Anunaki,enki-enli war,orion-sirius war Game of Thrones,starks and Targeryans,house of dragon orion,yhwh,osiris,isis,virgin.

 Birlik, Anu ve Orion Kraliçesi'nin evlilik birliğiyle pekişiyor  

Siyasi evlilik bu işte.

Anu adı "Cennetten Olan" veya kısaca "Göksel Olan" anlamına gelir.

Ama Anu Sirius kralı!?

O zaman bu Nibiru yu kullanarak mı geliyordu dünyaya?

Nibiru ve küresel araç mıydı?

Cennet dediği Nibiru muydu?

Amann ben nerden bileyim..

Sadece beyin hop-cimnastiği..

Bununla birlikte, antik çağda Cennet teriminin günümüzdeki gibi ruhani çağrışımlarla aşırı yüklenmediğini aklımızda tutmamız önemlidir. Temel olarak öldükten sonra gitmemiz gereken manevi yer anlamına gelmiyordu; bu ikincil bir kavramdı. Antik çağda cennet, büyük ölçüde Sirius ve Orion yıldız sistemlerine atıfta bulunuyordu; bunlar, bilimsel ve teknolojik açıdan gelişmiş Anunnaki olan "tanrıların" ortaya çıktığı yerlerdi.


Cennet ruhsal tanrıların değil etten kemikten tanrıların yeriydi. Aslında eskilerin öldüklerinde gitmeyi sabırsızlıkla bekledikleri yer Cennet değildi. Bunun yerine, tam burada, Dünya'daki yeraltı dünyasındaki atalarına katılmak istiyorlardı...underworld'cüler galiba...

Her ne kadar tanrılarının (Anunnakiler) Cennetten geldiğini söyleseler de, kendileri yeraltı dünyasından geldiklerine ve öldüklerinde oraya geri döneceklerine inanıyorlardı. 

Bu, Anunnakilerin göz bağı olan dinin ortaya çıkışıydı ve bu, odak noktasının propagandasını yapıyordu.Cennetle kandırmak!

Anunnakiler, Dünya'yı doğrudan yönettiklerinde, yaptıkları görünüşte doğaüstü şeyler (uçan cisimler,ufo'lar filan..) ve olağanüstü uzun ömürleri nedeniyle ilkel insanlık tarafından tanrılar olarak görülüyordu; bunların her ikisi de atalarımıza mucize gibi görünüyordu. Nibiru gezegeni aynı zamanda Cennet olarak da kabul ediliyordu, çünkü Sirius Kralı Anu Dünya'yı her ziyaret ettiğinde sanal bir küresel uzay gemisi olan Nibiru üzerinden geliyordu. Anunnakiler aslında insanlığa, eğer uysal ve itaatkar olurlarsa, fiziksel olarak Nibiru'ya götürüleceklerini ya da öldükten sonra, artık Cehennem olarak bilinen bir cehennem olarak bilinen yeraltı dünyasına değil, oraya gideceklerini vaat ediyorlardı. Şu ya da bu zamanda fiziksel olarak Nibiru'ya götürülenler arasında kimler vardı?

Adapa/Lu/ Adem, Hanok, Yakup ve İlyas da varmış...dedikodu böyle...

Enoch oraya iki kez gitmiş ve ikinci gidişinden sonra bir daha geri dönmemiş..

Komşular dedi valla! Mesela İlyas Yahudiler tarafından bekleniyor...gelmesi!  Helios-Eliyos-Elyos-ilyas.

Güneş tanrısı sembolü attır..

Neyse;

Anu, "Rab'bin Duası" olarak adlandırılan şeyde "Cennetteki Babamız"dı. (Gerçi bu İsa'nın duası değildi; İncil yazarları tarafından onun ağzına konmuştu. Dua, doğrudan eski Mısırlıların "Anu'nun Özdeyişleri" dediği, Kahire müzesinde arşivlenen bir papirüs üzerinde saklanan emirlerden alınmıştır.) Sirius'un erkek/paternal egemenliği altındaki üçüncü hükümdarı ve Nibiru'nun 22. genel hükümdarıydı. Başlangıçta Anu'nun gözde karısı (Antu) ve sarayın Cariyeler Evi adı verilen bir kanadında kendi odaları olan beş cariyesi vardı. Zamanla 80'den fazla çocuğun babası olacaktı.


