ”, geriye giderek bu düzeye taşınır, dolayısıyla “Satürn döneminde” tüm insanların algılama tarzıyla aynı olur.
Ya trans sırasında ya da uyandıktan sonra, bu tür bir medyum Satürn aşamasındakine benzer deneyimlerden söz edebilir.
Bunların “aynı” değil de “benzer” olduklarını söylerken insan dikkatli olmalıdır, çünkü Satürn’de meydana gelen olaylar tamamen ve kesinlikle geçmişte kalmıştır; sadece bunlarla belirli bir benzerliğe sahip olan olaylar ise insanın çevresinde hâlâ meydana gelebilir. Bunlar da ancak bir “Satürn bilinci” tarafından algılanabilir.

3.dünya döngüsünün sonu civarında, Güneş ve Ay dâhil olmak üzere, bütün varlıklar yine birleşirler ve daha kısa bir uyku aşamasından geçerler (ufak Pralaya). O sırada her şey yine
tekbiçimli bir kütle (kaos) halindedir ve bu aşamanın sonunda da dördüncü dünya döngüsü başlar.
İşte, günümüzde bunu yaşıyoruz.

Bu Satürn bilinci, netlik bağlamında bugünküne kıyasla çok aşağı düzeyde olmasına karşın, algılayabilme kapsamı açısından ondan daha üstündür.
Ataleti içinde, gezegeni üstünde meydana gelen her şeyi son ayrıntısına kadar
algılayabildiği gibi, aynı zamanda Satürn ile bağlantılı olan diğer gezegenlerdeki varlıkları ve nesneleri de gözlemleyebilir. Ayrıca bu nesneler ve varlıklar üzerinde belirli bir tesir de oluşturabilir. (Diğer gezegenlerin gözlem lenmesi olgusunun, çağdaş insanın kendi bilimsel astronomisi aracılığıyla gerçekleştirebildiğinden çok daha farklı olduğunu belirtmeye zaten gerek duyulmaz.
Bu astronomik gözlem “günün açık bilinci”ne dayanır ve dolayısıyla diğer gezegenleri dıştan algılar. Öte yandan, Satürn bilinci, diğer gezegenlerde meydana gelenin doğrudan duyumlanmasıdır, deneyimlenmesidir. Satürn’de yaşayan bir kişinin, hem diğer gezegenlerdeki hem de kendi gezegenindeki nesne ve olayları, tıpkı günümüzde bir insanın kendi kalbini ve
kendi kalp atışını ya da kendi bedenindeki buna benzer bir şeyi deneyimlediği şekilde deneyimlediği söylendiği takdirde, bu tamamen doğru olmasa bile, oldukça buna
yakındır..
(Ayna gibi,zaman mekanla ilgili olsa gerek,boşuna Satürne Cronos dememişler!)
Bu Satürn bilinci, yavaş yavaş gelişti. İnsanlığın gelişmesindeki ilk ana aşama bağlamında bir dizi ikincil aşamalardan geçti ki, bunlar “ufak döngüler” olarak anılır. Teozofı terminolojisinde bu “ufak döngüleri”, “çığırlar” ve bunların daha da alt bölünmelerini, yani daha ufak döngüleri “küreler” olarak adlandırmak
gelenekselleşmiştir. (SPhere)
 ikincil ve üstün nitelikteki varlıkların ve nesnelerin gelişimi, insanınkiyle aynı
anda ilerler. Diğer varlıkların gelişmesine ilişkin hususlar, böylece insanın gelişimine dair tartışmayı izleyecektir.
Satürn bilincinin gelişimi tamamlandığında, yukarıda belirtilen uzun ‘dinlenme dönemlerinden biri (bir Pralaya) meydana geldi. Bundan sonra insanın gezegeninden  “Güneş” ortaya çıktı.
Güneş’te insanlar bir kez daha uykularından uyandılar.
Bundan önce gelişen Satürn bilinci bunlarda bir eğilim bağlanımda mevcuttu. Bir kez daha bunu önce bu tohumdan geliştirdiler.
Güneşteyken insanların, daha yüksek bir düzeye çıkmadan önce Satürn halini tekrarladıkları söylenebilir.
Buna karşın, burada kastedilen basit bir tekrar olmayıp, bir başka biçimdeki bir haldir. .
O sırada, bireysel “tekrarlar” arasındaki farklar da ortaya çıkacaktır. Şimdi sadece bilincin gelişimini betimeyeceğiz.
Satürn halinin tekrarından sonra, insanın
“Güneş bilinci” ortaya çıkar. Bu, bir şekilde, bundan önceki bilinçten daha açıktır, ama öte yandan, vizyon genişliği açısından
kendinden bir şeyler kaybetmiştir.
Şimdiki yaşamının derin, rüyasız uykusunda insan, eskiden Güneşte sahip olduğuna benzer bir bilinç haline sahiptir. Fakat durugörür yada medyum olmayan bir kişi, Güneş bilincine denk gelen nesneleri ve varlıkları algılayamaz. Bu hale indirgenmiş bir medyumun transıyla ve gerçek durugörürün daha yüksek
bilinciyle burada anlatılanlar arasında, Satürn bilincine ilişkin olarak söylenenlere benzer bir durum vardır.
Güneş bilincinin kapsamı, güneş ve onunla yakın bağlantısı olan gezegenlerle sınırlıdır. Güneşte yaşayanlar sadece bunları ve bunlarda meydana gelen olayları (bir kez daha yukarıda kullanılan benzetme çerçevesinde olmak üzere), tıpkı günümüzde insanın kendi kalp atışını deneyimlemesinde olduğu şekilde deneyimler.
Bu şekilde, Satürn’de yaşayanlar da, Satürn’ün yakın çevresine ait olmayan gezegenlerin yaşamına katılabiliyorlardı.