Anu'nun Kabinesinin şunları içerdiği söyleniyor: Baş Chamberlain; Roket gemilerinden sorumlu üç Komutan; Silahların iki Komutanı; bir maliye Bakanı; iki Baş Yargıç; Yazılı Bilginin iki Ustası; iki Baş Katip; ve beş Katip Yardımcısı. Savunma ve "Yıldız Savaşları" son derece önemli görünüyordu: 11 kişilik Kabine'nin (7 yazar hariç) beşi askerdi! "Saf Yer" olarak adlandırılan yerde bulunan saray, Silahların Komutanları unvanına sahip iki prens tarafından yönetilen iki muhteşem silah sistemi tarafından korunuyordu.


Kabine yapısının yanı sıra, Müşavirler Konseyi (Danışmanlar) ve Sümerlerin "Tanrılar Meclisi" dediği şey de vardı. Bu, orada bulunan herkesin (toplumun her kesiminden yüzlerce insanın) görüşlerini dile getirmesinin zorunlu olduğu bir tür Kgotla forumuydu. Sarayın Taht Odası'nda yapılıyordu ve halkın fikrini harekete geçirmeyi amaçlıyordu.  


Anu, Sirius'ta iktidara geldiğinde, Antu'dan olan oğlunu Nibiru'nun hükümdarı olarak atadı. Bu oğlunun adı “Veliaht Prens” anlamına gelen AN-EN idi. Ancak asıl adı “Bol Berraklığın Efendisi” anlamına gelen ENE-EL-ILE idi. Bu, uluslararası uzay istasyonunun yanı sıra keşif amaçlı uzay uçuşlarının komutanına verilen unvandı. Sümer dilinde ENE-EL-ILE, ENLIL olarak kısaltılmıştır. Daha sonra Dünya gezegenini yönettiğinde Yehova veya Yahweh olarak da bilinen Enlil, yıldız gemisi pilotluğunun yanı sıra küresel hava kuvvetlerinde de görev yapmıştı.

Pilotluk ve uçuş işini biliyordu bu nedenle kanatlı eagle filan onun sembolü..

Kuş! Uçan Ufo!

Ancak Enlil'in Nibiru'yu Kral olarak yönetmesine izin verilmedi; bunu yalnızca Genel Vali olarak, yani Anu adına Nibiru'nun hükümdarı olarak yapacaktı.


Nibiru'nun yönetiminin Enlil'e emanet edilmesi Anu açısından hem stratejik hem de ihtiyati tedbirdi. Stratejikti çünkü Enlil kendisinin etinden ve kanındandı. Bu bir ihtiyati tedbirdi çünkü bu kadar uzakta olduğundan Enlil'in o günlerde olağan olduğu gibi babasını devirmek için komplo kurması zor olacaktı.  

Anu, Sirius'un Kralı olduğunda, onun en önemli amacı, Sirius yıldız sisteminin bağlı olduğu Orion Kraliçesinden özerklik ilan etmekti. Anu, Orion Kraliçesi'nin, Alalu'nun büyükbabası Anan'dan zekice planladığı kurtuluşuyla zarar görmeden kaçmasına izin verdiğinden şüphelendiği için öfkeliydi. Bu nedenle, eğer Kraliçe ikonik büyükbabasına karşı böyle bir suça katlanabiliyorsa, aynı zamanda Alalu'ya sadık kalan Sirius silahlı kuvvetleri içindeki unsurların ona karşı bu suçu tekrar etmesine de göz yumabileceğini düşündü.

Bu arada parantez içinde (Enki,Alalu'nun kızı Damkina ile evlidir)

Bu evlilikten marduk olur.

Artık orion Kraliçe'sinin istihbarat aygıtı Sirius'un hem askeri hem de sivil toplumuna yayılmıştı. Bu yüzden Anu'nun ne düşündüğünü öğrenmesi çok uzun sürmedi. Kraliçe'nin, Anu'nun entrikaları konusunda endişelenmek için nedenleri vardı. Yeni başlayanlar için Sirius askeri güçte büyük ilerleme kaydetmişti. Aslında Sirius'un teknolojisi artık Orion'unkini bile geride bırakmıştı.

Isis ve Thot sirius'dan ise eğer,

Acaba Ruhlar buradan mı enkarne oluyor diye sormak gerekiyor o zaman.

O zaman loop(döngü) matrix deyince sirius'a bakmak lazım?

Biz yıldız tohumuyuz diyoruz ya hep...

Ama hangi yıldızın tohumuyuz.

Anunnakiler kendilerini atalar gibi gösterdi ya...

İkincisi, Dragon yıldız sisteminde Orion'un önde gelen yıldızlarından biri olan Betelgeuse gezegen sisteminde kurulan başka koloniler de vardı. 

Betelgeuse'de kendi dünyalarını kurmaları, Kral Anan'ın yükselişi sırasında Wolfen World'ün savaşan iki tarafı arasındaki barış anlaşmasının bir parçasıydı.  


Kraliçe, Anu'nun Orion'dan bağımsızlığını ilan etmesi ve Orion ordusunun saldırması durumunda Betelgeuse da koloni kuran başka ırkların Anu'nun yardımına geleceğinden ve her iki tarafta da sayısız kayıplarla savaşın uzun ve uzayacağından endişeliydi. 

Üstelik Anu'nun savaşı kazanması ve bunun sonucunda da Orion'un prestijli ve olağanüstü derecede kazançlı 9. Geçit'in kontrolünü kaybetmesi mümkündü.   


Böyle bir senaryoyu önlemek için Kraliçe iyi düşünülmüş bir plan yaptı. Anu ve kendisi evlilik yoluyla bir araya gelmeli, böylece birleşik Sirius ve Orion İmparatorluklarının yalnızca bir Kralı ve bir Kraliçesi olsun. Hem Anu hem de Orion Kraliçesi nispeten gençti ve Kraliçe biraz daha yaşlı olmasına rağmen aynı nesildendi: ikisi de aşağı yukarı aynı zamanda tahta çıkmayı başarmıştı. Bu nedenle evlilik birliği kınanılacak derecede dengesiz olmayacaktı...    

Kısa süre sonra her iki tarafın kraliyet danışmanları bir araya geldi ve evlilik teklifi onların müzakerelerinin dışındaydı. Teklif Anu'nun huzuruna sunulduğunda, bunun aslında Kraliçe tarafından başlatıldığının farkına varmadan, tüm kalbiyle onayladı. Anu soruyu sorduktan bir süre sonra Kraliçe sonunda evet demeden önce zoru oynayacak kadar kurnazdı. Orion Kraliçesi hiç evlenmediğinden bu onun açısından çok kolay bir karardı: Ona yalnızca KHARIM (Karım) olarak bilinen bir erkek haremi tarafından hizmet veriliyordu. Öte yandan Anu'nun mücadele etmesi gereken büyük karısı Antu vardı. Eğer Orion Kraliçesi ile evlenirse, bu Antu'nun ikinci sırayı alması gerektiği anlamına geliyordu. Üstelik bu aynı zamanda Antu'nun ilk doğan oğlu Enlil'in büyük ihtimalle artık varis olmayacağı anlamına da geliyordu: Yerini Orion Kraliçesi'nin ilk doğan oğlu alacaktı.


Ancak Anu Kral olduğu için ne Antu'nun isteklerinin ne de varisi Enlil'in duygularının onun önünde durması mümkün değildi. Uzun lafın kısası, Orion'lu Kral Anu ve Kraliçe Ma'nın iki düğünü vardı; biri Orion'daki SSS de, diğeri ise Sirius'taki Kurt-wolfen-Anubis Dünyası'nda. 

Bu, Samanyolu Galaksisi'nin zaten gelişmiş ve uyumlu dünyalarındaki en güncel düğündü; her büyük, dost yıldız sisteminden ve tüm kolonileştirilmiş veya yardımcı gezegenlerden ileri gelenlerin katıldığı bir düğündü. Sirius Kralı, Anu unvanını korurken, Orion Kraliçesi, KI olarak kısaltılan resmi EKE unvanını (aynı zamanda "EGE" veya "IGI", "Creatrix" anlamına gelir) seçti. 

An-ki işte bu...

An= gök,ki=yer.

Ancak bizimki gibi yardımcı dünyalarda ona öncelikli olarak "İlahi Creatrix" anlamına gelen KE-EA olarak hitap ediliyordu ve aynı zamanda belirli bir dönemde Dünya'nın ünlü "mitolojik" tanrıçası GA-EA veya GA-IA olarak da tercüme ediliyordu. Anu ile bir şekilde kafiyeli olduğu için ona Antu da deniyordu.