Güneş aşaması da, uygun ikincil döngülerden geçtikten sonra bir ‘dinlenme dönemi’ne girer. Bu noktadan itibaren, insanın gezegeni “Ay varoluşu”nda uyanır. Daha yükseğe çıkmadan önce, insan yine iki daha ufak döngü halinde Satürn ve Güneş aşamalarından geçer. Sonra, Ay bilincine girer. Bu sonuncusu hakkında daha kolaylıkla bir fikir oluşturulabilir, çünkü bu bilinç düzeyi ile rüyalarla dolu bir uyku arasında belirli bir benzerlik bulunur.
Burada yine bir özdeşlikten değil, sadece bir benzerlikten söz edilebileceği açıkça belirtilmelidir.
Ay bilincinin rüyalarda ortaya çıkan imgelerden oluştuğu doğrudur, ancak bu imgeler şimdiki “gündüzün açık bilinci”nin fikirlerine benzer bir biçimde, insanın çevresindeki nesnelere ve varlıklara denk gelir. Fakat bu denk geliş bağlam ında her şey hâlâ atıldır, Aslında imge benzeridir. Bu durum yaklaşık
olarak aşağıdaki biçim de tanım lanabilir: Bir Ay varlığının bir nesnenin yakınına, örneğin tuzun yanma geldiğini varsayalım. (Kuşkusuz o dönem de günümüz formunda “tuz”yoktu, fakat sonuçta, anlaşılabilir olmak için, im geler ve teşbihler alanında kalmak gerekir.) Bu Ay varlığı, yani günümüz insanının başlangıcı, bir nesneyi alansal yayılımı ve kendi dışındaki belirli bir renkle ve formla algılamaz:
Bunun yerine, bu nesneye yaklaşması, sanki bu varlığın içindeymiş gibi, rüyadaki bir imgeye benzeyen belirli bir imgenin ortaya çıkmasına yol açar. Bu imge, söz konusu
nesnenin niteliklerine bağlı olarak belirli bir renge sahiptir. Eğer nesne, varlığın hoşuna giderse ve kendi varoluşu için yararlıysa, bu renk sarının ya da yeşilin nüanslarıyla
birlikte açık tonda olur; eğer nesne hoşa gitm ezse ya da varlık için zararlıysa, kan renginde, kırmızı tonlar ortaya çıkar. Durugörür de günüm üzde yine bu şekilde görür; ancak o, bu görme sırasında bütünüyle bilinçlidir. Oysa Ay
insanı, sadece rüya benzeri, bulanık bir bilince sahiptir, bu insanların “içinde” ortaya çıkan imgeler, çevre ile tam amen belirlenmiş bir ilişkiye sahipti. Bunlarda keyfi hiçbir şey yoktu. Kişinin kendini bunlar sayesinde yönlendirmesi mümkündü. İnsan, tıpkı günüm üzde duyusal algıların etkileri altında hareket edildiği gibi, bu imgelerin bıraktığı izlenimlere bağlı olarak hareket ediyordu.
Bu rüya benzeri bilincin gelişmesi (üçüncü ana aşama), “Ay döngüsü”nün göreviydi. “Ay” uygun olan daha ufak döngülerden geçtiğinde, yine bir ‘dinlenme dönemi’ (Pralaya) meydana geldi. Bundan sonra da, “Yeryüzü” karanlığın içinden ortaya çıktı.

1.Bu döngülerin ilkinde, Satürn’ün gelişme aşamaları, fiziksel beden açısından, bir şekilde değişik bir biçim de tekrarlanır.
2. İlk döngünün sonunda, “Bilgelik Ruhları” tarafından ether bedenin dışa salınması başlar.
3. İkinci döngünün ortasında, bu beden üstünde “Devinim Ruhlarının çalışması başlar.
4. Üçüncü döngünün ortasında, “Form Ruhları” nın ether bedeni üzerindeki eylemi başlar.
5. Dördüncü döngünün ortasından başlayarak, bu beden, “Kişilik Ruhları” aracılığıyla kendilik edinir.
6. Bu arada, fiziksel beden, erken dönemlerden itibaren bunun üzerinde çalışan güçlerin eylemi aracılığıyla öyle çok ilerlemişti ki, dördüncü döngüden itibaren “Ateş Ruhları” bunun aracılığıyla kendilerini insanlık düzeyine çıkarabilirler.
7. Beşinci döngünün ortasında, daha önce insanlık aşam asından geçmiş olan “Ateş Ruhları”, ether bedeni üzerindeki çalışmayı üstlenirler. “Alacakaranlığın
Oğulları” ise bu dönem de fiziksel bedende aktiftir.
8. Altıncı döngünün yaklaşık ortasında, ether bedeni üzerindeki çalışma, “Alacakaranlığın O ğulları”na aktarılmıştır. Şimdi insanın kendisi fiziksel beden üstünde çalışır.
9. Yedinci döngü sırasında, bileşim ortaya ćıkar.

Kozmik Bilinç
Rudolf Steiner






















Yorumlar