İki mega monarşinin birleşimi, (bunlar monarşiyi insanlara

tanıtanlar da, bu nedenle dunyadan ayrılırken,dünyanın yonetimini insan krallara bırakırken monarşiyi dikte ettirdiler).

Orion ve Sirius'un neden son 500.000 yılda Dünya tarihindeki en ünlü yıldız sistemleri olduğunu açıklıyor; önemli yer işaretleri (örneğin Mısır piramitleri gibi), astronomik olarak öncelikle yıldızlarla aynı hizada. Mintaka, Orion'un taht dünyası ve Sirius A.  

Bir parantez daha;

Ningişzidda ejderhalarla ilişkilendirilir ve serpent ile,Daha sonra karşımıza Mısırdan kovulan Thot olarak karşımiza çıkar.

Gardaşı Ra-marduktur.

Maya ve aztek'lerde Quetzalcoatl ve kukulkan olur.

3 kez doğan Hermes jesus olur mesela.

Serpent=yılan=bilginin hakikatın taşıyıcısı.

Lucifer'a uygun bu,

Özgürlük,hak,demokrasi için savaşırken Ra-Marduk savaşı kazanır.

Ve geleceğin gidişatını kaderi kendi yazar.

Incilde düşmüş melekler denen terimi yhwh (enlil) ona atfetmiştir.

Demek ki düşmüş melek hak,demokrasi ve özgürlük için savaşırken kızgın tanrı yhwh duşmüş melek kavramini ona aftetmiş..

Anunnakiler cinsel ilişki olmadan bir dişinin yumurtasını kendi DNA'ları ile çapraz dölleyebileceğini yazar..

Isis osiris Marriam jesus durumu gibi..

Bakirrdrn doğan kavramı sanırım buradan çıkma..

Thot'un Emerald tabketleri var,zümrüt tabletleri.

Thot-jesus geçmis anıları,kimligi bilinci koruyabileceği,fiziksel bedenlerde sonsuz yaşamlar,yaşanabilirligi meselesi gibi..

Orion ve sirius!

Orion dişil ise sirius erildir.

Enlil-Yhwh sirius tarafında,enki orion tarafinda mı?

Nanna/sin ay ve inanna/ishtar sirius sünni gelenekte miydi?

Orion ve sirius arasındaki büyük savaş.

Sirius: Geb ve Nut'u doğuran.

Nut=osiris,isis ve seth in babası.

Shu ve Tefnut'tsn başlayan,orion'a dünyayı yönetmesi için verilmesi filan..

Sirius ,dünya üzerinde bir hükümdar yerleştirecekti.

Orion bu fikirden hoşlanmadi.Çünkı dünya,orion'luların yönetmesi gereken önemli prototip bir gezegendi.

Savaş çikti.

Sut(set) ve Auset(isis) annelerinin rahminden kaçtı.

Sirius ve orion savaşırken dünyayı doğurmaya başlarlar!

Sonunda orion kaybeder...

SanırımnTiamat'dakidurumda boyle..

Tiamat kaybeder.

Sirous : dünyaya adı Ausar(osiris) olan hükümdar yerleştirir.

Bu,orion'un Heru'yu dünyanin hükümdarı yapma planı ile çelişiyordu.

Heru,nut'dan doğmadı,bunun yerine Auset'in (isis) rahmine yerleştirildi.

(Bakireden gelmek)

Ve ausar Heru'nun yerini aldı.

Set cezalandırıldı..

Ve sevgilisi Auset ile değil Nebhet ile evlendirildi.

Set-Ausar kavgası ve set'in kendi kardrşini öldürmesi filan..orion 1 kişi değil,sistem/ halk!

Orion,sirius'un etrafında döner,tıpkı güneş sistemimiz gibi.

Orion eski mısırda bile bir takımyıldızi idi.

Auser =sirius'lu idi.

Tefnut un tüm cocukları orion ludur ve insan soyu da!

Auser in bir çocuğu vardı ismi Anu! (Anu-Anubis)

Hicbir Auser,Heru ya babalık yapamadı ve set'in babası Heru,Auser in kayıp penisi konusunda ÿuzleşmeye gelen Auset'e tecavüz etti.

ENKI SAHNEYE ÇIKIYOR;


Orion Kraliçesi'nin en büyük oğlu, aynı zamanda AJA, AYA veya EJE olarak da çevrilen EA prens unvanını kullanıyordu. Ea(enki) aslında “Dalış Varlığı” anlamına geliyordu. Sümer zamanında (yaklaşık 6000 yıl önce) ise “evi su olan” anlamına gelirdi. Eridu onun mekanı idi..

Bu ikinci anlamın temelde iki anlamı vardı. İlki balıktan (Ea ile ilişkilendirilen astrolojik Balık Çağı'nın amblemi) bahsediyordu, zira balıklar gerçekten de bir su kütlesinde bulunuyordu. İkincisi uzayla ilgiliydi. Kadim insanlar uzaya “Khaa Okyanusu” adını verdiler. Khaa, Orion halkı olan SSS varlıkları için kullanılan bir örtmeceydi. Orion Kraliçesi, galaktik ticaretin ana yolu olan 9. Geçidi kontrol ettiğinden, uzay için uygun bir isimdi.  


Ea'nın diğer unvanı ise “Yaratıcı Prens” anlamına gelen ENE-EKE idi. ENE–EKE zamanla ENKI (veya EN-GI) olarak kısaltılacaktır. Ea'ya Enki deniyordu çünkü o aynı zamanda Orion Kraliçesi'nin oğlu ve SSS dünyasının usta genetikçisiydi. 

Dna /genetik işi ondaydı..

Bir genetikçi olarak, yeni bir tür yaratmak için çeşitli türlerin genlerini karıştırabildiğinden ya da sadece belirli özelliklerden kurtulup yenilerini ortaya çıkarmak için genomu değiştirebildiğinden sanal bir yaratıcıydı.

Ya da var olana müdahale eden ya da yeni bir versiyon yapan!

Aslında yılan/serpent ırkı olarak da bilinen SSS ırkının var olan en iyi genetikçiler olduğu galaksimizde kabul edilmektedir.

Bu nedenle tıbbın sembolunde kadehe ya da asaya sarılmış cift ya da tek yılanla sembolize edilir.

Cift yılan dna sarmalı.

Şimdi SSS insanları hakkında söylediklerimizi unuttuysanız, onların hem eşeyli hem de eşeysiz (erkek gametler tarafından döllenmeden) ürediklerinin altını çizmiştik. Bu fenomen, onların bir yusufçuk arısı olan Khebs olarak ilk evrimsel geçmişlerinden kalma bir olaydı. Arıların eşeyli ya da eşeysiz üreme yaptığını hepimiz biliyoruz. Eşeyli üreme durumunda ortaya çıkan yavru her zaman dişidir. Eşeysiz üremede sonuç daima erkek olur. SSS insanları insansılar olarak bile bu şekilde üremeye devam ettiler; öyle ki Kraliçe örneğinde, tüm prensesler cinsel üreme yoluyla, tüm prensler ise eşeysiz üreme yoluyla doğmuşlardı. Bu nedenle Enki'nin aslında babası yok olabilir...; 

yalnızca bir annesi olmuş olabilir...

Jesus gibi!


 Bunu daha evvel nerede duymuştuk? Elbette İsa hikayesinde.  

SSS Dünyasında, ağırlıklı olarak anasoylu bir toplum olan prensler tahta çıkamadı. Sadece prensesler bunu yapardı. Orion'un hiç kralı yoktu. Bu nedenle Enki'nin kaderinde hüküm sürmek yoktu. O her zaman kız kardeşlerinin yanında ikinci planda kalacaktı.

Enki tahta çıkarannya da tahttan indirendir..

Bu bağlamda Game ofbThrones'ı bir daha baştan seyret!

Jon snow u anla.

Targeryenleri ćöz.

Ateş ve buzun dansını ćöz bıbıcımmm.!


ENLIL- ENKI


Kral Anu ile Orion Kraliçesi'nin evliliği büyük ölçüde törenseldi. Her ne kadar tamamlanacak olsa da, yeni nesiller üretmesi amaçlanmamıştı. Durumun nedenleri kozmik tarihlerde açık değildir. Böylece ortaya çıkan soru şuydu: Hem Kral hem de Kraliçe vefat ettiğinde ortak tahta kimin geçeceği?


Erkek şovenizmi kadınların iddialarına karşı sert bir tavır almış gibi görünüyor. O zamanlar iki kıdemli prens vardı. Bunlar Anu'nun ilk doğan oğlu Enlil ve Kraliçe'nin ilk doğan oğlu Enki'ydi. Enki, Enlil'den biraz daha yaşlıydı ama ebeveyni erkek olduğu için Enlil'in meshedilmiş mirasçı olması gerektiği kabul edildi. Ancak tahtın üçüncü varisi Enlil'in oğlu olmayacaktı; Enki'nin oğlu olacaktı. Ortak Sirius ve Orion krallığının hükümdarlığı bu şekilde değişecekti.


Enlil bu gelişme karşısında heyecanlanırken Enki öfkelendi. Orion tarihsel olarak daha güçlü bir imparatorluk iken annesinin neden bu kadar taviz verdiğini anlayamıyordu. Rütbesindeki düşüş hayatı boyunca onun içinde köpürmeye devam edecekti.


Ayrıca Sirius ile Orion arasındaki ilişkileri daha da güçlendirmek için Enlil'in Kraliçe'nin o sırada hâlâ bekar olan kızlarından biriyle evlenmesi kararlaştırıldı. Görünüşte Enlil bunu kabul etti ancak şu anda Nibiru'nun işlerini yürütmekle fazlasıyla meşgul olduğundan ancak çok daha sonraki bir tarihte evleneceğini söyledi. Kendine sakladığı şey, ırksal saflığa inandığı gerçeğiydi: Hiçbir koşulda Sirius kanını, küçümsediği yılan gibi bir ırktan bir kadınla karıştırmayacaktı.

Yani orion ile karismak istemedi.

Galiba bundan dolayı incilin kızgın tanrısı El-yhwh si oldu..

Aslına bakılırsa gözünü diktiği kadın, halihazırda flört ettiği ama henüz evlenmek için çok genç olan üvey kız kardeşi Ninmah'dı.


Ancak Anu, Ninmah'ın Enki ile evlenmesi gerektiğine karar vermişti ve Enki de buna razıydı. Bu arada Enki'ye zaten yetişkin bir kadını Ninmah'ın önüne götürmesi için yeşil ışık yakıldı. Adı Damkina'ydı. Damkina, kaçak Alalu'nun kızıydı. Kraliçe, nerede olursa olsun imparatorluğun çıkarları doğrultusunda çalışmaya devam edebilmek için elinden gelenin en iyisini yapabilmesi için, tahttan indirilmiş olsa bile Alalu'nun hâlâ Anunnaki krallığının bir parçası olduğunu hissetmesinin sağlanması gerektiğine karar vermişti.


Ancak operasyonel açıdan Enki de, efsanevi bilgeliği ve dehası ışığında Enlil'in idaresine yardımcı olmak için Nibiru gezegenine dayanacaktı. Enki her ortamda olağanüstü bir deha olarak öne çıkıyordu. Bilmediği hiçbir şey yoktu, dolayısıyla diğer lakabı da “Her Şeyi Bilen” idi. O, parlak bir mühendis, parlak bir genetikçi, parlak bir doktor, parlak bir fizikçi, parlak bir mimar, parlak bir öğretmen-filozoftu. Ancak onun büyük bir zayıflığı vardı: Seri bir çapkındı. Öte yandan Enlil ahlaki açıdan ondan daha dürüsttü.     


En kıdemli prenslerin, herhangi birinin iktidarı ele geçirmesinin nispeten daha kolay olacağı bir yerden oldukça uzakta konuşlanmış olması, Anu'nun politik inceliği hakkında çok şey söylüyor. Paranoya o günlerde Sirius'ta hüküm süren hükümdarın ayrılmaz bir özelliğiydi. Üstelik Enki ve Enlil doğal olarak anlaşamayacakları için Enlil'in Sirius ve Orion İmparatorluğu'ndan ayrılma isteği Enki tarafından otomatik olarak durdurulacaktı. Dolayısıyla hoşnutsuz Enki, Anu için bir sorumluluktan çok bir kazançtı.






 


Yorumlar

  1. Şahane bir yazı olmuş ve üstelik çok yalın çok daha anlaşılır. Parçaları birleştirmek çok daha kolay mı ne🤪 Zer'

    YanıtlaSil

Yorum Gönder